Kozmic Blues

212 17 162
                                    

"Bence Hongbin'den yararlanmalıyız."

"Kötü emellerimiz için mi?"

Changmin ile Survivor birbirlerine gülümseyip diğerlerini korkuturken Kyungsoo kafası karışık bir halde masanın ortasında duran telefonuna bakıyordu. Gelen mesajı hemen Jaejoong'a iletmişti. O da en güzelinin herkesi toplamak ve fikir alışverişi yapmak olacağını söylemişti.

Şimdi dikdörtgen masanın etrafında oturan on kişi ne yapacaklarına dair konuşuyorlardı. Hongbin denilen çocuğun diğer üçlü hakkında bilgiye sahip olduğu kesindi. Fakat bunları öğrenmek için Kyungsoo'nun yem olarak ortaya atılması korkutucu geliyordu. Yalan söyleyebilen biri olmamıştı pek. Hatta bir şeyler söylemeyi becerebilen biri de değildi. Genelde sessizce kenarda bekleyip planları yapardı.

Ön plana atılacak olması tedirginlikle bacaklarını sallandırmasına sebep olmuştu. Alnını kaşıyıp tekrar baktı telefonuna. Neden kendisini seçmişti ki bu adam? Mesajda da dediği gibi kendisinden etkilenmiş olabilir miydi?

Onunla tanıştırken hiç de anlamamıştı halbuki. Kur yapıyormuş, öyle demişti büyükleri. Yalnızca sıcakkanlı olduğunu düşünmüştü. İnsanların kötü niyetlerini göremeyecek kadar aptal konumuna düştüğünü hatırlamıyordu hiç. Ne olmuştu da bu kadar kolay kanmıştı?

Yoksa adam yakışıklı diye mi oluyordu?

Ah! Hayır. Bones birilerinden o kadar kolay etkilenmezdi. En azından yanında tereddütle ona bakan Castle böyle umut ediyordu. Yıllarca etrafındaki herkesi reddedip kalbini pandoranın kutusunda korumuş bu kısa çocuk, bir anda tanımadığı birine açmazdı kapıları sanırım.

"Bence Kyungsoo ile buluşturup ağzından laf alalım." Zhou Mi'nin dediklerine baş sallamışlardı. Changmin bu arada yanındaki çocuğa büyüğü gösterip kendisinin de aynı şeyleri dediğini işaret ediyordu. Survivor sırtını sıvazladı öğretmenin. Hakkını yiyordu resmen grubun geri kalanı.

"Peki ya Xiumin ve Chen hyung gibi olursa durum? Tehlike altına girerlerse?"

Jongin söze atıldığında diğerlerinin tereddüte düştüğünü görmesiyle sırtını koltuğa yasladı gururla. Suratında dikkatle bakmayan kimsenin göremeyeceği bir sırtıma vardı. Yeniden zeka parıltılarının gözlerinde ışıldadığını hissediyordu.

"O zaman biz de orada nöbet tutalım." Halbuki planlarının kendi tarafında olduğunu sandığı Yunho ile bozulacağını tahmin edememişti.

"Güzel fikir saem."

Chen başta olmak üzere her biri onayladığında yenilgiyle omuzları çöküp öne doğru eğilmişti Castle. Bacaklarını açıp dirseklerini onların üzerine koymuş, yüzünü de çaresizce avuç içlerine yaslamıştı. Kurbanlık koyun gibi izliyordu diğerlerinin plan hakkında konuşmasını. Onunla aynı şekilde hisseden birinin daha olduğunu farkında değildi o sırada.

***

Takım elbisesini üstüne geçirmiş Kyungsoo herkesten güzel tepkiler almayı başarmıştı. Jaejoong saatlerce uğraşmıştı saçı ve stili için. Makyaj bile yapmıştı küçüğe. Sayesinde birçok onaylama ve sırtına bir müddet ağrı verecek darbeler almıştı. İçlerinden Castle'ın sessizleştiği grup, arabalara dağılıp kısa boylu oğlanı mekana bıraktıktan sonra ilerideki otoparka arabaları park edip içinde beklemeye başlamıştı.

Rezervasyonunun olduğu masaya geçti büyük gözlü. Henüz Hongbin gelmemişti. Gerginlikle derin bir nefes aldı. Onun kendisinden önce gelip bekleme olasılığı daha kötüydü. Biraz rahatlayabilmişti tek başına kalınca. Fakat aniden kulağında duyduğu Yunho'nun sesiyle yerinden sıçradı. Az kalsın çığlığı basacaktı restoranda. Burası Xiumin'lerin geldiği yer kadar lüks olmasa da havalı bir mekandı. Dikkat etmeliydi yaptıklarına ve yapacaklarına.

JudasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin