52. Bölüm

44.1K 1.8K 2.4K
                                    





Eylem

Alexsandra tüm şirinliğiyle bize gülümserken Fırat kişisi "Hi" dedi bir adım öne çıkıp. Yan yanaydık an itibarıyla.

"Mr. Çakir?" dedi Alexsandra teyit beklercesine. Böyle de güzel 'Çakir' dendiği görülmemişti bugüne kadar.

"Fırat" dedi Çakir kişisi gülümseyerek. Elini uzattı sonra Alex'e. Alex bir güldü, dünya güzelleşti.

"Memnun oldum" dedi sonra İngilizce konuşarak. Dümdüz sarı saçları yüzüne uçuşuyor, kirpiklerine dek uzanan perçeminden dolayı sık sık gözlerini kırpıştırıyordu. Mavi gözlerini.

Bakışlarını bana çevirip "Eylem Hanim?" diye tahminde bulundu bu defa. Geri zekalı iç sesime kal gelmişti sanırım. Zira tam şu an Alex'in ne kadar zeki olduğuyla alakalı imalarda bulunması gerekiyordu fakat çıt çıkmıyordu kendisinden. Ancak Sedef Hanım'la Ekrem Bey'in olmayan gece hayatıyla ilgilensindi zaten, başka bir olayı yoktu.

"Eylem Akçay" dedim gülümseyerek "Çok memnun oldum." Ben de İngilizce konuşuyordum mecburen.

Rahatsız edici bir sessizlik oldu. Alex'i içeri davet etmem gerekiyordu sanırım şu aşamada. Donmuştu kadın.

"Mustafa" dedim gereksiz bir çıkışla "sen misafirimize çiftliği gezdir, ben üzerimi değiştirip geliyorum."

Alex ne söylediğimi anlamamış görünüyordu fakat Fırat anlamıştı. Elini belime yerleştirip parmaklarını hafifçe tenime bastırarak da teklifimi onaylamadığını açıkça belli etmişti.

Alex sorgularcasına yüzüme bakarken "İçeri buyrun lütfen" dedi Mr. Çakir kişisi "soğuk dışarısı."

"Tabii tabii" dedim en sahici gülümsememle "içeri buyrun."

Alex ellerini birbirine sürterek içeri girdi. Dudaklarını mesken tutan tebessümün gitmeye niyeti yok gibiydi. Tatliş CEO'muz mütemadiyen gülümsüyordu.

Fırat arkasını dönüp salona yöneldiğinde kapıyı sertçe Mustafa'nın yüzüne kapattım. Uğursuz.

"Gel tatlım" dedim sonra Alex'e "salona geçelim."

"Çok soğuk gerçekten" dedi ellerini ağzına götürüp. Nefesiyle ellerini ısıtmaya çalışıyordu. Montunun fermuarını yukarı doğru çekivermemek için zor tutuyordum kendimi. Soğuktu çünkü. Üşütürdü falan neme lazım? Maazallah çocuğu olmazdı sonra.

Birlikte salona geçtik. Fırat mutfak masasına oturmuş kahvaltısına devam ediyordu. Şimdi Alex'e aç olup olmadığını sorsam... yok olmazdı. Benim bir an önce muhteşem pijama kombinimden kurtulmam gerekiyordu ve aç olması durumunda Fırat'la ikisini masada yalnız bırakmış olacaktım. Rahatsız hissedebilirdi sonuçta, gerek yoktu.

"Otur lütfen" dedim tekli koltuğu gösterip "sen keyfine bak, ben hemen geliyorum." Tekli koltuk iyiydi. Şömineyi tam karşıdan görüyordu. Bir tek şömineyi görüyordu.

Göz ucuyla Fırat'a baktım hemen. Bir taraftan çay içerken bir taraftan da birisiyle yazışıyordu. Asayiş berkemaldi. Koşarak üst kata çıktım. Çantamda bu akşam için getirdiğim siyah elbiseden başka hiçbir şey yoktu. Çaresizce ofladım. Cenaze evinde gibi karalar bağlamak istemiyordum fakat başka seçeneğim yoktu.

Bedenimi saran mini elbiseyi ve siyah opak çorabımı giydim. Memnuniyetsizce aynanın karşısına geçtim sonra. Simsiyah olmuştum. Çorap giymeme gibi bir şansım da yoktu zira üşüme kotamı dün gece doldurmuştum. Donmuştu zavallı bacaklarım.

İSYAN ÇİÇEĞİΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα