§ On Yedi §

19.2K 883 185
                                    

Multimedya: Barkın ÇAKIR

    •••

  Sabah gözlerimi zar zor açabildiğimde ilk işim saate bakmak oldu.

07.20?

Evet, kesinlikle benim gibi bir gerizekalı bu saatte uyanabilirdi. Ağlamaklı yüzümle kalktım ve kendimi öylece Anka'nın üzerine bıraktım. İlk başta, "Ah, ölüyorum!" diyerek beni tırnaklasa da sonrasında ya bayılmıştı ya da ölmüştü.

"Kalkıyorum tamam. Ama önce sen kalk üstümden." Hızlıca üzerinden kalktım. Fakat gözleri kapanmak üzereydi. Kollarından tutup dürtünce irkilerek doğruldu ama bu onu uyandırmaya yetmemişti. Aklıma gelen harikulade fikirle dün gece yemekhaneden çaldığım su bardağını elime aldım. Banyoya gidip içine buz gibi su doldurdum ve geri döndüm. Tahmin ettiğim gibi Anka uyanamamıştı. Muzip gülümseme eşliğinde son defa onu uyardım.

"Kalkmak için üç saniyen var."

Ses soluk çıkmayınca Allah ne verdiyse bardağı kafasına döktüm. Bağırırken çıkardığı bozuk arabaya benzeyen sesleri saymazsak gayet normal kalkmıştı.

"Allah seni kahretmesin! Arkadaş dedik bağrımıza bastık, yaptığına bak!"

"Sabah erken kaldırmamı sen söylemiştin." diyerek bardağı sehpaya geri koydum.

"Kafamdan aşağı eksi iki yüz derece su dök dediğimi hatırlamıyorum ama!"

"Eh, o biraz planda yoktu. Sonuç olarak artık kalktın ve hazırlanman gerekiyor."

"Neden? Düğüne mi yetişiyoruz?" dedi kafasını kaşıyarak. Saçları da ıslanmıştı ve çok komik görünüyordu.

"Hayır, çok zeki arkadaşım. Dün akşam yemeğinde öğretmenler saat dokuzda otelin arka kapısında olacağımızı söyledi ya."

"Arka kapı mı? Bundan hoşlanmadım." dedi Rıza baba edasıyla.

"Gerizekalı! Otelin önünde havuz var. Oradan nasıl servis kalksın? Tabii ki arka kapıda buluşacağız."

"Doğru ya, biz paintball oynayacağız." Onu alkışladığımda, "Alkışa gerek yok, şapşik." tarzı bir şeyler söyledi ve lavaboya gitti. Ben de dolaptan asker desenli şort ve siyah, ince askılı, dar bir bluz seçtim. Ormanda daha iyi kamufle olabilmek içindi. Giyinip saçımı balık sırtı ördüm. Evet, kendim örebiliyordum ve bu sürekli başkalarına gidip, "Saçımı örer misin?" demekten daha kolaydı.

Sonunda Anka tuvaletten çıkabildiğinde merak ettiğim sorulardan yalnızca birini sordum. "Mal Pelin nerede ya? Kayıp oldu kız resmen."

"Bilmem eşyaları burada hâlâ." deyip çekmecenin üzerini gösterdiğinde boş olduğunu gördüm. O da görmüş olacaktı ki anlamsız bakışlar eşliğinde bana döndü. "Yani buradaydı." Bir an için şüpheye düşüp valizini her zaman koyduğu yere baktım. Ve tahmin ettiğim gibi yoktu.

"Lan resmen terk edildik." diyen Anka Küçük Emrah modunda yatağına oturdu.

"İyi de neden gitti ki? Üstelik bize haber vermeden." Sıkıntıyla oflarken onun yatağının yorganını silkeledim. Elime aldım ve katlayıp düzgünce koydum. Aynada kendime bakarken Anka gözüme takıldı. Tabii ki normalde takılmazdı ama bir şey okuyordu. Ve ben bir şey okuyan insanların ne okuduğunu öğrenmeden duramazdım. Tek adımda yanına gittim. Beni fark etmemesi büyük bir olaydı. Beni beni...

"Oha! Kız veda mektubu bırakmış." diyerek düşüncelerimi bölen Anka, şaşkınlığıma şaşkınlık katmıştı.

"Al işte ya! Kaç gündür çok ihmal ettik. Salak Ekin beni kaçırmasaydı gitmezdi!"

Yaz KampıWhere stories live. Discover now