88. Bölüm

16.2K 1.4K 924
                                    






Selam canlarım♥️

6 Şubat gecesi gerçek olamayacak kadar acı bir felaketle uyandık. Memleketim, ülkem yerle bir oldu. Söylenecek çok fazla şey var, duygularımı anlatacak tek bir kelimem yok. Çok üzgünüm, çok çok üzgünüm. Deprem bölgesinde olan, olmayan, yakınlarını kaybeden, kaybedenlerin acısını yüreğinde hisseden tüm okurlarıma sımsıkı sarılıyorum. Hepimizin başı sağ olsun.

Daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle. Sizi çok seviyorum♥️






Eylem

Başımda bir ağrı. Ne olduğunu, neden olduğunu çözemediğim keskin bir ağrı. Gözlerimi dahi açamıyorum, her yer karanlık. Zifiri karanlık. Nerede olduğumu bilmiyorum, hatırlamıyorum. Bir kabusun içinde gibiyim. Çok soğuk, ayaklarım üşüyor. "Fırat" diye mırıldanıyorum güçsüz sesimle. Ayaklarım ayaklarının sıcaklığıyla sarmalanmayı beklerken zaman geriye sarıyor zihnimde; düştüğümü hatırlıyorum, başımı çarptığımı. Geri kalan her şey flu. Bir kalksam, kalkabilsem düzelecek belki her şey, kalkamıyorum. Beton dökmüşler sanki kafamın içine, kaldıramıyorum.

Kalkmayı başaramasan da gözlerimi aralamayı başardım bir müddet sonra. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Fırat gelir diye umuyorum, Fırat gelmek bilmiyor.

Avucumu yere dayadım bitap bir halde, kalkmak zorundayım. Elim uyuşmuş, parmaklarımda güç yok. Alnımı yere dayadım, derin bir nefes aldım. Sol kolumu hissetmiyorum. Hissettiğim tek şey korku. Bebeğimi kaybetme korkusu.

Korkunun verdiği güçle sağ elime yüklenerek doğruldum, sırtımı gardıroba dayadım. Parmaklarım ıslak, süte bulanmış. Başımı geriye yasladım, elimi elbiseme sildim. Başımdaki ve sırtımdaki ağrı ensemde toplandı şimdi, korkunç bir baskı var kafamın içinde. Üç kat aşağı inme şansım yok, telefonuma ulaşmam gerek. Nerede bilmiyorum.

Elimi kolumda gezdirerek parmaklarıma kadar uzanan uyuşukluğu gidermeye çalıştım. Yıllardır uyumamış gibiyim, öyle bir yorgunluk var üzerimde. Gözlerim kapanıyor, uyumam an meselesi. "Fırat!" diye sesleniyorum çıkmayan sesimle. Yanıt yok.

Birkaç başarısız denemenin ardından, gardıroptan destek alarak kalktım yerden, kalkmak zorundaydım. Yatağa ulaşana dek iki kez sendeledim. Başım bedenimden ağır sanki, taşıyamıyorum. Dünyanın tüm yükü üzerime çökmüşçesine düştüm yatağa, başımı yastığa bıraktım. Korkmaya dahi mecalim yok şimdi, tek istediğim uyumak. Fırat gelene kadar uyusam yeter. Başımdaki ağrı geçer. Geçmek zorunda. Geçer mi bilmiyorum...

"Eylem..." Karanlığın içinde bir ses yankılanıyor. Fırat'ın sesi "Eylem, aç gözlerini."

"Hımm" dedim gözlerim kapalı. Uyanmak ölüm gibi.

Başını ellerinin arasına aldı, "Eylem" dedi yine. Ciddi bir endişe söz konusuydu şimdi sesinde. Neden bilmiyorum.

Elini avuçlarımın arasına alarak yan döndüm, dizlerimi karnıma çektim "Hımm..."

"Sevgilim, aç gözlerini."

Açtım. Işığa alışmakta güçlük çeken gözlerim sorgulayıcı bakışlarıyla karşılaştı direkt "Eylem iyi misin? Ne oldu, bir şeye mi kızdın?"

Elimi gözlerime siper ettim "Ne oldu?" diye tekrarladım "Bir şeye mi kızdım?"

Tahammülsüzce ofladı "Bu odanın hali ne Eylem? Neden ortalığı birbirine kattın?"

Gözlerim kapandı tekrar "Ben katmadım. Başım ağrıyor benim."

Avucunu yüzümde hissettim, saçlarımda, boynumda. Parmaklarını şakaklarıma bastırdı sonra, daireler çizmeye başladı "Kazara devirdin tepsiyi ve sesine uyanmadın, öyle mi?"

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now