BÖLÜM 17 (Part 2) : Birlikte

5.1K 139 34
                                    

Bölüm hiç içime sinmedi o yüzden bu kadar geç attım. Hazırdı ama elim gitmedi işte. Bilmiyorum sınavlar da başladı belki kafam çok dolu diye üstüne fazla düşmedim. Yine de attım gitti napalım yazarın kafası bu aralar okuluyla meşgul malesef 🥺🥺

______

"Yalan söylemeye kalkanın önce kendini inandırması gerekir. "
                      - Goethe

Temasım ile kas katı kesilirken sadece bekledim.

Lütfen itme. Lütfen itme. Lütfen itme.

İçimden gözlerim kapalı bin bir dua ederken beni itmedi. Hatta belimden tutup beni kendine çekti. Bu durumla heyecandan dört nala atan kalbim bu defa aşkıyla hızlandı.

Dudaklarımı yavaşça aralayıp onu öpmeye başladığımda ağzını açıp beni sert bir şekilde kabul etti. Öpücüğüne direk diş darbeleri ile başlarken itiraz etmedim. Bir şeylerin sinirini alıyordu.

Belimdeki kolları sıklaşıp beni tamamen kendine yaslarken ensesindeki ıslak saç kökleriyle oynamaya başladım. Dil ve diş darbeleri beni kendimden geçirmeye yeterken yer ve mekan kavramını unutmuş gibiydik. Üzerime yağan yağmur soğuk hava üşütmüyordu beni. Sadece ısıtıyordu. Naif dokunuşları bedenimde ona karşı olan arzumu tetikliyordu.

Sonra birden geri çekildi. Bu durum ile gözlerim korkuyla onu bulurken neyseki beni itmedi. Ama gözlerinde hala bariz belli olan bir acı vardı.

" Önce sevgilinle sırnaş sonra da gel beni öp. Ne diyorsun ona cidden? Hayır o adama da üzülmem gerekiyor mu? Yoksa onunla oynaşırken beni öptüğünü biliyor mu?"

Bir insan sizi cümleleriyle öldürebilir mi? Sanırım karşımdaki adam canımı nasıl yaktığını bilmiyordu. Bilse konuşmazdı. Ama bilmiyordu!

Bu kadar aptal olması canımı yaktı. Beni kendi kafasına bu konumuna sokması canımı çok yaktı!

Söyledikleri ile kollarımı hızla boyundan çekip sağ elimi kaldırdım ve sol yanağına tokatı çarptım. Sert çıkan ses kalbimi yakarken öfkeme kurban gitmek üzeriydim. Onun aksine onun canını yakmaktan çekinmeden hemde. Tokadımla yüzü sağ tarafına düşerken acıyla konuştum. Kalbim acıyordu. Onun gözünde böyle olmaktansa ölmek isterdim.

"Ne sanıyorsun sen beni! Cidden ben senin gözünde neyim Onur!"Diyip dayanamadım ve hızla ittim onu. Tokatın şokundayken onu itmemle bir adım gerilerken şaşkın gözleri beni buldu. Ama durmadım. Parçalanan kalbimin öfkesi durmama izin vermedi.
Öfkem kendimeydi!
Onun gözünde bu konuma düşmeme sebep olan kendi yaptığım bir şeydi!

" Ya sence ben birini sevsem oyunda olsa başkasıyla evlenir miyim? Ben sevdiğim adama ihanet edip başkasını öper miyim? Ona kendimi teslim eder miyim?! Eğer içimde..."

Diyip sağ elimi kalbime götürdüm.

"Şurada varya şurada Atakana dair ufak bir şey olsaydı dönüp bakmazdım ben sana. İhanet ettiğini düşündüğüm zamanlar bile gider onu bulurdum. Hesap sorardım. Bana gerçekten yaptın mı derdim! Ama ucunda ölüm olsa bile senle evlenmezdim."

Bu adam niye bu kadar zordu.
Beni mi sınıyordu?
Yoksa birinin kendini sevme ihtimali kendi gözünde bu kadar mı düşüktü.

" Aptalsın biliyor musun? Cidden aptalsın! Görmüyorsun. Beni görmüyorsun. Sana nasıl baktığımı görmüyorsun. Bir bakışınla kalbimin nasıl attığını görmüyorsun. Bir kelimenle canımın nasıl yandığını görmüyorsun...Sen... Sen... Seni nasıl sevdiğimi görmüyorsun..."

Dedim. Canım yanıyordu. Bana yakıştırdığı şeyler canımı yakıyordu.
İnanmıyordu! Bunu farkedeli çok olmuştu. Birinin kendisini koşulsuz ve karışıklıksız seveceğine inanmıyordu.

YARALIWhere stories live. Discover now