Özgürlük? O nedir? Yenir mi?

1.6K 73 314
                                    

Min Seok odasının kapısını kapayıp oturdu yatağının üstüne. Elli yedinci katta kalmanın güzelliklerinden biri her şeyi görebilmekti. Bütün gerçekleri farkında olabilmek gibi. Kendisinin seçileceğini çok uzun zamandır biliyordu. Buradaki en büyük olduğundandı belki. En başından beri neler olduğunu görüyordu.

Yatağı pencerenin dibindeydi tam. Balkona açılan bir kapı vardı biraz ilerisinde. İki odalıydı her daire. Diğeri zaten banyoydu. Balkon ise ufaktı. Yalnızca dışarı çıkıp nefes alabiliyordunuz ve vücut ölçüleriniz yeterse bir de yere oturabiliyordunuz.

Şükür ki Min Seok minicikti diğerlerine göre. Bu balkona sığmasından başka işe yaramasa da. En ağır eğitimlerden geçse bile boyu bir türlü uzayamamıştı. Soo Man'ın 'Mükemmel' projesi bu şekilde başarısız olmuştu. Sonuçta genleri değiştiremezdiniz değil mi?

İlk hayal kırıklığı kendisiydi. Sonrası daha kolay olmuştu, en azından alışması. Gittikçe daha iyi çocuklar yaratılıyordu bu fabrikada. Kendisi muhtemelen en hasarlı olandı. Ah! Bir de Jongin denen çocuk vardı. Survivor'ın bedeni nasıl hasarlıysa(!) Castle'ın da zihniyeti öyleydi. Bu yüzden başlarına Jong Dae ile Kyung Soo'yu vermişlerdi.

Dengeyi kurabilmeleri için.

Ancak herkesin itiraz edeceği bir nokta vardı bu grupta. O da Zhang Yixing'ti elbette.

Soo Man'ın içinde yatan küçük ırkçı Kuzey Koreli, diğerlerinin nasıl o çocuğu gruba aldığını anlamamasına neden oluyordu. Ancak yine ve yeniden Min her şeyi biliyordu. Sebebin altında yatanı. Bay Lee sanıldığından daha akıllıydı. Diğerleri tarafından aptal gibi görülmeyi sağlıyordu. İçinde ise gerçek planını ortaya koymayı bekleyen biri vardı.

Dudağını yemeye başladı stresten. Bu görevin altından kalkabileceğini biliyordu. Otuz yıldır bunun eğitimini alıyordu ancak ya bedeni gibi kendi de beceriksizse? Düşünmeden edemiyordu seçenekleri. Başına neler gelebileceğini hesaplamalıydı. Yoksa sağ çıkamazdı bu iğrenç plandan. Parmaklarıyla oynamaya başladı. Kendini şimdiden yenik sayıyordu aslında içten içe. Fakat ekip arkadaşları için çabalamalıydı.

Kalkıp yüzünü yıkadı ve tekrar oturdu yatağa. Boynundan akan damlalar biraz da olsun ferahlamasını sağlıyordu. Yakında bir daha göremeyeceği odasına bakınıyordu bu arada. Ağırlıklı olarak beyazlarla döşenmişti odası. Bu zaten karamsar olan ruh halini biraz da olsun dağıtabilmesi içindi. Biraz uyumayı deneyecekti ki telefonuna gelen bildirim sesiyle üfledi. Yemek vakti gelmişti. Koridor boyunca diğerleriyle birlikte yürüyüp beş asansörden herhangi birine bindi. İlk önce büyükler inerdi yemeğe.

Sırayla bütün yaş grupları inene kadar diğerleri bitirmiş olur ve genellikle en küçükler ile büyükler karşılaşmazdı bile. Herkesin her şeyi yapması -kısacası yaşaması- için belirli saatleri vardı. Yemekten sonra eğitimi başlardı ilk beş grubun. Küçükler genellikle akşamüstü alınırdı. Öğlen yemeğinin ardından oyun oynamaları için belirli bir süre verilirdi hep onlara.

Min Seok çok şanslı olduğunu düşünmüştü onların ilk başta. Ancak gerçeğin ne olduğunu öğrendiğinde üzülmeden edememişti. Küçükler büyüklere hizmet için yetiştiriliyordu. Heroes göreve başladığında onların kimlikleri dâhil her şeyiyle alt sınıflar ilgilenecekti. Takımın arkasında yaklaşık kırk bin kişilik bir çalışma grubu oluşturmak Soo Man'ın dâhiyane fikirlerinden biriydi elbette.

Spor salonunun kendi kısmına geçecekken kolundan tutulan Min hemen savunma pozisyonu alacaktı ama kendisine gülümseyen kaslı ve uzun bedeni görmesiyle az kalsın düşüveriyordu. Bu Jongin gittikten sonra tanıştığı eğitmeniydi. Asi dinlememesine rağmen geri kalan herkes tanışmıştı birbiriyle.

JudasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin