92. Bölüm

15.6K 1.3K 501
                                    




Selam canlarım♥️

Aralar uzun, kavuşmak zorlu oluyor biraz ama ben buradayım, hiçbir yere gitmiyorum. O konuda herhangi bir endişeniz olmasın.

Sabırla bekleyen, yorumlarıyla, mesajlarıyla desteğini esirgemeyen tüm okurlarıma saygı ve sevgilerimle🙏🏻

İyi ki varsınız🎈


Eylem

Çok istemek en büyük lanetimdi benim. Herhangi bir şeyi kontrolsüzce, hunharca, ölürcesine isteyince olmuyordu ve ben diğer tüm duygularımda olduğu gibi bir şeyi arzularken de kontrollü olamıyordum. Bir gece ansızın bir bebeğim olsun istemiştim ve gönlümden geçeni sesli bir şekilde dile getirmiştim. Aynı gece dileğim kabul olmuştu. Garda Gölü'nde geçirdiğimiz o muhteşem gece bana hayatımın ikinci büyük hediyesini vermiş ve miniğimin minicik varlığı içimdeki tüm boşlukları doldurmaya yetmişti. Yıllardır eksik olan yanımdı o benim, dünyaya kök salışım, tamamlanışımdı. Tamamlandığımı hissettikçe daha çok istemiştim bir bebeğim olmasını. Her şeyden çok istemiş, onu kaybetmemek için kendimden bile vazgeçmiştim fakat olmayınca olmuyordu işte. Kaderin önünde dağ olsak duramıyorduk.


Bacaklarımdan süzülen kanı görmemek için başımı yukarı kaldırdım "Fırat" diye bağırdım gözyaşları içinde. Asansörün kapısı kapandı, ışıklar söndü. Dünyam karanlığa gömülmüştü bir anda, o karanlıktan nasıl çıkacağımı bilmiyordum. "Fırat!" diye bağırdım gücüm yettiğince, başımı geriye yasladım. Yüksek bir yerden düşüyor gibiydim, başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.

"Fırat" diye mırıldandım son bir kez. Gelmek üzereydi biliyordum. Sesimi duymasa da yokluğumu fark eder, karanlıkta olduğumu hissederdi.

Kapının iki yana açılmasıyla acı bir inilti döküldü boğazımdan, gözlerimden yaşlar boşaldı. Asansörde olmamı beklemiyor olmalı ki, "Eylem" diye mırıldandı şaşkınlıkla. Ve saniyeler içinde dehşete düşmüş bir ifade yayıldı yüzüne. Dizinin üzerine çökerek saçlarımı geriye doğru ittirdi, "Sevgilim" dedi panikle "iyi misin? Ne oldu, ne oluyor Eylem? Aç gözlerini..."

"Gitti" diye mırıldandım gözlerimi açmadan "miniğim gitti."

"Eylem!!!" Eli yüzümde gezindi telaşla, korkuya bulanan nefesleri yüzümde "Eylem bak bana, gözlerime bak!!!"

Başım o kadar dönüyordu ki, bakamadım. "Fırat" dedim zor duyulur bir sesle, başım omzuna düştü "Hastaneye götür beni."

"Tamam korkma. Korkma, gidiyoruz hemen."

Kolunu bacaklarımın altından geçirdiğinde "Hayır" diye itiraz ettim, omzundan ittirdim "yürürüm, bırak."

Kucağına alamazdı, çok kanamam vardı.

İtirazıma aldırmadan kucağına aldı dikkatli bir şekilde. Gözlerimi açtığımda arabanın ön koltuğundaydım, üstüm başım kan içindeydi. Başım hâlâ dönüyor, içim çekiliyordu. "Bayıltsınlar beni" dedim konuşmaktan aciz sesimle. Fırat bacağıma uzandı, "Geldik tamam, geldik yorma kendini."

"Bayıltsınlar" dedim tekrar. Birazdan yaşanacakları ömrüm boyunca hatırlamak istemiyordum. Bugün yaşadığım hiçbir şeyi hatırlamak istemiyordum.

Ani bir fren sesiyle durdurdu aracı Fırat. Hızlıca dışarı çıkıp kapıma geldi. Onun da üstü başı kan içindeydi. Kapkara gözleriyse çaresizliği somut bir şekilde resmeden karanlık bir tablo gibiydi. O karanlıkla sert bir şekilde çarpıştığımda anladım ki değil bayıltmak, zihnimi yerinden sökseler bugünü asla unutmayacaktım. Nefes aldığım sürece yüzündeki korku dolu ifadeyi unutmam mümkün değildi.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now