84. Bölüm

21.1K 1.6K 1.5K
                                    





Selam canlarım♥️

Bölüme geçmeden önce bir teşekkürüm var sizlere🙏🏻 Eylem'le Fırat'ı en az benim kadar sevdiğiniz, başınıza taç ettiğiniz, yorumlarınızla, editlerinizle yalnız olmadığımı her daim hissettirdiğiniz için bir kez daha teşekkür ederim, iyi ki varsınız🎈



Eylem

Dokuz gün.

Tam dokuz gün olmuştu gideli.

Dokuz gündür elimi, ayağımı, boğazıma oturan yumruyu, kalbimdeki ağrıyı nereye koyacağımı bilmiyordum. 'Amcam için değil, bizim için gidiyorum' demişti giderken. Tek kelime etmemiştim. Kalmak isteyene önceki gece söylediklerim yeterdi çünkü.

Yetmemişti.

O gece sabaha karşı gelmişti yanıma. Kavga ettiğimizde gidecek yerim olsun diye aldığı evime saatler sonra gelmiş, saatler boyunca da gidişine zemin hazırlamaya çalışmıştı. Nafile olduğunu pekala bildiği ikna çabaları sık sık telefon sesiyle bölünüyor ve benim ne hissettiğimi benden daha iyi bilmesine rağmen başka odalara geçip dakikalarca telefonla konuşmaktan asla geri durmuyordu.

İçim cayır cayır yanarken varlığını yok saymak öyle zordu ki benim için gözlerine bakıp da gardımı indirmemek, dokunuşlarına, aşık olduğum ellerine yenik düşmemek için gün boyunca temizlik yapmış, sahip olduğum birkaç parça eşyanın yerini değiştirmiş ve internetten yeni mobilyalar sipariş etmiştim. Öyle bir duvar örmüştüm ki aramıza, sorduğu sorular, yaptığı açıklamalar, öne sürdüğü mazeretler, hepsi havada asılı kalmıştı. Tek bir kelime hariç ağzından çıkacak hiçbir kelimenin karşılığı yoktu çünkü bende. Gitmiyorum demediği sürece aramızdaki duvar yıkılmayacak, ne sözleri, ne de elleri bana ulaşamayacaktı.

Ulaşamamıştı da.

Gün geceye döndüğünde 'Gidiyorum' demişti zor duyulur bir sesle. Omzunu kapıya yaslamış, başını öne eğmiş, uzun kirpiklerinin altından gözlerime bakıyordu.

'Git' demiştim 'defol git!'

Hırsıma, öfkeme sığınıp acımı dindirmek istiyordum fakat ne yapsam olmuyordu, olduramıyordum. Arkasını dönüp gitmesinden, gidip de dönmemesinden deli gibi korkuyordum.

'Böyle gönderme beni' demişti kapı ağzında 'ufacık da olsa bir umut ver ki, tutunacak dalım, geri dönmeye yüzüm olsun.' Ellerimi avuçlarına almıştı zorla 'Susma n'olur...'

Konuşmamıştım. Fakat kıyamamıştım da. Tam kapıdan çıkarken kırmızı şans bilekliğimi bileğimden çıkarıp cebine bırakmıştım.

Telefonuma düşen bildirimle bakışlarım kendiliğinden ekrana kilitlendi. Saat gecenin üçüydü ve mesaj Fırat'tandı. Günlerdir tek bir cevap dahi yazmadığım halde mesaj atmaya devam ediyordu. Kolumu yasladığım masadan uzaklaştım, bakışlarımı etrafta gezdirdim. Neredeyse boşalmıştı kulüp, dans eden bir grup ve locada birkaç kişi vardı sadece. Onlar da nerede olduğunun pek farkında değil gibiydi.

Biramdan büyük bir yudum aldıktan sonra mesajı açtım. 'Geç oldu, eve dön artık.'

Ruh hastası.

Yüzlerce kilometre öteden beni kontrol etmeye çalışıyordu.

"Mustafa!" diye bağırdım sabırsızca. Son günlerde sık sık öfkeleniyor ve her defasında Mustafa'ya çatıyordum.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now