Yaman Ayrılık

175 15 143
                                    

Taeyong içeri koşarak girdiğinde olanlar karşısındaki şaşkın bedeni aynı zamanda diğerlerini de şaşırtmıştı. Çocukların ve öğretmenlerin her biri ona döndüğünde dizlerinin üstünde doğru eğilip soluklandı bir süre. Ardından kapıyı kapatıp elinde aniden beliren gazeteyi koydu masanın üstüne.

Büyük bir başlık vardı her birinin dikkatini çeken. Okuduklarında şaşkınlık nidaları yükselmişti, Yunho eline alıp haberin altında yazanları da okudu. Jaejoong yanında her ne kadar eşlik etmeye çalışsa da mümkün olmamıştı sevgilisinin hızlı okuma yetenekleri yüzünden. Haber bittikten sonra gazeteyi masaya çarpıp irkilmelerine sebep oldu genç baba. Ayağa kalkıp odayı turlamaya başlamasıyla herkes gerilmişti.

Haberde Kwon BoA'nın Soo Man'ın şirketini ve ona bağlı tüm küçük şirketleri yönetmeye başlayacağı yazıyordu. Kimsenin haberi olmadan ülkenin en büyük medya devini ele geçiren bu kadının kim olduğu tam bir sırdı. Ancak tek bir resmi bulunabilen kişi manşetlere bomba gibi düşmüştü.

Lakin asıl bombanın Yunho'nun kalbine düştüğünü söylemek yanlış olmazdı. İkizinin kendisinden habersiz bir işler karıştırması onu üzmüş, aynı zamanda kafasını karıştırmıştı. O ana kadar Suho bile BoA'nın nasıl bir ilişkisi olduğunu ve nereden tanıştıklarını asla sormadığını fark etti. Yine de bunu küçük çocuğa soracak değildi, düşüncelerini toparlayabildiğinde eline telefonu aldı ve kardeşini aradı.

"Haberler doğru mu?"

Tüm salon can kulağıyla dinliyordu Kwon'ların konuşmasını.

"Evet. Şirket artık bizim."

"Bizim değil, senin." Kelimenin üstünü bastırarak söyledi.

"Sen ve ben diye bir ayrım yok Yunho."

"O zaman neden bana hiçbir şeyden bahsetmedin? Beni kullandın mı?"

"Kapat, oraya geliyorum. Yüz yüze konuşmalıyız bu konuyu."

Kapanan telefon üzerine koltuğa çöküp başını ellerinin arasında almıştı. Aniden saplanan ağrı ile gözlerini dahi açamaz hale gelirken nasıl bunca zaman boyunca kendisinden bir şeyler saklayabildiğine şaşırıyordu ikizinin. Aile olduklarına dair bir sürü zırva duymuşken arkasından daha neler döndüğünü merak ediyordu.

Ellerini sıkmakta olduğu kafasından kucağına aldı Jaejoong. Bakışlarını yakalamaya çalışarak yüzünü çeviriyordu onunla birlikte. Yumuşamak istemese de sevgilisinin yüzündeki değerli gülümsemeyi gördüğünde katılmıştı ona yorgun bir tanesiyle. Ardından başını omzuna dayayıp kokusunu içine çekti.

"Neden sorunlar bitmiyor Jae?"

"Çok az kaldı hayatım. Eminim ki BoA'nın düzgün bir açıklaması vardır."

Yarım saat bekleyişin ardından kapı çalmış ve Ten bakmak için koşmuştu. Karşısında gördüğü minik kadının üstündeki güçten etkilenip anlık kim olduğunu anlayamasa da naif ama çekilmesini belli eden gülücükle bedenini kapının arkasına savurmuştu.

Topuklu ayakkabılarına aldırmadan içeri kot pantolonu, deri ceketinin içindeki mavi tişörtü ve tanımamak için taktığı kadife siyah şapkasıyla giren kadın her birinin gözünü almıştı. Kwon BoA'dan etkilenmemek mümkün değildi.

İkizinin yanına oturup şapkasını çıkarttığında düz uzun saçları savrulmuş, içeri giren rüzgarla dalgalanmıştı. Ten hemen kapıyı kapatıp Taeyong'un yanında yerini aldı. Bu konuşmayı o da merakla bekliyordu, diğerleri gibi yoğun bir ilgiyle de izleyecekti.

"Açıklamanı merakla bekliyorum kardeşim."

Bu kelime ne de tatlı bir yaraydı oradakiler için. Birbirini yeni bulmuş üç kardeş ellerini iç içe geçirmiş, iki küçük kendilerinden kısa da olsa çok daha güçlü olan ağabeylerinin omzuna dayamışlardı kafalarını. Xiumin ailesini yurtdışına göndermek zorunda kalan Kyungsoo'nun elini tutmuş, beyaz yumuşak derini okşamıştı hafifçe. Karşılığında çok daha sıkı bir tutuş almıştı.

JudasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin