§ On İki §

20.9K 954 273
                                    

"Ben bu saçma oyuna daha fazla katlanamayacağım."

"Ya otur işte."

"Anka cidden sinir oldum şu çocuğa. Sürekli insanları birileriyle öpüştürüyor. Birazdan onu yerle öpüştüreceğim."

"Boşver, o gelirse sen de doğruluk seçersin." Gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım. Herhangi birine açıklama yapmadan iskeleye doğru yürüdüm. Arkamdan gelen adım seslerini umursamadan iskeleye çıkıp en ucuna kadar gittim. Ve yanıma gelen kişiye baktığımda Pelin olduğunu gördüm.

"Sen de sıkıldın, öyle değil mi?" Başımı onaylar anlamda salladım. Birkaç adım daha atıp üzerindeki elbiseyi çıkardı.

"Hadi, gel! Biz de eğlenelim!" Cümlenin yarısında balıklama atladı. Yüzümde oluşan gülümsemeyle diğerlerine seslendim. Ve biraz denize girebileceğimizi söyledim. Herkesin kafasına yatmış olacaktı ki; erkekler üstünü, kızlar da şortlarını çıkarmaya başladılar. Ben de onları beklemeden elbisemi ve sandaletimi çıkardım. Pelin atlayacağım için biraz uzaklaşmıştı. Sebepsizce çığlık atıp balıklama atladım. Suyun altından Pelin'in yanına kadar gittim. Birlikte kıyıya doğru yüzdük. Anka da kısa sürede yanımıza geldi. Anka hızlı yüzerdi ve bu konuda kendimden çok ona güvenirdim. Onlar sohbet ederken ben kendimi suyun üzerine bıraktım. Yatmak ve suyun sesini dinlemek çok rahatlatıcıydı. Küçüklüğümden beri yapardım. Dalgaların üzerinde hareket ederken koluma dokunulmasıyla kalktım.

"Uzaklaşıyorsun." Saçlarımı düzeltip yanlarına gittim. Anka, Pelin ve ben üç kişi sohbet ediyorduk. Diğerlerinin gelmemesine şaşırmıştım açıkçası.

"Ay, saçım bozuldu." diye yakındı Pelin. Lütfen, başımıza tiki olma.

"Bir şey olmaz." dedim. Anka arada dip dalıp geliyordu.

"Nefesini ne kadar tutabiliyorsun?" diyen Pelin yüzünden durmak zorunda kalmıştı.

"Bir dakika elli saniye rekorum."

"Oha, ölmüyor musun?"

"Ölüyor ama şu an burada." dediğimi şaka olarak algılamışlardı sanırım. Çünkü gülüyorlardı. Onları izlerken belime dolanan kollarla çığlığı bastım.

"Ay, ahtapot! Nefret ederim ahtapottan! Yardım edin!" Kollarını tutmuş itmeye çalışırken bir yandan da tekme atmaya çalışıyordum. Ama çırpındıkça dibe batıyordum.

"Ne ahtapotu ya? Burada ahtapot mu olur?" Anka'nın şaşkın bakışları arasında çırpınmayı kestim. Ve pis pis sırıtarak yüzeye çıkan Ekin'e baktım.

"Sen Can değil miydin ya?"

"Yok, ben Can'ım aslında. Bak, Can da beyaz mayo giymiş. Manyak mısın be?! Ödüm patladı burada!" Sırıtması silinmeyince bir tane patlattım.

"Öl sen Ekin! Öl!" Ben ondan uzaklaşırken kahkaha atması iyice sinirimi bozmuştu.

"Ne pişkin çıktın sen ya! Bir daha senin bulunduğun ortamda denize gireceğimi sanmıyorum."

"Ya sadece şakaydı." Peşimden gelmeye kalkışınca durup ona baktım. Durdu. Gelmemesi gerektiğini, kafasını dağıtabileceğimi anlamıştı bence. Arkamı dönüp yüzmeye devam ettim. Korkuyla hızlanan kalbimi dizginleyemezken denizden çıktım. Havlu almamıştım, haliyle de ıslak kalmıştım. İlerleyip şezlonglardan birine oturdum. Titriyordum ama bunu dışarı yansıtmamaya çalışıyordum. Ve bence gayet başarılıydım.

"Are you cold?" Belki de değildim.

"I am fine, thanks." Tanımadığım bir çocuk yaklaşıp yanımdaki şezlonga oturdu.

Yaz KampıWhere stories live. Discover now