Bölüm 33- Kaygan Zemin 1

789 93 4
                                    


Patlamadan sonra 31. gün, Burak...

Beklenmeyen misafirimle süper kahramanlardan, çiçeklerden, çiçek ismine sahip kızlardan, uzun saçlı kızlardan ve kısa saçlı kızlardan konuştuk, olabilecek en sessiz biçimde. Hüma bir çiçekten daha anlamlı bir isimdi ona göre. Saçlarına şekil vermeye çalışırken içinden benimle konuşuyordu.

"Hüma'nın değdiği hayatlara zenginlik ve mutluluk gelir. Çiçekler bununla yarışamaz."

" Bana pek mutluluk getirdiğin söylenemez daha çok bela getiriyor gibisin." Bunu onu incitmek için söylememiştim, aklımdan geçmiş ve öylece söyleyivermiştim işte. Aynaya bakmaktan vazgeçip bana döndü. Kaba bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu ki oda hiç beklemediğimiz bir sesle doldu.

-Değişen evinin sadık değişenleri, acil bir durum için mavi salona bekleniyorsunuz!

"İşte şimdi s*çtık."

Omzuma sertçe vurdu, yumruğuna göre sesi oldukça yumuşaktı.

- Küfretmeyi bırak, ne yapacağız onu söyle!

"Ne mi yapacağız? İçimden geleni soruyorsan seni ensenden tuttuğum gibi Timur Bey'e götürmek istiyorum ama sanırım seni kimsenin bulamayacağı bir yere saklayıp onlardan önce ağabeyinin sana ulaşmasını sağlayacağım."

Onu kolundan tuttuğum gibi kıyafet dolabına sıkıştırdım. Ben üstüne kıyafetleri tek tek fırlatırken, Hüma hala laf yetiştirme derdindeydi.

-Dolaba mı saklayacaksın! Çok zekice! Eğer beni arıyorlarsa mavi salona bakmak kimsenin aklına gelmez. Beni yanında götür. Ağabeyimde orada olacak, onun yanına gittikten sonrası senin derdin değil.

Anons durmadan tekrar ediyordu, birileri her an odamıza dalabilirdi. Düşünmek için çok vaktim yoktu. Teklifini çaresizce kabul ettim. Bizim kıyafetlerimizden bir şeyleri üzerine geçirip Doruk'un parfümünü üzerine boca etti. Benim parfümümü kullanmasını önermiştim ama kokumun leş gibi olduğunu söylemişti. Bu kızdan gerçekten nefret ediyordum. Durmadan tekrar eden anons kulaklarımızı tırmalarken vakit kaybetmeden odadan çıktık. Koridor değişenlerle doluydu ve herkes panik içindeydi. Kimi diğer ülkelerin bize saldırdığını iddia ediyor, kimi başkanın infaz edileceğini söylüyordu. Bazıları ise Doktor'un Esen'i öldürdüğünü iddia ediyordu. Çoğunluk asansörü beklemiyor merdivenleri kullanıyordu. Bizde kalabalığın içinde kaybolmak istiyorduk. Eğer popüler biri değilseniz normal zamanlarda bile kalabalıkta çok rahat kaybolabilirsiniz.

"Sen popüler biri değilsin değil mi?" Kardeşleri yakalanmış olabilirdi ve bu kız hala benimle uğraşıyordu. Onu duymamış gibi davrandım. " Ortalık mahşer yeri gibi ama herkes yine de arkadaşını kolluyor, birileri ile birlikte iniyor. Baksana sen kimsenin umurunda değilsin."

"Biraz daha konuşmaya devam edersen sen herkesin umurunda olacaksın ama!"

"Uf tamam... Stres atmaya çalışıyorum sadece... Yoksa derdim sen değilsin. Baksana...Eğer..." Her ne söylemeye çalışıyorsa bu onu zorluyordu.

"Eğer Kraliçe bizimkileri bulduysa... onlara ne yapar?"

" Değişen tarihinin ilk infazı mavi salonda gerçekleşmişti. Doktor, Bakan'ı o salonda parçalarına ayırdı. Yine de neler olacağını kendi gözlerinle göreceksin, geldik, salon burası."

