-Ne Demek Kızlar Futbol Oynayamaz?-

81.3K 7.5K 827
                                    

Sonunda Festival günü gelip çatmıştı.

Perşembe, cuma ve cumartesi günlerini kapsayacak geniş bir etkinlikti. Seren, eşofmanları üzerinde yurdun kapısının önünde gerinirken gülümsedi. Güneş gökyüzündeki yerini almış ama sıcaklık yerine sadece ışığını yeryüzüne bahşetmişti. Hava hala serindi. Seren'in maç günü diye adlandırdığı günlerden biriydi; güneşli ama serin. Tam saatlerce koşmak için ideal bir havaydı. Yurdun kapısından çıkınca havanın güzelliği karşısında gülümsemeden edemedi. Kollarını güneşe doğru tekrar uzattığında vücudundaki kaslarını esnetti.

"Görende seni profesyonel sporcu sanacak."

Seren hareketi bırakıp hızla arkasını döndü. Görkem kısa basketbol şortu ve bol tişörtüyle rahat bir tavırla dikiliyordu. Yüzünde alaycı olarak adlandırılabilecek bir gülümseme vardı. Şimdi aydınlık günde ona baktığında üst dudağının sol tarafında eski bir yara izi olduğunu gördü. Acaba ne sonucu o yarayı almıştı. Asel olsa bilirdi ama onun bedeninde olmasına rağmen anıların sahip değildi. Belki de yaranın var olmasında doğrudan bir katkısı vardı.

"Yüce Asel'in karşılığında cevap veremediği bir cümle kurdum. Bu günü tarihe yazmalı." Görkem'in konuşması ile genç kadın bakışlarını gözlerine çevirdi. Bu genç adam ona sataşmaktan hoşlanıyor, hatta besbelli zevk alıyordu. Asel'in bir yakın arkadaşı olması bile şaşkınlık vericiydi. Belki de bu yüzden yakınlardı. İnsanlara sataşmak konusunda üzerlerine yoktu.

Seren tek kaşını kaldırdı. "Sadece profesyonel sporcular mı kaslarını esnetiyor? O halde senin de pek yapmadığın bir şey olmalı. Topa vururken hala bedeninin dengesini sağlayamıyorsun," dedi ve ardından umursamaz bir tavırla omzunu silkti. Aslında genç adam oldukça dengeliydi ama genç kız onu sinir etme isteği ile dolmuştu bir an.

Genç adam, kızın hakareti karşısında yumruklarını sıktı. Alınmış olmalıydı. Seren bir an için adama haddini bildiğinden dolayı mutlu olsa da bu durumun istediği yakınlığa bir katkısı yoktu. Dilini ısırıp kendine küfretti. Daha fazla kavga çıkarmak yerine aralarını yapması gerekiyordu.

"Ben bu okulun futbol takımının kaptanıyım," dedi. Buz gibi soğuk sesi Seren'in geri adım atmasına neden olmuştu. Bakışlarında ki soğuklukta onların bir zamanlar arkadaş olduklarını yalanlar gibiydi. "Üç şampiyonluk gördüm ve senin bunu benden daha iyi biliyor olman lazımdı." İleriye doğru bir iki adım atmış, konuşurken Asel'e daha çok yaklaşmıştı. Genç kız onun gözlerinin içindeki nefreti gördüğünde yutkundu. Asel bu adamın böyle davranması için ona ne yapmıştı?

Sonra yüzünde bir sırıtış belirdi. İnsanı rahatsız hissettirecek kadar ürkütücü bir gülümsemeydi. "Ayrıca bugün sınıfınızla maç yapacağız Asel Hanım. Eğer onlar kaybederse sende kaybedeceksin," dedi parmağını her kelimenin sonunda vurgu yapmak için kıza doğru sallıyordu. Genç kadın onun gözlerine baktığında adamın kendisine bir an bile şans vermediğini anlıyordu. 

Gözlerini kaçırmamak için kendini tuttu. Havanın güzel olması bir şey ifade etmiyordu artık. Bütün bedeni kaskatı olmuştu. Bir an önce oradan uzaklaşmak isteyen uzuvlarını zor zapt ediyordu. Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Unutma Seren, sen Asel değilsin. Kimse senden nefret etmiyor, deme ihtiyacı duydu kendine. Ardından Seren, genç adamın söylediği cümleyi anladığında durakladı. Sonra başını hızla kaldırıp genç adama baktı. Farkındalık beyninden vurulmuşa dönmesine neden oldu. 

"Ne diyorsun sen?" diye sordu şaşkın bir halde. Ellerini havaya kaldırıp "Biz böyle anlaşmadık." diyerek isyan etti. Ne demekti bu şimdi? Sınıfı kaybederse o da hükmen mağlup mu sayılacaktı. Bu resmen haksızlıktı.

Misafir RuhWhere stories live. Discover now