Bölüm 6- Şifacı

4.6K 389 31
                                    

Patlama günü,Esen

" Esen biliyorum benim kurtuluşum yok ama sebebi sen olma, dur!"

O ses hala kulaklarımdaydı. Kulaklarıma sıkıca bastırıp, olduğum yere çöktüm. Odadaki herkes çıkmıştı. Kemal ile yalnızdık. Onun bağlı olduğu cihazdan devamlı bip sesi geliyordu. Tam olarak nerde olduğumu bilmiyordum. Zamanda sürüklenen görünmez biri gibiydim. Kemal'in sesini sürekli olarak duyuyordum. Kim beni bozuk bir anıya hapsetmişti. Kemal'in böyle bir yeteneği yoktu. Burdan kurtulmalısın Esen! Gözlerimi tüm gücümle yumdum. Kendi zihnini kendin yönetmelisin kızım, yoksa burdan çıkamazsın. Düşün Esen düşün, en son gerçekliğin neydi?

" Esen yapma, dur!"

Duyma,Kemal'i duyma! En son nerdeydim? Tüm bu anılardan önce... Kemal'in yanındaydım. Yanağım kanıyordu. Ve ben kaçmak istemiştim. Laboratuvarı düşündüm.

" Esen yapma, dur!" .

Her yer kan... Kaçışan insanlar ve değişenler...

"Esen yapma..."

Bir kadın vardı, elinde bıçak olan... Benden bir adım önde...

"Esen yapm..."

Kemal'in sesi kesikleşmeye başlamıştı. Sanal bir ekranın yok oluşu gibi önümdeki görüntülerde parça parça dağılıyor yerine gerçekleri geliyordu. Çok şükür Allah'ım normale dönüyorum! Beyaz renkli hastane odasının yerini alev alan bir şehir aldı. Hasta yatağı yerine biri yanımda diğeri ayakta duran iki adam. Gerçekliğe ait yeni sesler..." Doktor, yapamıyorum! Kızın zihni çok güçlü, kontrol edemiyorum!" O an şakaklarımın tanımadığım bir adam tarafından kavrandığını hissettim. Tamamen kendime gelmemle elin sahibinin , benden uzaklaşması bir oldu.

Bacaklarım iki yanıma kıvrılmış halde yerdeydim. Hemen kendimi yokladım. Yüzüm acıyordu, başım ağrıyordu ama genel olarak iyi sayılırdım. Beynimle oynamaları çok sürmemiş olmalıydı. Ortama hâlâ kargaşa hakimdi. Kemal dişlerinin arasından tıslayarak konuştu" Bebeğim, sana bir soru soracağım sende cevaplayacaksın. Zil çaldı oyun bitmek üzere, hiç vaktim yok." Gözlerimi Kemal'in gözlerinden bir an olsun ayırmadan ayağa kalktım. " Ne cüretle benimle böyle konuşabilirsin! Beynimle oynamış, yüzümü dağıtmış ve iş yerimi, yıllarımı verdiğim laboratuvarımı mahvetmişken! Benim sana soracak sorularım var Kemal Öğüt! Ama önce şu pisliğini temizle!" Delinin biri gelmiş tüm emeklerimi ve dünyayı mahvedecek öyle mi? Benden güçlüydü ve tüm kozlar onun elinde olabilirdi ama ona teslim olmayacaktım. Sahip olduğum her şeyi almış, akıl sağlığımla oynamaya cüret etmişti. Ona nasıl davranmam gerektiği konusunda artık nettim. Yalvarmak yok, güzel mazimiz artık yok..Sen varsın Esen, geriye kalmış hayatın ve kurtarman gereken bir dünya! Beni tek bakışıyla öldürebilirdi. Beynimle oynayan çoçuğun yeteneğini ise bilmiyordum. 36 blokta binlerce değişen vardı hepsinin gelişimini nasıl bilebilirdim ki! Bütün bu ihtimallerin üzerine bir de tam karşımda duran robotlaşmış eli bıçaklı kadın. O kadının neden orada olduğunu bilmiyordum ama her ne sebeple ordaysa benim iyiliğim için değildi.

