§ Dört §

29.5K 1.1K 99
                                    

  Ayaklarımı uzatıp şezlonguma yayıldım. Yani burada bir sürü insan varken yayılamıyordum tabii de, rahat olmaya çalışıyordum işte. Sizin de önünüzden bir doksana yakın boyu olan, fitness salonundan çıktığı belli, esmer tenli erkekler geçse yayılamazdınız kızlar!
  Üzerimdeki transparan elbiseyi çıkarıp çantama koydum ve gözlüğümü taktım. Açıkçası güneşlenmek istemiyordum. Esmerdim yeterince ve bu hoşuma gidiyordu.

"Sürmeyecek misin?" Anka elindeki bronzlaştırıcı kremi uzattığında, "Hayır," diye yanıtladım. Kendi çantamdan yüksek korumalı güneş kremini elime aldım. Kapağını açarken Anka'yla göz göze geldiğimizde yapmasını gerekeni anlamıştı zaten.

"Hayır, ben bronzlaştırıcı sürüyorum, kör müsün Derin?" Anlamamış! Yıllardır dediğimin tersini yapması da bu yüzdendi herhalde.

"Bana sürmeni isteyecektim. Bronzlaştırıcı sürdüğünü görebiliyorum." Anka'yı beklemeden kremi kollarıma sürdüm. Ardından bacaklarıma da. Fakat sırtıma ulaşamadığım için bana bir adet Anka gerekliydi.

"Ben sürdüm bile. Sen ne yapıyorsun o şişeyle? Ver şunu." Kremi elinden alıp kendi şezlonguma koydum. Onun eline de koruyucu kremimi tutuşturdum. Memnuniyetsiz sesler çıkarıp aldığında önüne geçtim ve arkamı döndüm. Sırtıma bir soğukluk gelmesini bekliyordum. Evet... Evet... E, hadi!

"Hadi!" diye yakınmam ve arkamı dönmemle Anka'nın elindeki kremi burnuma bulaştırması bir oldu. Refleks olarak geri çekilsem de bir şeye yaramamıştı. Bahsettiğim krem miktarı az değildi. Şişenin yarısı olarak da düşünebilirdik. Yüzümü buruşturup sürdüğü kremi yaymaya başladım.

"Sağ ol, yüzüme sürmeyi unutmuştum açıkçası." Sırtıma sertçe vurup kremi sürmeye başladı. Ne nazik arkadaşsın öyle sen...

"Kızlar bir problem mi var?" Türkçe mi? Bir grup daha mı? Yoksa üç silahşörler mi? Gerçi onlar şu an denizde olduğuna göre bize seslenen kim? Merakla sağıma doğru döndüğümde tanımadığım biri olduğunu fark ettim. Yanında da bir arkadaşı vardı ve pişkin pişkin sırıtarak bakıyorlardı. Hayır, ne sırıtıyorsun ki? Açıkta bir yer mi gördün?

"Problem olduğunu nereden çıkardın?" Yabancı olsanız ne olurdu ki? Etrafta göz gezdirdim. Gerçekten ortalama üstü çocuklar vardı. Burada yabancı çoktu da, bize bakan yoktu.

"Öyle hissettim ve hislerimde yanılmam." Konuştuğunda Türk olmadığını anladım. Aksanı bozuktu. Belki bir İspanyol olabilirdi.

"Bu seferlik yanıldın o zaman."

"İkile!" Anka'nın sesini duyduğumda gülümsemeden edemedim. Bitirdiğini belli edercesine kremi bana doğru uzattı. Alıp çantama attım ve şezlonguma oturdum.

"İkile?" Çocuğun bu kelimeyi söyleme şekli o kadar komikti ki; bir an kendimi durduramayıp kahkaha atacağımı zannettim. Türk olmadığından dolayı bilmiyordu. Normal karşılıyordum tabii.

"Eğer gitmezsen seni öldürecek." Çocuk ilk başta şaşırıyormuş gibi olsa da pişkin ifadesini bozmadı. Kafasını hafifçe sallayıp, "Tamam kızlar, yakında görüşürüz." dedi ve gitti. Anka'nın bir an için gözlerini devirdiğini gördüm.

"Hiç kanım ısınmadı. Türkçeyi nereden biliyor ayrıca? Hem boyu da çok uzun."

"Ya koca adayın değil ki. Asılmaya çalıştı sadece ve başarız oldu." derken havalı bir biçimde saçlarımı geriye doğru attım. O sırada Can koşarak yanımıza geldi. Nefes nefese kalmış biçimde durdu ve ellerini dizlerine yerleştirdi. Kendini kontrol altına almaya çalışıyor gibiydi.

"Şey... Biz..."

"Bir nefes al, öleceksin." Anka, Can'a su uzattı. Can suyu içti ve şişeyi havaya atıp düz durmasını bekledi. Sonuçsa tamamen istediğinin tersiydi. Kahkaha atmadan edemedim. Şekilden şekile girmişti ve mimikleri aşırı komik olmuştu. Daha doğrusu hep komik görünüyordu. Yani bana göre.

