19. Bölüm

47.1K 2.5K 1.3K
                                    



Bu bölüm İsyan Çiçeği'ni yorumlarıyla güzelleştiren, her bölüm kalbimi fetheden @zeyneep6134 e gidiyor😍

Çok teşekkür ederim canım hikayelerimi sahiplendiğin, her bölüm ev sahipliği yaptığın için seviyorum seni♥️


Eylem

Mutfaktaki masanın baş köşesindeki sandalyede oturmuş kahvaltımı yaparken Fırat yanımdaki sandalyede oturuyor ve gözlerini bir an bile benden ayırmıyordu. Ara ara Arda'nın sorduğu sorulara cevap veriyor fakat ne onun ne de Hayrünnisa'nın söyledikleriyle pek ilgileniyor gibi görünmüyordu.

Omzuma bıraktığı öpücüğün ardından Mustafa arayıp Selim'in geldiğini söylemiş ve Fırat arabamı bırakıp gitmesini uygun bulmuştu. Ve Selim arabamı bırakıp gitmişti.

Şaşırmış mıydım? Tabii ki hayır. Çünkü ben de yirmi dakikadır Fırat'ın isteği doğrultusunda kahvaltı yapıyordum. Tabağımdaki simitten bir parça daha koparıp ağzıma attıktan sonra "Doydum" dedim gözlerine bakıp. Öncesinde iki kez doymama izin vermediği için onayını bekliyordum doymak için.

Doyduğuma ikna olmuş olmalı ki masanın üzerindeki sigara paketine uzanıp paketten aldığı sigarayı bana uzattı. Sigarayı alıp dudaklarıma götürdüğümde çakmağı ateşleyip sigaramı yakmış, hemen ardından kendisi de bir sigara yakmıştı. Tüm bunları yaparken benim gözlerim ellerinde takılı kalmıştı, çok güzeldi elleri.

Sigarasından çektiği ilk nefesi dışarı bırakırken kolunu yine benim sandalyeme uzatmış ve eli omzumda yerini almıştı.

Arda "Abim aradı Meriç huysuzlanmaya başlamış, ben eve geçeyim" diyerek ayağa kalktığında omzumdaki elinin etkisinden az da olsa çıkabilmiştim. Fırat'ın Arda'yı aramış olma ihtimali çok saçma olduğundan üçüncü bir Çakır erkeği daha mevcuttu belli ki. Peki o zaman Meriç kimdi? Meriç de dördüncü erkek kardeşleri olabilirdi.

Mantıklıydı sonuçta. Anneyle baba çocuk işinde epey başarılıydı belli ki. Bakmışlar oluyor, geceli gündüzlü çocuk işine girmiş olabilirlerdi.

Fırat, Arda, Meriç cepteydi. Abilerinin adı da Büyük Menderes falan olmalıydı. Ama öyle olsa Fırat Küçük Menderes olurdu. Fırat'a da Küçük Menderes ismi hiç yakışmazdı ama. Belki arada bir tane daha vardı. Fazla mesai yapmıştı Çakır ebeveynleri demek ki.

Zeka seviyem giderek düşüyordu. Belli ki dün gece tahminimden daha fazla beyin hücrem ölmüştü. Ya da omzumda gezinen parmaklar mantıklı düşünmeme izin vermiyordu.

Evet vermiyordu.

"Sen Meriç'i alır gelirsin" dedi Fırat sigarasından bir nefes daha çekip "Abimler gelecek mi?" diye sordu sonra.

Arda "Yengem son anda karar değiştirmiş, gelmiyorlar" dedi memnuniyetsizce. Büyük Menderes evliydi demek ki. Karısı da şirret bir şeydi.

Fırat sessiz kalmayı tercih etmişti. Arda "Ben kaçtım, akşam görüşürüz" dedikten sonra kapıya yöneldi. Ötekinin pek gitmeye niyeti yok gibiydi.

Bilmem kaçıncı bardak çayını yudumluyordu sessizce. Bakışları arada Fırat'a daha doğrusu Fırat'ın omzumdaki eline kayıyor sonra hayatına kaldığı yerden devam ediyordu.

Sigaram bittiğinde Fırat'a dönüp "Sana göstermem gereken bir şey var" dedim sessizce. Kaşları çatıldı. Sorarcasına gözlerime baktığında "Gelir misin?" dedim ayağa kalkıp. Sandalyemi geriye doğru ittirirken elimi cebime atmıştım fakat flash bellek cebimde değildi. Dünden bu yana bir dünya şey olmuştu ve görünen o ki yaşanan tüm saçmalıkların arasında yaptığım hırsızlık güme gitmişti.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now