10. Emir

6.4K 685 392
                                    

İyi okumalar..

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~



Kafamın altındaki yumuşak şeye biraz daha sokuldum. Etraftan gelen takırtılar ile uykulu halimden yavaş yavaş sıyrılıyordum. Odanın içinden gelen adım sesleri etrafta dolaşıyordu  Daha fazla gelen seslere katlanamayıp gözlerimi açtım. Yarı uykulu bir şekilde önümü görmeye çalışırken biri aniden burnumun dibine kadar yaklaşmıştı. İrkilerek geri çekildiğimde o da geriye doğru çekilmişti.

" Uyanacağını düşünmüyordum taşıyıcı."

Söyledikleri ile son olanları hatırlamaya çalıştım. Aklıma gelen tek şey Jasper'ın elime krem sürmesiydi. Ondan sonrası yoktu. Lanetli bir varlığın yanında resmen horuldayarak uyumuştum.
Kendi aptallığıma göz devirip onu biraz incelediğimde sinirli olmadığını gördüm. Karşısında konuşamamaktan oldukça sıkılmıştım. Bu korkaklığım ile benimle ne amacı olduğunu öğrenemezdim.

O gün de yaptığı gibi yine birşey arıyordu. Yavaşça kalkarak temkinli adımlarla ona doğru yaklaştım. Benim adımlarım ile arkasını döndüğünde büyük cüssesinin yanında neredeyse hiç görünmüyordum. Bu adam nasıl bu kadar uzun olmayı başarmış diye düşünürken  beklemediğim birşeyi yaptı ve eğilerek yüzüme doğru yaklaştı. Artık aynı boyda  sayılırdık. Benden bir cevap bekliyor olacak ki tek kaşını kaldırmıştı. Boğazımı temizliyerek karşısında içime kaçan sesimin gelmesini bekledim. Bir süre daha konuşmayınca o konuşmuştu.

" Dilini mi yuttun taşıyıcı."

Tam anlamıyla öyle olmuştu. Derin bir nefesten sonra konuşmayı başarmıştım.

" Ben şey.. Ne aradığını merak ettim belki sana yardım edebilirim."

Tek nefeste söylediğim şeyler ile bir müddet daha suratıma baktı. Daha sonra kafasını benden uzaklaştırıp arkasını dönmüştü.

" Bana yardımcı olmak istiyorsan ayağımın altından çekil taşıyıcı. Aradığım şeyi sizin gibi insanlar göremez."

Bizim gibi insanlar derken neyden bahsediyordu? Anlamadığım şey kendisinin de şuan insan bedeninde olmasıydı.

" Şuan sende insan gibisin. Eğer bir insan değilsen tam olarak ne çeşit bir varlıksın."

Onun yaptığı gibi tek kaşımı kaldırıp sorgularcasına yüzüne bakıyordum.
Tekrardan bana dönmesi ile kalkık olan kaşım istemeden inmişti. Vücudumu bile doğru düzgün kontrol edemezken ona hesap soruyordum..

" Ben insan değilim Karen. Sadece sen öyle görüyorsun." İşte şimdi merakım daha da artmıştı.

" Nasıl yani seni benden başkası insan gibi görmüyor mu?"

" Eğer onların zihnine girersem görebilirler. Unutma şuan senin zihnindeyiz." Yatağıma doğru yöneldiğinde üzerindeki şeyleri etrafa doğru  atmaya başlamıştı.

Aklıma gelen Abel ile söylediklerinin doğru olduğunu anladım. O gerçekten bir bedenle karşıma çıkamazdı. Sadece zihnimin içinde bana ulaşabilirdi. Ondan kurtulamadan zihnimden çıkmayı başarırsa bu benim için son olurdu.
O gün yaptığım şeyi tekrar denemek istesem de artık açacak bir kapım yoktu. Resmen üç omuz darbesi ile kapımı parçalara ayırmıştı. Her istediğini böyle yapması artık sinirlerimi bozuyordu.

" Umarım kapım sadece zihnimde kırılmıştır. Yoksa onu tekrardan düzeltmek zorundasın."
Bu sefer beklemeden beni yanıtlamıştı.

" Bakıyorum da dilin baya uzunmuş taşıyıcı."

Nereden geldiğini bilmediğim cesaretim ile omuzlarımı gerip ona tekrardan cevap verdim.

" Aynen öyle ve birdaha eşyalarıma sakın dokunma."

Söylediklerim ile elindekileri bırakıp bana doğru yaklaşmaya başladı. Kendimi sıkıp bana doğru gelmesini bekledim. Şuan ondan kaçamazdım. İyice yaklaştığında gün içindeki üçüncü burun buruna gelişimizdi. İçimde kopan fırtınaları farkettirmemeye çalışarak doğrudan gözlerine bakıyordum. Elini kaldırıp çenemi tuttuğunda baş parmağı dudağımın üzerinde duruyordu.