"Ver şişemi. Ne olduğunu söyle." Anka şişesini alıp çantasına fırlattı. Ama girmeyince gelen gülme isteğini bastırıp Can'ı dinledim. Gülersem çarpılırım!

"İleride bir file var. Biz orada voleybol oynuyoruz da, eksiğimiz var. Üç kişi eksik ama Derin'i iki kişi sayabiliriz." Gözlerim açılırken ona dik dik baktım. Gülümseyip kolunu omzuma attığında hâlâ bakıyordum. Sanırım gözüm seğrimeye başlamıştı.

"Sen... Bana... Yarım dünya dedin."

"Vallaha demedim. Dediysem bak şuradan şuraya gidemeyeyim." Bir adım attığında takılıp düştü. Bu sefer ellerimi belime koyup kaşlarımı çattım ve tepesine dikildim.

"Pis yalancı."

"Ay, üstüme iyilik sağlık."

"Siz gerizekalı mısınız arkadaşlar? Voleybol oynamak için bizi bekliyorlar. Kalkın da gidelim." Anka beni kolumdan tutup sürükledi. Can da arkada kalmıştı. Sanırım kendine ettiği beddua tutmuştu ve gelemiyordu.

    •••

  Bana doğru gelen voleybol topuna parmak pas yapıp saha çizgisine attım. Herkes dışarıda sandığı için sayı bizdeydi. Heyecanla ortada toplanıp bağırdık. Ardından tekrar pozisyonlarımıza döndük. Servis sırası bendeydi. Topu aldım ve çizgiye geçerek sert olmayacak şekilde vurdum. Bombeli top oyuncuların ortasına düşünce birbirlerine bakıp kimin alacağını şaşırmışlardı. "Hey!" diye bağırıp ortaya gittim tekrar.

"Aynı yere atma, anladılar." Anka uyarınca başımı onaylar anlamda sallayıp topu elime aldım. Vurduğumda bu sefer karşılamışlardı. Üçüncü pas olmadan Ekin topa vurunca şaşkınlığa uğrasam da atladım. Top elime değmişti ama kurtarabildiğimden emin değildim. Gözüme kum kaçtığı için bağırmak zorunda kalmıştım. Başka yerlerime de kaçmıştı ama şu an gözüm daha önemliydi.

"İyi misin?" diye bağırdı Anka arkasına doğru. Kolumla gözümü silmeye çalışıp ayağa kalktım ve, "Herhalde!" dedim. Bu arada topu kurtarmıştım ve ben kalkana kadar karşı tarafa geçirmişlerdi. Tekrar defansa oturmuştum ki; Selim son pası plase şeklinde arkama attı. Geri dönüp koşmaya çalışırken takıldım ve düştüm. Topa son anda elimi soktuğumda Anka da arkamdan atladı ve yükseltti. Aceleyle kalkıp onu da kaldırdım. Yükseklik kazanan topa bakamadıkları için mızmızlanan erkeklere güldüm. Ve dikkatlerini dağıttığım için top ortalarına düştü.

"Hey! Güneş yüzündendi. Sayı tekrarı yapalım."

"Gözlük taksaydın." Gülümserken Can gözlüğünün olmadığını geveledi. Ekin de, "Hadi oradan!" tarzı bir şeyler diyordu. Evet, kızlar erkeklere karşı oynuyorduk. Biz iki seti almıştık. Aramızda voleybolcular olduğundan dolayı -mesela ben- zorlanmamıştık. Ve sonunda, son sayının servisini atmak için çizgiye Burcu diye bir kız geçti. Açıkçası bu kızı gözüm tutmamıştı, sevmemiştim ama servisleri fena değildi. Düdükle birlikte topa vurduğunda karşı taraf karşıladı. Ekin olduğunu tahmin ettiğim birine kaldırdıklarında zıplayarak sertçe vurdu. Kimse karşılayamadığından top ortamıza düştü. Kızlarla ortada toplanıp birbirimizi kısaca motive ettik ve oyuna döndük. Karşı taraf servis attığında ben karşıladım. Anka topu kızlardan birine kaldırdı. Kız topu hafifçe bloğun arkasına doğru ittiğinde sayı olmuştu. Ortada toplandık ve saçma sapan hareketler yaptık. Fakat sevincimizi bölen düdüğün sesi olmuştu. Kendi gerçekten hakem zanneden iki adet tiki kız, karşı takımla tebrikleşmemiz için bizi filenin önüne çağırdı. Hepsiyle tebrikleşip sevincimize devam ettik. Kolum kaldırılınca o tarafa döndüm. Can da aramıza katılmış, ortaya oturmuştu. Ah, bu çocuk gerçekten iyi değildi.

    •••

Merhaba! Yazılan bölümlerin uzunluğundan ve konusundan memnun musunuz? Açıkçası uzun yazmaya çalışıyorum ve neredeyse hepsi 1000 kelime oluyor.

Umarım, beğendiğiniz bir bölüm olmuştur, sonraki bölümde hoşça kalın!

❤️

Yaz KampıWhere stories live. Discover now