Laboratuvar patlamasından beri görülmüş en büyük karmaşa bugün yaşanıyordu. Esen hepimizi dev bir salona toplamıştı. Salon büyüktü ancak bu kadar değişeni zor zar alıyordu. Zayıfı, şişmanı, dev gibi olanları, cüceyi anımsatanları... Zehir saçanları ve hoş bir görüntüye sahip olanları... Birbirinden farklı bir çok değişen. Herkes birbirinden o kadar farklıydı ki kimse Hüma'yı garip bulmuyordu hatta görmüyorlardı bile. Benim gözümse Halil'i arıyordu. Bu koca adamı diğerlerinin arasında ayırt etmek zor olmadı. Kimse duymadan ona seslendim ve çok şükür ki o da beni görebildi. Kalabalığı yarıp yanıma geldiğinde yanımdaki kızın kim olduğunu hemen anlamıştı.

- Hüma senin ne işin var burada!

Halil adeta gürlemişti.

"Şşşşş! Sessiz olsana ağabey ne yapıyorsun, kızı fark edecekler!"

Hüma nefessiz konuşmaya başladı.

- Buraya yanlışlıkla geldik. Bukra... Bukra da sana benziyor. İstediği yere ışınlanabiliyor, parkta görevlilerden kaçarken bizi buraya atıverdi bir anda. Değişen evine geldiğimizi fark edince seni aramaya karar verdik. Cesur ve Emir'de bizimleydi. Emir de bazı güçlere sahip ve... Ve her neyse onlar seni aramak için benden ayrıldı. Burak beni buldu ve...

Cümlenin tam burasında durdu, yardım ettiğimi söylemeli miydi bilmiyordu. Bana zarar gelmesinden çekiniyordu. Ona yardım ettiğimi Halil'e söylemesinde bir sakınca yoktu hatta bir mikrofon bulup bağıra bağıra anlatabilirdi çünkü herkes Hüma'yı benim yanımda görmüştü zaten.

- Ve Burak bana yardım etti. Bu arada Oktay diye birinin de benden haberi var. İşte durum bu...

Halil durumu hazmetmekte zorlanıyordu ve onun bu hali trajikomikti.

- Yanlışlıkla buraya geldik ne demek kızım ya! Kimin ne gördüğü umurumda değil, seni buradan çıkarıyoruz hemen!

Hayat, biz plan yaparken kenardan çekirdek çitlemeyi ve harekete geçeceğimiz sırada üstümüze kabuklarını atmayı çok sever. Büyük arbedenin içinde sıkışan kendi küçük arbedemizi üç gencin odaya girişi yarıda kesti.Bunlar Halil ağabeyin oğlu ve arkadaşlarıydı kesin... Sarışın kıvırcık saçlı olan korkudan titriyordu resmen, diğer ikisi onun tam aksine cesur ve kavgacı duruyorlardı. Birbirlerine dokunmaları yasaktı. Albino ikizler çocukların arasına girmiş, onların güçlerini kullanmasını önlüyordu. Üçlü koltuğa taze değişenler oturtulmuş, ikizlerde tam arkalarına bekçi gibi dikilmişti. Halil ağabey ve Hüma durumu görünce yerinde duramamıştı. Kalabalığı yararak en öne kadar geldiler. Bana onları takip etmekten baka çare kalmıyordu. Koltukların bitti yerde, Bukra ve arkadaşlarının tam karşısında ayakta duruyorduk. Bunca kişinin arasında patronla yan yana gelmek benim için bir şanstı, tam sağ tarafımdaydı. Hüma'yı fark etmişti ve bir açıklama yapmam için bekliyordu. Olan biteni hızlıca anlattım, ondan bir şey saklayamazdım. Kalabalıklar içinde kimse duymadan konuşmak, özgürlük işte buydu.

"İnfaz masasına alınmış çocuklarında özgür hissetmeye hakkı var." dedi patron. "Hiç bir kötü niyetleri olmadan buraya düşen çocuklar, yeteneklerini kullanmayı beceremedikleri için zarar görmemeli."

"Kraliçe'nin onları öldüreceğini mi söylüyorsun, Patron?"

" Akıl okuyan sensin, sen söyle Burak... O çocuklara ne olacak?"

"Kraliçe'nin ne düşündüğü önemli değil efendim, sizin haklının yanında olacağınızdan şüphem yok."

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now