" Eğer bana bir daha emir vermeye kalkarsan."

Sözünü tamamlamadan çenemde olan elini sıktığında kesilen nefesim ile elini tuttum. Hem acı hem de korku ile gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. O ise  cümlesine devam etmişti.

" Ortada konuşacak bir dilin kalmaz Karen."

Gözlerinde alevlenen öfke ile hâlâ ellerini çenemden çekmeye çalışıyordum. Ağlamalarım hıçkırığa dönüştüğünde sonunda beni  bırakmıştı. Ağrıyan yeri tuttuğumda onun gerçekten de bir insan olmadığını daha iyi anlamıştım. O canavardan başka birşey değildi.
Bir hiçmişim gibi arkasını döndüğünde koşarak odadan çıktım. Şimdiye kadar onunla aynı oda da olmak aptallıktı. Evden çıkmak için kapıyı açmaya çalıştığımda kilitli olan kapı ile ağlamalarım hızlanmıştı. Tekrardan çıkacağımı bildiği için kendince önlemini almıştı.

" Ne o taşıyıcı. Yoksa tekrar benden kaçabileceğini mi düşünüyordun."

Gelen ses ile arkamı döndüğümde onu kapıma yaslanmış bir şekilde bana bakarken gördüm. Bunun beni durduracağını düşünüyorsa yanılıyordu. Hızla etrafa baktığımda kendime bir çıkış yolu arıyordum. O sırada mutfaktan esen rüzgar ile annemin kapatmayı unuttuğu pencereyi gördüm. İlkinde başarısız olsam da tekrardan bunu yapabilirdim. Jasper aklımdan geçenleri anlamış gibi yaslandığı kapıdan doğrulmuştu.

" Sakın Karen! Bunu aklından bile geçirme ve hemen buraya gel."

Onun yanına gitmektense o pencereden atlamayı göze almıştım. Sonuçta şuan zihnimdeydik ve gerçekten de öleceğimi düşünmüyordum. Kapının kolunu bırakıp mutfağa koştuğumda o da benimle birlikte koşmaya başlamıştı. Pencerenin camlarının büyük olması işime yarıyordu. Tek yapmam gereken atlamaktı. Arkamdan bana yetişmek üzere olan varlık ile daha da hızlandım ve hiç beklemeden tutunduğum yerden kendimi aşşağıya bıraktım. Ani bi hava dalgası ile gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Yere çakılmayı beklerken belime sarılan eller ile  gözlerimi açtım. Hâlâ düşmemiş olmamıza şaşırmıştım. Havada süzülürcesine durduğumuzda sinirden kırmızıya dönen o gözler ile bana bakıyordu.

" Ne yaptığını sanıyorsun aptal! Gerçekten de atlarken neyi düşünüyordun ha?"

Kulaklarımı sağır edecek derecede yüksek sesi ile bana bağırdığında bende yaptıklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Odada yaptığı şey ile daha fazla tahammül edemeyip sırf ondan kurtulmak için atlamıştım. Sonuç olarak yine onun kolları arasındaydım. Suskunluğum ile konuşmayacağımı anladığında gözlerindeki öfke yavaş yavaş hissizleşti.

" Atlayarak kurtulacağını düşünüyorsan taşıyıcı sana kötü bir haberim var, asla benden kurtulamayacaksın."

Son sözlerinden sonra belimde olan kollarını geriye çektiğinde artık tam anlamıyla düşüyordum. Bu sefer o benimle gelmiyordu. Havada asılı bir şekilde yere çakılana kadar gözlerini benden çekmemişti. Biraz sonra sert bir şekilde yere düştüğümde aynı anda nefes nefese bir şekilde yatağımdan uyanmıştım. Havaya baktığımda güneşin yeni yeni doğduğunu gördüm. Hemen vücudumu kontrol ettiğimde herhangi bir ağrı yoktu. Son kez çeneme dokunduğumda ağrıyan yer ile sızlanmıştım. Asla ondan kurtulamayacağımı söylerken oldukça kararlıydı. Oflayarak gözlerimi kapattım ve kafamı yatağın başlığına dayadım. Ondan birşey öğrenemiyorsam bunu kendim öğrenmeliydim. Yatağa girip gözlerimi yummadan önce Abel'in yanına tekrar gitmeyi aklıma not aldım. Eğer bu lanetten kurtulamıyorsam onunla yaşamayı öğrenecektim.





















Üzerimde öyle bir yorgunluk varkii. Normalde bugün bölüm atmiyacaktım ama yeni bölüm çok istendi. Bölümlerin kısa olması günden güne atılmasından kaynaklı. Pek içime sinen bir bölüm değildi.. umarım beğenirsinizz<99

JASPERWhere stories live. Discover now