§ Beş §

27.8K 1K 174
                                    

"Hadi karşı odaya gidelim!" Biri Angela'nın kafasına balyozla vurup bayıltabilir mi? Saat sabahın bilmem kaçı, bizi neden uyandırıyorsun? Üstelik sadece karşı odaya gitmek için.

"Hayır! Yatağına git ve uyu Angela." Boğuk sesimi umarım duymuştur. Zaten doğru düzgün konuşamıyor, bir de duymadıysa hiç derdimi anlatamam. Ayrıca ben uyumak istiyorum, gider misiniz başımdan?

"Ama gitmek istiyorum." Bir gözüm açık bir gözüm kapalıyken Anka'nın komodinde duran telefonuna uzandığını gördüm. Hızla kulağına götürüp bağırmaya başladığında Angela irkilerek ona baktı.

"Siktir git o zaman ya. Hayır, bundan bize ne? Git sen, biz senin çobanın mıyız?" Angela Türkçe anlamadığında tekrar bana döndü. Şirin olduğunu düşündüğü bir gülümseme gönderdi.

"Sen git! Biz uyuyacağız." Gülümsemesi, yerini asık surata bırakırken bakakaldım. Ne diyeceğimi bilememiştim. Durumu toparlamak adına, "Bari başka zaman gitsek?" dedim. Hızla başını salladı ve gülümsemesini takınıp odadan çıktı.

"Sen ne yapıyorsun be!" Anka elindeki telefonu bana fırlattığında kafama gelmesini engellemek için elimi önüme koydum. Telefon bileğime çarpıp yere düştüğünde canım acımıştı.

"Ne yaptım ya ben? Tam kemiğime geldi, hayattaki şansım resmen."

"Telefonla konuşmuyordum. Her şeyi Angela'ya söylemiştim ve anlamanı bekledim. Anlamadın, bir de başka zaman gitmeyi teklif ettin. Peki, niye sürekli o çocukların odasına gidiyoruz biz?"

"Nereden bileyim? Ayrıca biz gitmiyoruz, Angela gidiyor."

"Sanki onlara meraklıymışız gibi davranıyor. Gerçi o meraklı olabilir ama ben hiç de meraklı değilim!"

"Ay! Ne üstüne alınıyorsun sen? Yatıp uyusana." Gözlerimi kapatacakken Anka'nın sesini duymamla olduğum yerde zıpladım. Pardon ama bu saatte bağıracak ne var? Ne istiyorsunuz benden?

"Bu kız niye böyle?" Tam bir şey söylemek için kafamı kaldırmıştım ki; gözüm dijital saate takıldı. Gözlerim açılırken yatakta dizlerimin üzerine kalktım ve ayağıma dolanan yorganı çözmeye başladım.

"Geç kaldık! Ceza alacağız, kalk!" Anka anlamsız gözlerle beni süzerken ayağıma dolanmış olan yorganı çözdüm. Veya çözdüğümü sandım çünkü adım atar atmaz yere yapıştım.

"Lan yavaş!" Sinirle bağırarak yorganı ittim ve kalkıp tuvalete koştum. Rutin işlerimi halledip yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda kötü görünmüyordum. Çünkü berbat görünüyordum. Takmadan kapıyı açıp çıktım. Anka yatağında telefonuyla oynuyordu. Elime ilk ne geçtiyse üzerine attım.

"Sen ne yapıyorsun ya? Aceleyle kalkmalar falan, bir yere mi yetişiyoruz?" Pijamamın üzerini çıkarıp siyah, askılı bir şey giydim. Aynı zamanda Anka'ya laf anlatmaya çalışıyordum.

"Biz neredeyiz?"

"İngiltere. Bu ne biçim soru?"

"Buraya neden geldik?"

"Dil- Has..." Anka kalkmaya çalışırken gayet ayakta kalabilmişti. Dengeli bir şekilde tuvalete koştu. Bu durum beni şaşırtmıştı açıkçası. Çünkü genelde düşen taraf o olurdu. "Bu şimdi mi söylenir?"

Ona -görmese de- gözlerimi devirdim. Eşofmanımı çıkarıp altıma siyah, yırtık bir şort geçirdim. Beyaz şeritleri olan çorabımı ve beyaz spor ayakkabılarımı da giydim. Aslında böyle giyinmezdim... Şaka şaka, ben hep giyimime özen gösteren biriyim. Sonuçta dışarıda dolaşan iyi ayaklı, insanlık dışı varlıklar var. Onları düşünürsek, özenli olmak faydalı bir şey.

"Ah! Ah, gitti parmağım! Bu sefer koptu!" Anka kapıyı açıp seke seke çıktığında ona baktım. Şaşkın bakışlarımı fark etmiş olacaktı ki; bana döndü.

"Ne bakıyorsun? Hiç mi serçe parmağını kapıya vuran insan görmedin?" Acılı ve öfkeli.

"Gördüm de, bağırırken içinden aslan çıktı. Şaşkınlığım ona aslına bakarsan."
Aceleyle giyinmeye başladı. Ben de aynanın karşısına geçtim. Dağılmış saçlarımı sadece elimle düzelttim. Kısa sürede hazırlandığımızda çıktık. Koşarak dil eğitiminin yapıldığı kafeye girdik. Kapıyı açmak için omuz attığımda kolumdan değişik bir ses çıkmıştı. Kırılmamış olmasını umarak boş sandalyelerden birine oturdum. Anka da yanımdaki kızı zorla kaldırıp oturdu. Deli şey, bana bayılıyorsun değil mi?

"İyi misiniz?" Karşımda Can'ın oturduğunu yeni fark etmiştim. Gülümseyerek başımı salladım.

"Odadan çıktığımızda çok bağırıyordunuz, yani anormal bir şekilde." Sinsi gülümsemesini takındığında gözlerim istemsizce açıldı. Elime ne zaman aldığımı bilmediğim kalemi ona doğrulttum ve, "Şu kalemi sana saplamamam için bir sebep söyle." dedim. Geri doğru çekildi.

"Kankilettom, şaka yaptım tabii ki. Ciddiye alma sen beni ya. Hem ben senin biricik arkadaşınım. Hadi, o kalemi yavaşça masaya bırak." Masanın üzerinden eğilip iki yanağımı sıkmaya başladığında eline asıldım. Yanağımı daha çok sıkınca bağırdım. Oturduğumuz uzun masadaki herkes bize dönmüştü.

"Can, acıdı yanaklarım! Bırak!"

"Affettin mi?"

"Hayır, çok saçmaladın. Seni boğazlamak istedim." Kollarımı önümde bağlayıp 'tripli hal' moduma geçtim. Ama yanaklarımı daha çok sıkınca otomatik olarak çıkmak zorunda kalmıştım. "Affettim! Affettim, tamam, bırak yanağımı." Can galibiyetin sevinciyle sandalyesine oturdu. Ben de yanaklarımı ovuşturdum. Bu çocuk güçsüz gibi görünüyordu ama yüzüm uyuşmuştu be!

    •••

"Artık okuduğumu anlayamıyorum." diye mırıldandım. Anka cevap vermek yerine sessiz kaldığında ona döndüm. Test kitabının üzerine yatmış uyuyordu. "Hayat sana güzel. Kalk biraz test çöz." Omzunu dürtünce hızla kalktı. Bu hareketi beni de korkuturken, "Cevap A." dedi.

"Ne diyorsun be? Eşyalarıma sahip çık, ben yüzümü yıkayıp geleceğim."

"Can'a söyleseydin. Bunun için mi uyandırdın beni?"

"Ayrıca test çöz, biraz beynin çalışsın." Anka oflaya oflaya eline kalem aldığında sandalyemi geri itip kalktım. 'WC' yazısını gördüğümde oraya doğru hızla adım atıyordum ki; birine -veya bir şeye- çarpmamla geri doğru sendeledim.

"Oha." Kafamı kaldırdığımda çarpıştığım kişinin Ekin olduğunu fark ettim. Herhangi bir şey söylemesini bekliyordum ama o yanımdan geçip gitmeyi tercih etmişti. Rahatsız edici bakışlarım onu takip ederken, "Önemli değil zaten!" diye bağırdım. Hiç dönme gereği duymadan sandalyesine oturdu. Sinirle arkamı dönüp lavaboya girdim. Öküz işte, ne olacak!

    •••

Sınavlarım bittiği için mutluyum! Siz nasılsınız?

~Bölümü nasıl buldunuz?

~Olmamış dediğiniz bir yer var mı?

~Hikayenin akışı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Cevaplarsanız beni çok mutlu edersiniz, teşekkür ederim. Ve de hoşça kalın!

🖤

Yaz KampıWhere stories live. Discover now