Yıkılmaz Kale

307 26 163
                                    

-1 Yıl Önce-

Yunho çağırıldığı odaya doğru yol alırken garip hissetmekten kendini alamamıştı. Her zaman saem'in gözdesi olarak yetişmiş, disiplini ile ön plana çıkmıştı. Buraya zorla getirilmiş olsa bile oğluna gelebilecek herhangi bir zararın korkusuyla işinde mükemmel olmaya adamıştı kendini. Bu konuda Jae Joong'tan birazcık daha farklıydı.

Fakat ilk defa yanlış bir şey yapmadığı halde çağırılıyordu. Ya da yaptıysa bile ne yaptığını bilmiyordu en azından. Kafasından son zamanlarda hayatında yaşadığı değişikleri geçirirken hiçbir şey olmadığını fark ederek daha da meraklanmıştı.

En üst katın her bir köşesinde onun adım sesleri yankılanıyordu ve sanki bu mümkünmüş gibi vücudundaki gerilim daha da artıyor, kıvranıyordu resmen.

Hayatınızı bu okul ile öğrencilerine adamışsanız dönen olayları da çok kolay bilebilirdiniz. Hele ki okulun en büyük belası en yakın arkadaşınız ise. O yüzden Yunho'nun aklına gelen ikinci şey Jongin'in bir suç işleyip işlemediğiydi. Kendinden sonra çağırılma sebebi ancak o olabilirdi. Taeyong ile ilgili bir mesele olduğunda Jae Joong özellikle kendinin gitmesini istemişti çünkü. Bu yüzden saem de hep onu çağırırdı.

Eşiyle alakalı da bir sıkıntı olduğunu sanmıyordu. Her ne kadar ilk başlarda buradan nefret etse ve sürekli kaçıp gitme planları kursa da şu aralar herhangi bir derdi yoktu. Olsa da ilk danışacağı kişi istisnasız kendisi olurdu. Bundan o kadar emindi ki kısa olana dair içinde şüphe barındırmamıştı.

Şu an en olası kişi Jongin gibiydi gözünde. Bu nedenle yolda ona kızmak için kafasında bir şeyler bulup çaldı kapısını Lee Soo Man'ın. Kangta'dan izin gelince şaşırmıştı. Onun da içeride olmasını kesinlikle beklemiyordu. Asi bir olay çıkardığında konuşma her zaman üçü arasında geçerdi çünkü.

İçeri girip geniş odada ilerledikten sonra masanın arkasında oturan saeme ve önündeki koltuklardan birinde oturan Kangta'ya eğilerek tek tek selam verdi. Yüzündeki şaşkınlık öyle belliydi ki bir soru sormasına gerek kalmadan konuşulmaya başlanmıştı.

"Seni neden buraya çağırdığımızı merak ediyor olmalısın Yunho."

Kesinlikle ediyordu. Ama konuşmak yerine başıyla onayladı yalnızca.

"Yakın zamanda okulumuz otuzuncu yılına girmesiyle birlikte artık işe koyulmaya başlayacak. Hazır olduğumuzu düşünüyorum. Yeterince bekledim ve bir ayağım çukurda sayılır. Dedem bu iş için ömrünü, babam ise tüm parasını heba etti. Ben ise onların tüm emeklerine bizzat şahit olmuş tek kişi olarak, başardığımızı görmeden ölmeyeceğim."

Onun gözlerindeki kararlılık kendisini korkutmaya yetmişti. Lee Soo Man bir ticaret adamıydı. Ne daha önceden çocuk yetiştirmişliği ne de onlarla iletişim kurmuşluğu vardı. Yalnızca parayı ve insanları nasıl kontrol edeceğini bilirdi. Bu da ona nedense insanları başından beri yetiştirip ele geçirebilme izni vermişti.

Okul ilk açıldığında o daha 20'li yaşlarında bir çocuktu. Dedesinin izinden gitmeyi ve ilk önce Kore'nin sonra ise dünyanın ekonomisinde, kültüründe ve siyasetinde önemli bir yere gelmeyi kendine hedef olarak görmüştü. Bunun için ise yapması gereken kendine öğrenci yetiştirmekti. Böylece onları her yere yollayıp kimse fark bile etmeden ele geçirmelerini sağlayabilirdi.

Planları tıkırında işliyordu. Eğitim kusursuz bir şekilde ilerlemiş, kaçırdığı çocukların hiçbiri ona büyük sıkıntılar çıkarmamıştı. Bunu gözden ırak ve büyük finansal güçlerle yaptığı için devletin de herhangi bir itirazı olmamıştı hatta ona destek olmayı bile kabul etmişlerdi alacakları pay karşılığında.

JudasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin