§ Yirmi İki §

16.8K 845 170
                                    

Derin Cengiz

Sabah Anka'nın çığlıklarıyla uyanmıştım. Başımı ağrısı yetmiyormuş gibi bir de kalktığımda saat sekiz falandı. Bir insan banyoda neden çığlık atardı ki? Hani sonuçta içeride uyuyan bir arkadaşın var. Uyanır diye hiç mi düşünmedin? İnsafsız!

Gözlerimi ovalarken banyonun kapısı açıldı ve Anka çıktı. Kafasında havlu, üzerinde pijama takımı vardı. Gözlerinin altı siyahtı. Evet, mor değil siyahtı.

"Kafam kopmak üzere ve sen bağırıyorsun." dedim kafamı iki elimin arasına alarak.

"Kafama sabun düştü, korktum. Ne yapabilirdim?"

"Sessiz çığlık deneyebilirdin! Ben ne güzel uyuyordum."

"Bu arada başının ağrıması normal çünkü dün Barkın'cığınla yedi tane shot atmışsın." dediğinde gözlerimi açarak ona baktım.

"Şaka mı? Şakaysa komik değil çünkü."

"Şaka yapmıyorum. Ekin anlattı."

"Ya ben o kadar shot attığımı hatırlamıyorum ki! Barkın geldi, evet ama bir tane a..."

"Bir mi? Hangi birden bahsediyorsun sen? Ayakta duramıyordun. Hatta gözlerini bile açamıyordun. Ve seni buraya kadar Ekin taşıdı. Ona bir teşekkür borcun var." Hızla yataktan kalktığımda Anka tekrar konuşmaya başladı. "Ayrıca buraya geldiğinizde ikiniz de ıslaktınız. Ne yaptığınızı bilmiyorum." diyerek muzipçe sırıttı. Dün gecenin sonlarına doğru denizde olduğumu hatırlıyordum. Yanımda da Ekin vardı ama öncesini hatırlayamıyordum.

"Denize girmiştik." dediğimde gülümsemesi daha da genişledi.

"Ne kadar romantiksiniz öyle! Canım şiplerim benim!" Susmasını gerektiren bakışlarımı Anka'ya çevirdiğimde pişkin pişkin gülümsemeye devam ediyordu. Aldırış etmemeye çalışarak kalktım ve kendimi banyoya attım. Soğuk bir duşun ardından baş ağrım biraz hafiflemişti. Normal bir şort ve askılı bluz giyerek banyodan çıktım. Dün pijamalarımı bile giymekte zorlanmıştım. Sonuç olarak göz makyajım hâlâ duruyordu ve berbat bir şekilde dağılmıştı. Makyaj temizleyiciyle yüzümü temizledim. Kafamdaki havluyu çıkarıp saçlarımı kurutmadan taradım ve dağıttım. Şu anda daha temiz hissediyordum.

"Ben gidip Ekin'e teşekkür edeceğim. Hatta özür bile dileyebilirim." Anka kafasını olumlu anlamda salladığında odadan çıktım. Ancak kapıyı kapatmadım çünkü Anka asla kapıyı açmazdı ve orada kalırdım. İlerleyip Ekin'lerin kapısını çaldım. Kapıyı açan Ekin'di. İlk dikkat ettiğim şeyse altında sadece havlunun olmasıydı.

"Yanlış bir zamanda geldim sanırım. Ben daha sonra gelirim." deyip sıvışacakken durduruldum.

"Hayır hayır. İstiyorsan girebilirsin."

"Aslında ben senden özür dileyecektim. İçeri geçmeme gerek yok." Kolumdan tutup beni içeri çekti ve kapıyı kapattı. Şaşkın şaşkın ona bakarken, "Ne yapıyorsun?" diye sormayı da ihmal etmemiştim.

"Farkındaysan altımda havlu var ve bu katta bizden başka insanlar da var." dediğinde bir şey diyememiştim. Direkt konuya girip buradan gitmek istiyordum sadece.

"Özür dilerim dün için. Yani saçmaladım mı hiçbir fikrim yok. Daha doğrusu ne yaptığımı bile hatırlamıyorum. Denize girdikten sonra ayılabildim. Cidden, sen neden beni denize soktun?" Kahkaha atıp cevapladı.

"Ben sokmadım. İskeledeydik ve bayılmış gibiydin. Yüzünü yıkamak için suya uzanmaya çalışırken sen düştün." Nasıl bir rezilim ben? Kaçıncı seviye bu ya?

Yaz KampıWhere stories live. Discover now