Bölüm 9- Son Akşam Yemeği

3.8K 306 20
                                    

Patlamanın olduğu gece....

"Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları...*"

İki genç dolanıyordu eğlence dolu sokaklarda.Biri Ezra, üstünde olabildiğince kabarık, sahte, beyaz bir kürk,pembe renkli göbeğine kadar açılmış bir gömlek vardı. Omuzlarına dökülen kıvırcık saçları çocuğun kendisi gibi umursamaz gözüküyordu. Bakanlar bir daha bakıyordu, bu çocuk parmağının ucunda bir kart mı döndürüyodu? Bu mümkün değildi çok içmiş olmalılardı belki de müziğin etkisi yoksa bu çocuk dokunmadan kartları karmış olamazdı.

Diğeri Doruk; toprak rengi yağmurluk giymişti , içi kiremit renkli... Siyah kemik gözlüklerin ardına saklanan karanlık mavi gözleri vardı.Oturduğu taburede mekanın ışıklarını bir açıp bir kapatıyordu. İstek parça alıyordu kızlardan ve şarkılar kendiliğinden değişiveriyordu. Bakan kızlar bir daha bakıyordu bu çocuk elektirikle mi oynuyordu?

Uzun zamandır hayatlarını beyaz çarşafların altında geçiren bu çocuklar patlamanın olduğu gece renkli düşlere bıraktılar kendilerini. Birbirlerinden başka sahip oldukları tek şey değiştirici ile birlikte kazandıkları yetenekleriydi. Bol şiirli bol neşeli bir gece geçirdiler. Bakanlar bir daha baktı. Yaptıkları sihirden mi yoksa marjinal görüntülerinden mi bilinmez, meraklı bakışlar üzerlerinden bir saniye olsun eksik olmadı.

*******************

"Ey canımın güftesi, eylülün ikinci haftasıydı o sıra
Bana gülümseyerek getirdiğin bir bardak suydu o sıra**"

Kadın gülümseyerek adama bakıyordu. Bir açıklama beklememişti, soru sormamıştı. Yıllar yıllar sonra kapı çalınmış ve o gelmişti. "Aç mısın?" demişti sesi titremeden. Sanki en son bu sabah evden çıkmıştı adam. "Susadım..." demişti Halil. Eşine sarılmamıştı bile, birilerinden kaçar gibi hemen eve girmişti. Kadın bir bardak su getirdi, adam salonda yerde oturuyordu. Neden koltuğa oturmadığını sormadı eşi, adam da bir açıklama yapmadı. Ne diyebilirdi ki? Kadın su tepsisini getirdi, bardağı tutmak için davrandığında bardak adamın elinde parçalandı. İşte bu yüzden karısına sarılamamıştı , su içmek için bile fazla güçlü olan eller bir gülü dalından koparmadan nasıl kavrardı?

"Bu akşam bahçede yatalım mı?" dedi kadın. Halil'in eşi anlayışı olduğu kadar zeki kadındı doğrusu. Patlamanın olduğu geceyi bahçede geçirdiler. Yıldızların altında iki taze aşık vardı. Yirmi üç yıldır aşıktılar birbirlerine, şu sıralar on yedi yaşında bir çocuğa sahip olmaları bile bunu değiştirmemişti. Orta yaşlı değişen laboratuvara kendi isteği ile gitmemişti. Borçlarına karşılık biri onu satmıştı. Kimsesiz olmadığı gerçeği büyük değişimden kısa bir süre sonra ortaya çıkmıştı.

*******************

" Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?***"

Gördüklerini unutmaya çalışıyordu kızıl saçlı bir çocuk. Ailesi kendisinden kilometrelerce uzaktaydı. Seslerini duymanın yeterli olamayacağı kadar berbat hissediyordu kendini. Ah onları bir görebilse bir nebze olsun rahatlayacaktı. Telefon bir yana parası dahi yoktu. Özel güçlerini kullanarak bir telefonu pekala alabilirdi. Uğraşmak istemedi. Oktay, oldum olası sorun çıkarmayan bir tip olmuştu. Bu patlama onun için gerçekten fazlaydı. Anı bükücü diyorlardı ona, bir anı bükücü bir katliamı unutturabilir mi? Katili belli olmayan cesetlerden kim sorumludur, hafızalarda? "Sus!" diye fısıldadı zihnine biri. Herkesin sevdiklerinin yanına koştuğu bu gecede Burak ile yalnız kalmıştı. Beyaz tenli, toparlak suratlı Burak... Oldum orası bir rekabet vardı aralarında. Anlaşamayan iki kardeş gibi belki de otuz yıllık evli çiftler gibilerdi; birlikte yapamıyorlardı ama ayrı da kalamıyorlardı.

Bir şehir yanıyordu bu gece, dumanı henüz ülkeyi sarmamıştı, isi ise tüm dünyayı kaplayacaktı. Bir şehir kuruluyordu bu gece temellerini insanların atmadığı. Kim iyi kim kötü belli değildi. Bu savaş kime karşıydı?

"Sus artık, seni balkabağı! Saçma sapan sorular sormamayı ne zaman öğreneceksin?" Burak'ın dik bakışlarını üzerinde hissetti Oktay. Bu çocuk dilsiz biri için fazla gevezeydi. Balkabağı, yüzünü Burak'a çevirdi. "Ölmek istemiyorum."

Oktay'ın zihninde bir ses yankılandı, derinden ve kırık."Ben de..."

Anı bükücünün bakışları yere doğruydu... Elindeki dal parçasıyla toprağı çiziyordu... "Öldürmek de istemiyorum..." Zihnindeki ses cevap verdi, "Ama intikamımızı almak için mecbur kalırsak..."

Oktay'ın bakışları yeniden arkadaşına dönmüştü. Çocuğun kömür karası gözlerine bakıyordu. "İşte o zaman seni bile tanımam!"

*****************

Yazarın Notu: Pek kıymetli okuyucularım, kitabımın benim için görüp görebileceğiniz en romantik bölümlerinde biri okudunuz. Bu bölüm diğerlerinden farklıydı çünkü veda geceleri duygusaldır, sabaha kadar eğlenseniz bile akıllarda hep şiirsel bir dille kalır. Kitapta karşılaştığınız veya henüz karşınıza çıkmayan tüm karakterlerin kendine has bir geçmişi ve yapısı var. Son iki bölüm onları daha yakından tanımanız için yazıldı. Bundan sonraki bölümler olay ağırlıklı gerçekleşecek.

Defterimde yarım kalmış bu hikayeyi sizin yorumlarınızı öğrenmek için bu platformda paylaşıyorum. Desteklerinizle daha güzel işler ortaya çıkacaktır eminim. Yorumlarınızı yazmaktan çekinmeyin lütfen.

* Turgut Uyar, Geyikli Gece.

**Turgut Uyar, Kıyıdaki Elmaya Bir Ses.

*** Ece Ayhan, Mor Külhani.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now