§ Yirmi Üç §

16.1K 759 310
                                    

    Ekin Soysal

Odada oturmuş bir kanaldan diğer kanala geçerken kapının alacaklı gibi çalınmasıyla o tarafa döndüm.

"Kim o?"

"Ben!" Can. Bu çocuk kapı çalındığında her seferinde bunu diyen bir gerizekalıydı.

Ayağa kalktım ve kapıyı açtım. Tamam, kapıdakinin Can olduğunu biliyordum ama soluk soluğa kalmış bir Can beklemiyordum.

"Ne oldu lan? İyi misin?" Baş parmağını kaldırıp beni onaylayarak içeri geçti. Kapıyı kapatıp arkasından gittim ve eski pozisyonumu aldım.

"Sana çok önemli bir şey söylemem lazım ama dur." Eline bir pet şişe alıp kafasına dikti. Ben de o çok önemli şeyi söyleyene kadar kumandayı elime aldım ve kanallarda gezinmeye başladım.

"Bak şimdi Ekin, sen az önce bir şeyleri yanlış anlamışsın." Ona bakmadan, "Ne gibi?" diye sordum.

"Az önce neden yanımızdan gittin sence? Biraz düşün, o kadar beynin vardır herhalde." Gözlerimi devirdim.

"Can konuyu dolandırmadan söyle."

"Az önce sen Derin'le Barkın'ın öpüştüğünü sanıp git..." Cümlesini tamamlamasına izin vermeden sözünü kestim.

"Öyle bir şey olmadı. Götünden uydurma."

"Ekin, gördüm abicim. Kusura bakma ama sinirden az daha kapıyı kırıyordun." Elimdeki kumdayı bırakıp tüm vücudumu ona döndürerek oturur pozisyona geçtim.

"Can..." dediğimde bu sefer araya giren oydu.

"Lan elin ayağın titredi. Bana mı anlatıyorsun? Seni tanımıyor muyum ben?"

"Ben başka bir şeye sinirlenmiştim." Kahkaha atınca kaşlarımı çattım.

"Lan güleceğim yoktu valla. Az önce beyninin varlığını iddia ettiğim için kusura bakma. Darılmadın inşallah."

"Ne diyecektin Can? Söyle ve odayı terk et."

"Derin ve Barkın dediğim için beni bu odada tutuyorsun. Yoksa şimdiye kadar ağzıma sıçmıştın."

"Can!" diye bağırdığımda sustu ve konuyla alakalı konuşmaya başladı.

"Sen Derin'in Barkın'a tokat attığı kısmı kaçırdığın için öpüştüklerini düşünüyor olabilirsin." Pet şişeyi çöpe doğru attı ve tutturdu. "Derin ona kızgınmış. Ayrıca sadece konuşuyorlarmış."

"Yani öpüşmemişler mi?" dediğimde odadaki halıyı incelemeyi kesip Can'a döndüm. Ancak yüzündeki çok bilmiş sırıtmasının altında bir şey yattığı belliydi.

"Sen bu kızı sevmiyorsan benim adım da Can değil!" diye bağırıp koşar adımlarla odadan çıkarken tek yaptığım arkasından kumandayı fırlatmak oldu.

    Derin Cengiz

Can kafeden gittikten sonra biz de kalkmıştık. Ve şu anda otele doğru yürüyorduk. Öğle yemeği vaktiydi. Selim, Anka'ya kolunu atmış öyle yürüyorlardı. Önümdelerdi ve ben kendimi dışlanmış gibi hissediyordum.

Telefonumu çıkarıp sosyal medyada gezinmeye başladım. Can ve Anka yeni fotoğraf paylaşmışlardı. Beğenip yorum yaptıktan sonra oradan da çıktım. Otelin girişinde Anka'yı kolundan tutup kendime çektim ve Selim'in kolunun boşluğa düşmesini sağladım.

"Ne yapıyorsun ya?" diyen Anka olmuştu.

"Ne o? Memnundun galiba."

"Yok, memnunluktan değil de... Şeyden..."

Yaz KampıWhere stories live. Discover now