§ İki §

39.8K 1.4K 526
                                    

"Çabuk ol!" dedim önümdeki kadına bakarak. Alt tarafı bir tane oda anahtarı verecekti. Gören de Da Vinci'nin şifresini çözüyor sanar.

On dakikanın sonunda anahtarı uzattığında teşekkür etmeden aldım ve asansöre yöneldim. Koca okul yerleşmişti, sadece biz kalmıştık resmen.

Asansöre binip beşinci kata çıktık. Kartı kapıya okutup açtım. Bavulumu sürükledim ve hızlıca kendimi cam kenarındaki yatağa attım.

"Haksızlık." dedi Anka dudak büzerek.

"Duvar kenarı iyidir, bir şey olmaz." Yatağa oturduğunda birkaç defa üstünde zıplayıp, "Üç ay boyunca buradayız ve yatakların rahat olması içimi rahatlattı şu an." dedi.

"Evet, o yüzden..." Cümlemin devamını getirme ihtiyacı duymadan gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. Ne de olsa kaç saattir uykusuz olduğumu sayamamıştım ve gözlerim yorulmuştu.

•••

"Ah!" Anka'nın sesini duyduğumda gözlerimi ovuşturdum. Çok fazla ışık vardı ve gözlerimi acıtmıştı. Yatakta doğrulup banyoya gireceğim sırada dolu olduğunu gördüm. Ve Anka'nın bağırmalarının buradan geldiğini anladım.

"Yolundu resmen..." diye mırıldandı. Kapının kilit sesinin hemen ardından açılma sesi geldi. Anka çığlığı basıp geri doğru gidince onu tişörtünden tutmak zorunda kaldım.

"Dursana yerinde be!" Azarlamayı da ihmal etmedim yani.

"Ödümü patlattın Derin. Uyanmışsın, insan bir ses verir."

"Sen ne yapıyordun? Senin yüzünden uyandım, açıklama bekliyorum."

"Duş aldım, saçımı taramaya çalışıyordum." dedi elindeki tarağı omuz hizasına kaldırıp bana gösterirken. Başımı olumlu anlamda salladım. O çıkarken ben girdim. Kesinlikle duşa ihtiyacım vardı.

  Havluma sarınıp küvetten dışarı çıktım. İç çamaşırlarımı giydim. Giysilerimi de giyecektim ama bulamıyordum. Her yere baktım, sanırım getirmemiştim. Unutmuş olmalıyım, diye düşündüm. Saç havlusu alıp saçlarımı topladım ve kapıyı açtım. Dışarı adım atmamla Anka'nın çığlık atması bir oldu. Korkuyla zıpladığımda, "Bağırmak huy oldu sende de!" diye söylendim. Kafamı kaldırıp ne yaptığına baktığımda o da bana bakıyordu. Ve... Yalnız değildi. Karşısında üç tane çocuk vardı. İnanılmaz yakışıklı olduklarını es geçiyorum, üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı! Koşarak tekrar banyoya girdim ve kapımı kilitleyip Anka'ya seslendim.

"Öhöm! Anka!" Anka zaten kapının önünde olacaktı ki; fısıltıyla karşılık vermişti.

"Buradayım, bağırma."

"İnsan bir haber verir. Giysilerimi getir." Kapıyı açtığımda eşyalarımı elime tutuşturdu. Aceleyle giyindim ve saçlarımı taradım. Kurutma zahmetine girmeden çıktım. Bu sefer üzerimi kontrol ettim ve giyinik olduğuma emin olduktan sonra ilerleyip yatağıma oturdum. Gözüm çocuklara değdiğinde ikisi de pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.

"Yoksa... Bir dakika, bunlar İngilizce biliyor mu?" Onlara söyleyeceğim cümleyi ani bir dönüşle Anka'ya çevirmiştim.

"İngilizce biliyorlar, Türkçe de biliyorlar. Onlar da Türkiye'den geldikleri için buradalar zaten."

"Siz ne ara tanıştınız?" dedim tarağımı çantama atarak.

"Öğretmenlerden biri hepimizi toplayıp bugün serbest olduğumuzu söyledi. Sonra onlar gelip bir şey sordular bana, hatırlamıyorum. Ben dışımdan Türkçe düşünürken Türk olduğumu anladılar. Onlar da oradan gelmiş falan. Ben de davet ettim sohbet ederiz diye."

Yaz KampıWhere stories live. Discover now