79. Bölüm

25.2K 1.7K 1.8K
                                    





Hayırlı Ramazanlar canlarım♥️

Bölüm bitti nihayet, beni de bitirdi. Yorumlarda buluşalım💫


Eylem


Gözaltı, emniyet, korkma, Levent Bey, adliye, Cesur, yolculuk...

Başıboş, anlamsız kelimeler.

Bir boşlukta sallanır gibi zihnimde dolanan kelimeleri bir araya getirip de bir anlam yükleyemiyordum. Ensemde şiddetli bir ağrı vardı, göz kapaklarımda tonlarca ağırlık. Uyanamıyordum.

Ensemdeki ağrıyı bastırabilmek ümidiyle boynuma uzanan elim olduğu yerde asılı kaldı. Metal. Kelepçe takılıydı bileğimde, hareket ettiremiyordum.

Ne kadar karşı koymaya çalışsam da yeniden uykunun kollarına çekildiğimi hissettiğimde "Fırat" diye mırıldandım. Elimi tutması gerekiyordu, neden tutmuyordu? Kokusu burnumdaydı, kendisi nereye gitmişti?

İkinci kez "Fırat" diye mırıldanırken çaresiz bir teslimiyetle uykuya yenik düştüm.

Bileğimdeki ağrı üzerime çöken ağırlıktan daha baskın gelince gözlerim yavaşça aralandı. Birkaç saniye boyunca bilinçsizce etrafıma bakındım. Bir aracın arka koltuğundaydım. Bileğimi saran kelepçenin diğer ucu kapıya asılıydı. Uçsuz bucaksız, bomboş bir arazinin ortasındaki yılan gibi kıvrılan yolda hız kesmeden ilerliyorduk.

Sürücü koltuğunda oturan Levent Bey görüş alanıma girdiğinde zihnimde uçuşan tekinsiz kelimeler belirgin bir şekilde anlam kazanmaya başladı. Levent Bey'le birlikte adliyeye gitmek üzere emniyetten çıkmıştık. Ekip otosuyla. Şu an içinde bulunduğum araçsa bir arazi aracıydı. Saat sabahın yedisiydi. Bu da demek oluyordu ki yola çıkmamızın üzerinden üç saat kadar bir zaman geçmişti. Dört ya da beş de olabilirdi, çok emin olamıyordum.

Başımda keskin bir ağrı, bedenimde taşıması güç bir ağırlık vardı. Uyumak istiyordum. İçinde bulunduğum şartlar altında saatlerce uyumam söz konusu olamayacağı için de, içtiğim kahvede uyku ilacı olması muhtemeldi.

Levent Bey uyandığımı fark edince başını geriye doğru çevirip kısa bir süre yüzüme baktı.

"Kimsin?" dedim ifadesiz tutmaya çalıştığım sesimle "Ne istiyorsun benden, nereye gidiyoruz?"

"Niyetim sana zarar vermek değil" dedi oldukça sakin bir tınıda "Fırat'tan istediğimi alana kadar, misafirim olacaksın sadece."

"İstediğin ne? Benimle ne alakası var? Senin benim şirketimle ne alakan var? Cesur kim?"

Dikiz aynasından yolu kontrol ettikten sonra bomboş yolda hızını bir miktar daha arttırdı "Cesur benim. Cesur Saranlı. Ömer Saranlı'nın abisi."

Mümkün değildi.

"Nasıl olabilir?" dedim hayretler içinde "Levent kim o halde? Biz o kadar iş yaptık, imzalar attık, sen... sen benim şirketime ortak oldun." Zihnime üşüşen her bir soru, bir yenisini de beraberinde getiriyordu "Fuat Amca... Fuat Amca'dan aldın sen hisseleri. Onunla ne ilgin var? Neden yaptınız, nasıl yapabildiniz bunca şeyi?"

Şaşkınlığımı, sitemlerimi, öfkemi asla ciddiye almıyor ve hatta duymuyor gibi pürdikkat yola bakıyordu.

"Sana soruyorum!!!" diye tahammülsüzce bağırdım "Ne istiyorsun benden? Nereye gidiyoruz?"

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now