63. Bölüm

43.6K 2.2K 3.1K
                                    




Selam okurcanlarım♥️

Uzun bir aradan sonra epey uzun bir bölümle geldim. İsyan Çiçeği'mi okumanın ötesinde, anlayan, hisseden, yaşayan tüm okurlarıma teşekkür ediyorum öncelikle🙏🏻

Uzun olması sebebiyle beni oldukça zorlayan bir bölüm oldu. Yorgunluğumun acısını da sizlerden çıkaracağım müsaadenizle. Emeğe saygı, özel hayatımdan feragat ediyorum, çoluk çocuk aç mevzularına hiç girmeyeceğim. Adanalıyım ben biliyorsunuz, lafı dolandırmayı sevmem. Açık açık tehdit ediyprum. Oy ve yorum yoksa bölüm de yok bundan sonra. Virüs nedeniyle sabrımız tükenmiştir📍

Kendim yazar kendim okurum valla. Yorum bile yaparım oh mis🥳 Olmadı bakkala manava okuturum. Utanma belasına yorum yaparlar hiç olmazsa😪

Asabiyetim geçene kadar çizgimiz budur😈

Keyifle okuyun şimdi😅

Bu bölümü sevgili okurum @kubrabybr ye ithaf ediyorum🙏🏻 Gecikme için üzgünüm canım🥰

Eylem

Güneş tepemizde yükselirken okyanusa dökülen sarı yıldızlar dalgaların üzerinde küçük oyunlar oynuyordu. Ve ben güneşle okyanusun bu muhteşem dansını, başım Fırat'ın göğsünde, iç çekerek izliyordum. Benim içimdeki karanlığa inat göz kamaştırıcı, bir o kadar huzur verici bir senkronizasyonla salınıyordu dalgalar.

Uzunca bir süredir devam eden sessizliğimize son veren Fırat oldu. "Eylem" dedi uyarı dolu bir tonda "seni bekliyorum!" Başparmağı çenemde geziniyordu.

Başımı göğsünden kaldırdım ve "Simit aldın mı?" dedim titreyen sesimle. Ağlamaktan bitap düşmüştüm.

Elini boynuma yerleştirdi. Kuvvetle muhtemel içinden küfür ediyordu fakat gözleri duygularını gizlemekte oldukça başarılıydı. Her zaman olduğu gibi. "Hep aynı şeyi yapıyorsun..." dedi sitemle "konuşmuyorsun, anlatmıyorsun, dökmüyorsun içindekileri. Ben sana geldikçe sen uzaklaşıyorsun."

Gözlerimi kaçırdığımda başını eğerek görüş alanıma girdi "Konuşamıyoruz biz Eylem, ulaşamıyorum sana. O kadar uç noktalarda yaşıyorsun ki duygularını, sen mutluyken de mutsuzken de konuşamıyoruz biz."

Haklıydı. Ya ağlıyordum ya kahkaha atıyordum, arası yoktu.

"Anlatacak bir şey yok" dedim yorgun sesimle "ben tepkilerimi kontrol edemiyorum bazen, elimde olan bir şey değil bu."

"Seni suçlamıyorum" dedi yüzümü ellerinin arasına alarak "sadece anlamak istiyorum. Az önce yaşadığın öylesine bir şey değildi, bunu ikimiz de biliyoruz. Sana kaybolduğunu hissettiren her neyse ya da her kimse bilmek istiyorum. Ben seni anlamaya çalışmak değil anlamak istiyorum artık Eylem, anlat bana içindekileri."

Yine haklıydı. Ben hep susuyordum. Sustukça büyüyordu içimdekiler.

Kucağından kayarak kumların üzerine bağdaş kurdum. İtiraz etmedi. Bacağının birini arkama doğru uzattı. Diğerini dizinden kırarak dirseğini dizine yasladı. Ben okyanusa bakıyordum, o bana. Elime aldığım bir çöple kumun üzerinde şekiller çizerken "Çok korktum" diye mırıldandım. Sustum sonra. Hiç kolay değildi konuşmak. Normal bir insan için olağan sayılabilecek bir durum, benim için travma sebebi olabiliyordu.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now