(MR): Bölüm 29: Arkadaşlığın Tanımını Yeniden Yazalım mı?

72.5K 6.5K 2.2K
                                    

Seren akşam karanlığında kadının ısrarlarına rağmen yine de okula geldi. Asel olmadığı için onu yıpratan bir durum yoktu ama bu işi sebep olduğu gibi üstesinden de gelmeliydi. Hem ailesinde olan bir şey Asel'i bu kadar karalamamalıydı. İnsanlardan sonsuza kadar kaçamazdı. Er ya da geç yüzleşmesi gerekecekti. Akşam yemeği saatleri olduğu için karnı guruldamaya başladığında yüzleşme zamanının umduğundan erken olacağını anladı. Zaten öğle yemeği de yiyememişti. Seren, Asel'in durumunu düşündü. 'Asel olsa nasıl düşünürdü acaba şuan?' Ne olursa olsun Seren olarak her şeyle yüzleşmesi gerekecekti. Suçlu olmadığı bir şey için saklanamazdı. Asel bu olayda sadece kurbandı. Hızlı adımlarla yemekhaneye doğru yürürken yol boyunca gördüğü öğrencilerin Asel hakkında konuşmalarını duydu. İnsanlar artık arkasından konuşmaktan vazgeçmişler, direk yüzüne karşı konuşmaya başlamışlardı. Seren onları umursamadı. 

Yemekhanenin kapısından girdiğinde uğultu bıçak gibi kesildi. İnsanlar birkaç saniye onu süzdükten sonra tekrar konuşmaya başladı. Belli ki Zafer Kolejinin en  bomba dedikodusu yayılmıştı ve insanlar bunu kolay kolay unutacağa benzemiyordu. Yakın zamanda bu olayı unutturacak bir şey çıkacağını da sanmıyordu. 

Seren yemek sırasına girdi ve tepsiyi hiç seçmeden rastgele yemeklerle doldurdu. Böyle yalnız olacağını hiç tahmin etmemişti. Eğer Asel, Seren'in okul arkadaşı olsaydı. Bu gerçekleri umursamazdı ve her zaman yanında olurdu. Zaten arkadaşa olmak bu demek değil miydi? Gerçek arkadaşlar ne olursa olsun birbirlerinin yanında olurdu. 

Üstelik Asel'in babasının yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu ama bu konuyla ilgili daha sonra endişe duyacaktı. Ne de olsa yıllar sonra bile durumu belirsizdi. 

Genç kız masaya oturduğunda etrafta arkadaşlarının olmadığını gördü.  'Senin arkadaşın değil aptal, Asel'in arkadaşları' diye kızdı kendine. Yemekhane de ki insanların bakışlarını ona diktiğini hissediyordu. Duruşunu ne kadar dik tutmaya çalışsa sa kendini yalnız hissediyordu. Hem de iliklerine kadar. Önünde duran tepsiye baktığında midesi bulandı. İştahı birden kaçmıştı. Böyle zor bir durumda onların aramasını beklerdi. Onca yaşanılan olaylardan sonra arkadaş edindiğini düşünmüştü. Anlaşılan son yaşanılan olay şuana kadar yaptığı her şey resetlemişti. Yeniden başlaması gerekecekti. Bu Seren için daha da zor olacaktı.  

Eline aldığı çatalla tabağında ki etle oynamaya başladı. Özlem hanıma okulunda kalacağını söylemişti ama şimdi kendinden pekte emin değildi. Bu durumun üzerinden kendi başına gelebilecek miydi? Tabağında ki tavuğu tekrar öldürmeye çalışırken masaya bir tepsi konuldu. Seren başını kaldırıp baktığında Yeliz'in karşısına oturduğunu gördü. Onunla odada bile doğru düzgün konuşamayan kız, şuan herkes ondan kaçarken masasına geliyordu. 

Yeliz peruk olan uzun saçlarını sırtına doğru itti. Sanki her zaman genç kızla yemek yiyormuş gibi rahattı. Çatalını aldığı peçeteye silerken yarı kapalı gözleri ile genç kıza baktı. 

"Bana o bakışlarla bakmaya devam edersen masadan kalkacağım." dedi. Her zamanki gibi duygularını belli etmemeye çalışıyordu. 

Seren gülümseyerek yemeğine döndü. Keyfi yerine gelmişti. Yeliz'in yanında oturmasının tek bir anlamı vardı. Ona 'Ne olursa olsun yanındayım' demek istiyordu. Asel'in minik kalbi Seren'in heyecanıyla hızla atmaya başladı. Demek hala bu okulda kalmak için umut vardı. Tam çorbasına kaşığı daldırmıştı ki Zehra ve Görkem'inde  masaya oturduğunu gördü. Az önce tek başına oturduğu masa şimdi dolmaya başlamıştı. 

Seren ikisine de dikkatle baktı. İki arkadaşında da tuhaflık vardı. Sanki uzun bir mesafeyi koşmuş gibi nefes nefese kalmışlardı. Üstelik kıyafetleri darmadağın ve yüzleri de kıpkırmızıydı. Seren aklına gelen utandırıcı düşünce karşısında kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Düşündüğü gibi bir şey olsa muhtemelen Zehra kalp krizi geçirirdi.

Misafir RuhWhere stories live. Discover now