Bölüm 3- Umut

6.7K 530 19
                                    

" Kan..." dedim gözlerine bakıp. Oturduğum yerden kalkamamıştım. O ise tam karşımdaydı. Ayakta duruyordu. Üstü başı kirliydi ,bakışları ise delirmiş gibi. Mantıktan eser kalmamış o gözlerde eskiden kalma bir şey arıyordum. Kendi vicdanım içindi bu çabam. Yaptıklarımı ve yapacaklarımı meşrulaştırmak için bir umut. " Tebrikler Esen hanım! Büyük ödüle çok yaklaştınız, peki ikinci soru gelsin o zaman! Tadını beğendiniz mi?"

Yanıma çökmüştü. Mahşerin ortasında diz dize göz göze oturuyorduk. Bir an için yorulduğumu hissettim, her şeyin boş olduğunu ve beni öldürmesini istediğimi. Bir an için sadece... Kemal'in elini yüzümde hissetmemle duygularım hızla değişti. Başımı hafifçe kaldırdım. Yüzüne baktım, gözbebeklerinin içine. Elini yanağımda gezdirdi. Teni her zamanki gibi çok sıcaktı ama avuçları? Avuçlarının içi kedi dili kadar pürüzlüydü. Hala seviyormuş gibi gözlerinin içine baktım. Hala seviyor muydum, eskiden seviyor muydum? O da bana bakıyordu. Aradığımı kahverengi bakışlarda yakalamıştım. Eski zamanlarda kalma bir aşk... Gözleri mi dolmuştu yoksa bana mı öyle geliyordu. Eski sevgililerin kavuşması için harika bir zamanlama! Hadi bunun hatırına beni bırak gideyim. Tırtıklı parmakları tenimde hissetmek sandığımdan da berbat bir duyguydu. Canımın yanmasıyla bakışlarım Kemal'in yüzünden ellerine kaydı. Beni incittiğini fark etmişti elini yüzümden hızlıca çekti. Avuçlarını dua eder gibi açmıştı. Sol eli kan içindeydi, omuzları düşüktü. Yanağım başta sızlamıştı ama şimdi gerçekten acıyordu. Elimi yanağıma götürdüm. Yüzüm ıslaktı, hemen yanımızda küçük bir su birikintisi vardı. Gözlerim suda ki aksime çarptı. Yanağım boydan boya yarılmıştı.

Panik içinde ayağa kalktım. Canımın acısından olacak içimde kaçmak için karşı konulmaz bir istek vardı. Usulca geri geri yürümeye başladım. Biraz bu şekilde adımlayıp sonra koşarak kaçmayı planlıyordum. Kemal'in etki alanı ne kadardı? Beni yönetebilmesi için ne kadar yakınında olmalıydım. 3 metre? Belki biraz daha uzak 3 kilometre? Belki de sadece beni düşünmesi bana istediğini yaptırabilmesi için yeterlidir? Soru sormayı bırak ve koş!

Kemal'in tam zıttı yöne doğru koşmaya başladım. Nefes almak için bile vaktim yoktu. O kadar hızlıydım ki etrafımdaki görüntüler sürekli değişiyordu. Alevler, yaralı insanlar, kopmuş kollar, cesetler, başıboş hayvanlar... Bütün bunlara ek durmadan patlama sesleri geliyordu. Bense gideceğim yeri biliyormuş gibi koşuyordum. Dönüp ardımda bıraktıklarıma bakamazdım. Kimler yaralanmış, bu sesler de ne diye kimseye soramazdım. Önce hayatta kalmayı başarmam gerekti. Ölü bir Esen'in ben dahil kimseye faydası olmayacaktı, bu kesin. Ucu bucağı olmayan bir arsa...Çalıştığımız yerin bu kadar büyük olmasını isteyen bendim. 36 bloktan oluşan dev bir arazi. Kaç blok öteye kaçmaya gücüm yetebilirdi ki? UGAM'ın sınırları bitmeden vücudumun limitlerini aşacaktım.

Bir süre daha ilerledikten sonra yangın olmayan sakin bir bina gördüm. Yeterince kaçabilmişim demek ki. Aferin sana Esen! Binanın korunaklılığını bozmaktan korkarak sessiz ama hızlı adımlarla içeri girdim. Etrafta ellerinde iğne ve ilaçlarla koşuşturan hemşireler vardı. Buranın nasıl bu kadar sakin kaldığını onlara sormak istedim ancak ben daha konuşamadan onlar benden uzaklaştılar. Çok meşgullerdi sanırım. Başka zaman olsa takındıkları bu tavrı beni sinirlendirirdi ama bulunduğum koşulları düşündüğümde içimi rahatlattı, demek ki sorunlardan uzak laboratuvarlarda vardı. Büyük patlmayı, değiştiricinin havaya karıştığını hatta Kemal gibilerin durumunu birilerine söylemeliydim. Bir çok insan ölmüş ve çok daha fazlası yaralanmıştı. Kaç değişenin kaçtığını ve öldüğünü hayal bile edemiyordum.O sırada Profesör tam önümden geçti. Şükür tanıdık biri!

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now