Selam.
Refugee~ Oi Va Voi
Thurisaz ~ Endless
Keyifle okuyun.
🖤
Gürüldeyen göğün kızıl ışığı Kimpras'ı hükmü altına almıştı. Saniyeler içinde hızlanan sulusepkenin aracı döven sesi, aramızdaki sessizliğe vasıfsız bir darbe indirmişti.
Gözlerinde kederi görmek acıydı.
Fakat daha büyük acı, o kederin ardına sığınan yadsımaydı.
"Ne saçmalıyorsun sen?" Kolumdaki parmakları gevşedi. Benden uzaklaşırken, kaşları gördüğüm en çatık hallerinden birindeydi.
"Saçmalamıyorum." Sırtımı koltukla buluşturup, kollarımı birbirine bağladım. "Dün de saçmalamıyordum. Öyle olsaydı şu an beni Dora'ya götürüyor olmazdın, değil mi?"
Sözlerimdeki mantığı bir kenara iterek, "Doğru değil." dedi. Başını çevirmek üzereydi ki aniden yüzüne alaycı bir oturdu. "Yoksa sen..."
"Ben ne?" diye sordum yandan bir bakışla. Bu sevimsiz gerçeğin bir an önce açığa çıkmasını istiyordum. Üstünü sonsuza dek ve bir daha hiç açılmamak üzere kapatalım istiyordum. Yalnızca bir kalalım istiyordum.
"Bana aşıksın, değil mi?" Sorunun cevabını sözlerimden önce ifademden almak istercesine, gözleriyle gözlerimi eşelemeye başladı. "Öylesin."
Nasıl aksini söyleyebilirdim?
Aksini söylemek tüm hayatım boyunca söyleyebileceğim en büyük yalanı olurdu.
Yutkunarak boğazımı temizledikten sonra başımı önüme çevirdim. Ona bakmadığım takdirde daha açıklayıcı konuşabilirdim. "Hiçbir ihtimal söylediğim gerçeği değiştirmeyecek. Üzgünüm, Biran. Sana ıspatlayacağım. Sadece Dora'nın yanına ulaşmamızı bekle..."
Arabayı yeniden çalıştırmak için bir süre bekledi. İnanmak istemiyordu. Acı çekiyordu ve ne yazık ki buna ikinci kez şahit oluyordum. Ona geçeceğini söylemek isteyen dilimi ısırdım. Bir anlamı olmayacaktı. Beni tanımıyordu.
Kısa süre sonra büyücü Doran'nın eski kulübesinin bulunduğu araziye ulaştık. Ona biraz zaman vermek için araçtan önce inip kulübeden içeri girdim. İskemlesinde oturan Dora; ortadan ikiye ayrılmış beyaz, düz saçları, zayıf bedeni ve beyaz elbisesi ile değişmeyen tek kişiydi. Onu ürkütmemek için küçük adımlarla içeri girdim ve fazla yaklaşmadım.
"Merhaba Dora." Adımı söylemek üzereyken, beni tanıması için bir mucize beklemiyordum. "Ben, Rozelin."
Görmeyen gözlerine rağmen beni yanıltmayarak bulunduğum yöne doğru başıno çevirdi. "Seni tanıyor muyum?"
YOU ARE READING
KIZIL GECE +18
FantasyÖlüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan a...