Firestarter

187 15 179
                                    

Karşısında oturduğu adamın yüzüne baktı iyice. İnceledi her bir hattı. Başından beri yapması gereken bir şeydi aslında bu. Onunla yüzleşmeliydi. Her seferinde belki başka bir çıkış yolu vardır diye dua etse de artık olanlar ve olacak olanlara dur demenin vakti gelmişti. Kendisine yardım edebilecek bir numaralı kişiyi de bulmuştu.

"Başından beri her şeyi biliyor muydun?"

"Bilmesem ne sen ne de ben burada olurduk."

"Benim öğrendiklerim muhtemelen çok az bir kısmı. Daha fazla ne biliyorsun Suho?"

"Hyungu tercih ederim. Senden üç yaş büyüğüm evlat, kendine gelsen iyi olacak. Ne bildiğimi de şu an öğrenemezsin. Öğrenmemelisin. Zamanı geldiğinde her şeyi anlatacağım."

Başını anladığını belirtircesine salladı Castle. Belki de bir anda çok fazla bilgi öğrenmemeliydi gerçekten de. Şu ana kadar öğrendiklerini düşünürse, hepsini tek seferde bilmek muhtemelen büyük hasarlar açardı onda. Bir bilgiyi sindirdiğinde diğerinin gelmesi yardımcı oluyordu ona.

"Sana mı teşekkür etmeliyim olanlar için?"

Kendi kendine güldü Joon. Karşısındaki çocuk hala onu tam olarak çözememiş gibi duruyordu. Kendisini böylesine büyük yardımlarda bulunabilecek kadar içten, cömert ve sıcakkanlı sanıyor olmalıydı. Ne de olsa yıllarca insanları doğru olarak tanıyamayan biriydi. Duyduğu kadarıyla başkalarıyla iletişimi tamamen kesik, kendi içine kapanmayı görev bilmiş bir çocuktu bu.

Hala çocuk kalmasının da sebebi, elbette.

"Onur duydum beni iyi biri olarak hayal etmenden. Ancak teşekkürlerini hak eden Tao. O kısa çocuğun ailesi dahil her türlü bilgi onun elinden ulaştı size. Bana kalsa yalnızca ölmenizi isterdim. Gereksizsiniz benim için."

Duyduğu şeye gülse mi bilememişti. Kendini zeki sanarak geçinen bu adamın stratejik alanlarda iyi olduğu kadar sosyal ilişkilerde de olmasını dilerdi. Onu bu hale getirenin ne olduğu hakkında en ufak fikri yoktu ancak düzelmesi için büyüğe yardımcı olacağına dair kendine yemin etmişti. Ne de olsa hyung denmesini tercih ediyordy değil mi?

"Koca Kim Joon'un hatası da bu olacakmış demek ki. İnsanlarla iyi anlaşıp yanına çekmek ve onlarla güçlerini birleştirmek gibi bir akıllılık edeceğine düşman edinip ölüme daha çok yaklaşmak."

Castle ayağa kalkıp dolanmaya başladı koca odada. Daha önce kapısında bilgi almak için nöbet tutmuştu. İçine girmek için ne kadar çabaladıkları gözünün önüne geliyordu. Şimdiyse kimseye sormadan dalmıştı içeri. Zamanın gerçekten neler getireceği belli olmuyordu.

"Şu telefonu al, seninki dinleniyor olabilir."

Arkasını dönüp masanın üzerine bırakılan külüstür telefona baktı. Söylediği gibi muhtemelen yazdığı her mesaj ve aradığı her kişiden haberi vardı en yukarıdakinin. Şimdi onun arkasından iş çevirmek eğlenceliydi. İlk başta kendisine yaptıkları için kızgındı sadece, bencilce istekleri için isyan ediyordu. Artık bir hedefi ve kurtarması gereken kişiler vardı. En başından beri istediğini elde ediyordu aslında, amacı uğruna büyük bir adım atmıştı şu an. Gerçek bir casustu artık.

"Buraya neden geldiğine dair soru soracaklar. Arkadaş olarak yanaştığını söylemelisin."

"Bir şey öğrenmeden dönersem sıkıntı olacaktır."

Önündeki cam duvarlardan Seul'ü izleyerek konuştu Jongin. Kollarını arkasında bağlamış, göz gezdiriyordu altında kalan binalara. Hava bugün karanlıktı olması gerekenden. Havaların ısınmasını umuyordu halbuki.

JudasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin