41. Bölüm

38.2K 2K 1.2K
                                    






Eylem

"Siz bilirsiniz" diye ekledi sonra "Herkes kendine yakışanı yapar. Anne babasının yapamadığını bu yaşından sonra ben yapacak değilim!"

Bana bakmaya dahi tenezzül etmeyen bir kadının zehir zemberek sözleri beni can evimden vurmaya yetmişti. Defalarca kez aynı yerden kırılan kalbim bir kez daha parçalara ayrılmış, kolum kanadım kırılmış, utancım boyumu aşmıştı.

Fırat ellerini yumruk yapıp "Babaanne!" diye sert bir şekilde uyardığında elini tuttum. Saadet Hanım'a istediğini vermeyecektim.

"Haklısınız" dedim gözlerine bakıp "Herkes kendine yakışanı yapıyor. Ve yine haklısınız ki anne babamın yapamadığını yapmak sizin üstünüze vazife değil."

Kayış kopmuştu bende. Duramıyordum.

"Çok üzgünüm ama hiç istemesem de bir süre size rahatsızlık vermek zorundayım. Bana kalsa değil bu köşke misafir olmak, kapısından bile girmezdim fakat Fırat'ı üzmek istemiyorum. Ve onun üzülmemesi için benim üzülmemem gerekiyor. Aynı odada kalmamız sizin için problem olacaksa eğer antidepresan almanızı önerebilirim zira benim bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok. Torununuz iflah olmaz bir manyak çünkü, laftan anlamıyor. Bunun yanlış olduğunu anlatsaydınız keşke zamanında. Sizin bu yaşına kadar yapamadığınızı benim yapmam zor çünkü, anlamıyor."

Susamıyordum.

"Bir de dozlanma problemi var tabii ama onu böyle ulu orta konuşmak pek uygun değil takdir edersiniz ki. Benim aile terbiyem müsaade etse de sizin kaldırabileceğinizi sanmıyorum."

Susmam gerekiyordu.

Derin bir nefes alıp dilimi ısırdım. Koparsa susabilirdim belki.

Saadet Hanım vurgun yemiş gibi gözlerime bakarken Arda "Meryem Abla, babaannemin dil altını getirin!" diye seslendi.

Gülüyordu geri zekalı.

Fakat Saadet Hanım gülmüyordu. Yılların eskitemediği gözlerini gözlerime dikmiş terbiyesizliğimin sınırlarını idrak etmeye çalışıyordu. Pamuk kalbi kırılmıştı sanırım. Şu noktada pişman olmam gerekiyordu fakat kulaklarıma dolan melodi zihnimi bulandırıyordu.

'Duydum ki vefasız incinip küsmüş. Kırılsa ne yazar kırılmasa ne?'

Ben demiştim işte. Benim burada olmamam gerekiyordu.

'Bir selam yollardı onu da kesmiş. Darılsa ne yazar darılmasa ne?"

Şarkının sırası değildi. Neyin sırası olduğu da belli değildi ya neyse.

Oğuz "Fırat" dedi panikle "Siz biraz dinlenin abiciğim. Kaç gündür uyumuyorsun."

Meriç aynı panikle Saadet Hanım'ın yanına gitti "Babaanneciğim, babamın odasını havalandıralım gel. Sütlaç da yapalım, yarına hazır olsun."

Aynı anda Meryem Hanım koşarak salona girdi. Elinde bir hap kutusu vardı. Saadet Hanım'sa hala bana bakıyordu.

"Çift ver Meryem Abla" dedi Arda uyuzu. Gülmemek için alt dudağını ısırıyordu.

Sorun şu ki Fırat'tan hiç ses çıkmıyordu. Dönüp yüzüne bakmaya da korkuyordum açıkçası. İlk günden böyle saygısızca konuşmam hiç hoş olmamıştı. Ne vardı sanki aynı odada yatacak? Ben Arda'yla yatabilirdim bu kadar sorun olacaktıysa.

"Biz çıkıyoruz babaanneciğim!" dedi Fırat kişisi "Yemeğe kadar dinlenelim biraz, akşam görüşürüz."

Saadet Hanım içten içe fokurduyor fakat hiç renk vermiyordu. 'Çıkın, çıkın... dinlenin siz... görüşeceğiz!' dercesine başını aşağı yukarı salladı sadece.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now