§ Yirmi Yedi §

15.2K 807 201
                                    

Üzerimdekileri çıkarmış, denize girmeye hazırlanıyordum ki telefonum çaldı. Gidip baktığımda şaşırmıştım çünkü aramasını beklediğim son kişiydi.

Barkın arıyor...

Son bir kez daha baktığımda Ekin'i duydum. "Açmayacak mısın? Kapanacak."

"Açacağım." Zorla gülümseyerek teknenin ucuna gittim ve demire oturup telefonu açtım. Birkaç hışırtı sonrası Barkın'ın sesi duyuldu.

"Naber?"

"İyidir, iyidir de aramazdın sen."

"Arkadaş değil miyiz? İstediğim zaman ararım." Güldüm.

"Tamam, arkadaşım. Senden naber?"

"İyiyim. Yokluğunda canım sıkılıyor ama ne yapalım, idare ediyoruz."

"Hadi oradan!" dediğimde şakaya vurduğumu anlamış olacaktı ki kahkaha attı.

"Aslında yanınıza gelecektim ama nerede olduğunuzu bilmiyorum."

"Ben de bilmiyorum, yoksa söylerdim." dediğinde yavaştan dudağımı kemirmeye başlamıştım. Resmen yalan söylüyordum!

"Konum atabilir misin?" Gözlerim açılırken aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

"Alo! Barkın orada mısın?"

"Evet, duymuyor musun?"

"Alo! Sesin gitti. Barkın!" Bağıra bağıra telefonu kapattığımda derin bir nefes aldım. Arkamı dönüp ilerleyecekken Ekin'e çarpmamla olduğum yerde kaldım.

"Ne kadar ayıp! Sen beni mi dinliyorsun?"

"Yo, ben manzaraya bakmaya geldim." Bana değil arkama bakarken sırıttım.

"Bu manzara teknenin diğer ucundan da görünür. Ama sen beni kast ediyorsan haklısın, mükemmel bir manzarayım." Piç smile yaparak yanından geçecekken biraz -hatta oldukça- birbirimize değmek zorunda kalmıştık. Çünkü burası dardı.

"Havalı bir geçiş yapabilseydin iyiydi." dedi. Arkamdan sırıta sırıta geldiğini hissedebiliyordum.

"Ekin sen de olmuşsun iki yüz kilo! Kaplıyorsun bütün tekneyi." Telefonumu havlumun üzerine bırakıp teknenin kenarına çıktım. Ekin de yanıma geldi ama ikimiz de birbirimize bakmıyorduk.

"Haklısın da bana ve kaslarıma bu kadar hayran olduğunu belli etmeseydin keşke." deyince şaşkınlık ve kızgınlık duyguları içerisinde değişen yüz ifademle ona döndüm. O hâlâ sırıtarak önüne bakıyordu.

"Ne hayran olacağım be senin olmayan kaslarına!"

"Aa, ayıp ediyorsun." Kolunu kaldırıp sıktığında karşıma çıkan kocaman kası resmen gözüme sokmuştu. Hemen koluna vurdum.

"Görmemişin kası olmuş." diye mırıldandığımda bana döndü.

"Bak tamam, anladım. Beni çok seviyorsun ama olmaz diyorum. Bu imkansız bir ilişki." Yüzümü buruşturarak ona baktığımda kahkaha attı ve el bileğimi yakalayıp ikimizin birden suya düşmesini sağladı. Kendimi hızlıca yüzeye atabildiğimde, "Ne yapıyorsun sen ya?" diye çemkirmeyi de ihmal etmedim.

"Karaya kadar yüzelim mi? Deniz kabuğu toplarız." Beni takmadan söylediği şeye şaşırsam da çaktırmadım. Ve etrafa bakınırken karanın o kadar da uzak olmadığını fark ettim. Dağlarla çevrili bir yer değil de, karadan da ulaşılabilecek kasaba tarzı bir yerdi. Bayılıyordum böyle yerlere!

"Yarışmak yok ama. Biliyorsun ben bayılıyorum." diyerek dalga geçtiğimde kaşlarını çattığını gördüm. Yüzümdeki gülümseme silinirken, "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Mimikleri çabuk değişiyordu, korkmuyor değildim.

Yaz KampıWhere stories live. Discover now