§ Dokuz §

21.6K 1K 77
                                    

"Hey!" Kulağımın dibinde bağıran Anka yüzünden çığlık atıp kaydım. Düşünce biraz popom acımıştı tabii. Ve bir düzeltme yapmalıydım ki: düşmeme sebep olan kişi yeni oda arkadaşımdan başka değildi.

"Kalbim çıktı, ne yapıyorsun ya?" Tutunup ayağa kalktım. "Çok pardon, adın neydi?"

"Pelin."

"Heh, Pelin, hadi sen duşa gir, ben de elbise ayarlayayım sana. Olur mu?"

"Olmaz. Ben gelmeyeceğim." Şu burnumu tıkama isteği bir an önce beni terk edebilir mi? Kıza rezil olacağım, hem onu da mahcup edeceğim.

"Partiye gelmiyor musun? Neden? Buna tüm dil okulu katılıyor."

"Ben hocalarla konuştum. Gelmeyeceğim."

"Pekalâ, sen bilirsin. Anka'yı gördün mü?" Tam ağzını açmıştı ki; tuvaletten bir kilit sesi duyuldu ve Anka dışarı çıktı. Duş almıştı ve onunla birlikte odaya yayılan şampuan kokusu içimi ferahlatmıştı.

"Ben de duşa gireceğim. Sonra hazırlanalım." Onaylamasını beklemeden eşyalarımı aldım ve tuvalete girip kapıyı kilitledim. Üzerimdekilerden kurtulup küveti ılık suyla doldurdum. Ardından bağlı saçlarımı açtım ve küvete girdim. Bu çok rahatlatıcı bir şeydi. Duş almazsam üzerimde bir ağırlık oluşuyordu ve rahatsız oluyordum.
Bunları boşverip ne giyeceğimi düşündüm. Hangisiyle daha iyi hissedersem onu giyecektim elbette. Ama Anka her an bunu değiştirebilirdi. Beğenmezse ve hanımefendinin parti kurallarına uymayan bir elbiseyse değiştirmemi istiyordu. Haliyle değiştirmek zorunda kalıyordum çünkü rahat vermiyordu. Sanki ben koydum kuralları, bana neyse.

"Derin! Öldün mü gerizekalı? Ses versene!" Bağıran Anka'yı duyunca toparlandım. Sanki uykudan uyanmış gibi hissediyordum.

"Ne istiyorsun? Tarağını mı unuttun?"

"Hayır. Artık hazırlanmamız gerekiyor da yoksun. Elbiseni görmem gerekiyor, makya..."

"Evet evet, he, aynen, tamam, çıkıyorum." Bahsettiğim şeyin başıma gelmesini tam ekran izlerken küvetten çıkıp havluma sarındım. İyice kurulanıp iç çamaşırlarımı giydim. Başka eşya almamıştım çünkü direkt parti giysimi giyecektim. Odada erkek olmamasını umarak kilidi açıp çıktım. Anka beyaz, mini bir elbise giymişti. Gayet sadeydi ve ona çok yakıştırmıştım bunu. O sırada, gözüme, yatağıma dizilmiş elbiseler takıldı. Yürüyüp önünde durdum ve hepsine baktım.

"Bunlar ne?"

"Don." Çok da şakacıdır kendisi.

"Kızım ben bunların hiçbirini giymem. Herhalde giymeyeceklerimi çıkardın. Hadi, giyeceklerimi çıkar. Geç kalıyoruz. Ya da dursana sen, ben seçerim." Yanımda getirdiğim parti elbiselerine baktım. Sonra hiçbirini beğenmeyip beyaz şort çıkardım. Üzerine de kısa bir bluz ayarlayıp yatağıma attım.

"Güzel denemeydi. Bunu giyiyorsun. Ben sana fikrini sormamıştım ki. Hem bunları plaja bile giyersin, basit şeyler. Biraz iddialı olmuş olursun ayrıca bu elbiseyi giyersen. Hadi, daha fazla nefes almadan konuşmamı istemiyorsan giy şunu." Anka'yla birlikte nefesimi tuttuğum için derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. Ciğerlerime oksijen girmesiyle rahatlarken uzattığı elbiseye baktım. Sade ve siyah olması tek dikkatimi çeken şey olduğundan elinden aldım.

"Siyah sandaletle güzel olur. Ve acele et!" Kafamdaki havluyu çıkarıp elbiseyi üzerime geçirdim. İnce askılı, vücuduma oturan, üzerinde desen bulunmayan, mini bir elbiseydi. Açıkçası genel olarak giydiğim tarzdaydı, rahatsız edici değildi. Elbisemin ucundan aşağı çekiştirirken Anka beni kolumdan tutup yatağına oturttu.

Yaz KampıWhere stories live. Discover now