Tehditlerimin üzerine koca bir kahkaha duydum, beynimle oynadıkları zamanki gibi bir kahkaha. Etrafındakilere beni göstererek gülüyordu Kemal. O deli kadın ve yanındaki değişen de onun kahkahasına katılmışlardı. " Ne komik kız görüyorsunuz değil mi!" Kafasını bir sağa bir sola döndürdü kavisli bir şekilde. Omuzları da başı ile birlikte dönmüştü. Vücudu geride, kafası ise daha önde olacak bir şekilde durmuştu. Yüzü tehlikeli sayılacak kadar donuktu. Gözleri gözlerimdeydi. " Değiştiricinin panzehiri nerede? Tik tak tik tak... Tek soru tek cevap kısacık zaman!" Değiştirici bir zehir değil ki panzehiri olsun, diye atladım hemen. Bunun üzerine yanımdaki kadın kendi boğazını kesip olduğu yere yığıldı. Ölmüş müydü yoksa can mı çekişiyordu bilmiyordum. Kadının kanıyla yıkanmıştım. Kemal neşeli kahkahalar atıp alkışlıyordu. "Bravo, bravo! Çok başarılı. Soruma cevap almadığım her saniye bir kişi ölecek. Ama bebeğim bu sen olmayacaksın! 10...Ahahha şuna bak kendini nasıl havuza attı gördün mü? Yüzme bilidiğini sanmıyorum. 9.. Vay canına, şu hemşireye bak, insan bir iğneyle neler yapabiliyor inanılmaz!"

Çevremiz insan doluydu ancak hepsi kendi derdindeydi. Kulağıma gelen sesler şefi olmayan bir orkestraya benziyordu. Patlama sesleri derinden gelen, korkutucu ve tehditkar vurmalılardı. Bir keman kadar dokunaklıydı ağlayan insanlar. Canını kurtarmak için kaçanlarsa solo yapan sanatçılar kadar aceleciydi. Kaç kişi ölürse ölsün panzehiri ona vermemden kötü olamazdı. Bu tüm emeklerimin sonu demekti. Her şeyin yanıp kül olması panzehirin olmadık ellere geçmesinden iyiydi. " Diğer insanları önemsediğimi nereden çıkardın? Değiştirici sadece derinden değil hafızandan da parçalar götürmüş. Geçmişimizi çabuk unutmuş gibisin! Uyan artık ben sana bile acımadım Kemal! " Cümlemin bitmesiyle laboratuvarın avlusunda akıl almaz çığlıklar yankılandı! Onlarca insan... Kendi bedenlerini kendi elleriyle parçalayan onlarca insan... Kimi gözlerini oyuyor, kimi tırnaklarıyla yüzünü yoluyordu. Bazıları ise etrafta buldukları şeyleri durmaksızın vücuduna çarpıyordu.

Konuşmama fırsat kalmadan bir kız bize doğru koşarak geldi. Kıyametin ortasında koşmuyor da kumsalda kaçan su topunu yakalamaya çalışıyor gibiydi.Etek kısmı dantelden oluşan kabarık orta boy pembe bir elbisesi vardı. Müzik kutusundan çıkan balerin, cehennemin ortasındaki porselen bebek. İki eli de arkadaydı, bir şey saklıyordu. Kemal'in yanına geldi, kendi etrafında bir tur döndükten sonra reverans yaptı. Kemal kızı görünce etkisi altına aldığı bütün insanlara işkence yapmayı kesti. Uğultular inleme halini aldı ve gittikçe azaldı. Kemal elini kızın beline doladı. Balerine sarılırken, arkasındaki şeyi de kızın avuçlarından aldı. Yeşil bir şırınga! "Tebrik ederim Barbie." Kemal kızın alt çene kemiğini bir köpeği severcesine okşamıştı. Panzehiri aldıklarına göre sırada ne vardı? Beni öldürecekler miydi? Söylediğim onca şeyden sonra susup varlığımı unutturmak güzel bir seçenek gibi göründü. Hatta birazdan kaçabilirdim de. Beynimle oynayan değişen, Kemal'e yaklaştı.

"Doktor ne bekliyoruz hadi gidelim!"

İşte bu tam aradığım fırsattı! Bu korkunç üçlüden olabildiğince uzağa kaçmak için davrandım. Daha adım atmaya fırsatım kalmadan Kemal beni kolumdan yakalamıştı. Olduğum yerde 180 derece döndüm. Sanki gördüğüm son yüz olacakmış gibi onu inceledim. Alnının sol kenarından başlayan gözüne değmeden çenesine kadar uzanan hilal şeklinde bir yarası vardı. Etrafı kanlanmış iri ve yuvarlak gözleri vardı. Delilik nedir diye sorsalar bu adamın gözleri derdim. Çıldırmış gibi bakıyordu. Alt dudağı üst dudağına göre daha iri ve biçimliydi. Elmacık kemikleri belirgindi. Uzun, geriye yapıştırılmış sarı saçları vardı. Teninin tırtıklı yapısına rağmen bu adamın deliliği onu çekici kılıyordu. Bir eliyle panzehiri diğer eliyle beni sıkıca kavramıştı. Arkadaşlarına toplanmalarını söylüyordu. Konuşulanlar içinde benim akıbetimin ne olacağına dair tek bir kelime bile yoktu. Kemal'i incelemeyi bıraktım. Beni bu cehennemden kurtarması için Allah'a dua etmeye başladım.

Kulakları sağır eden bir patlama sesiyle duam yarıda kesildi. Patlamanın etkisiyle Kemal üstüme düştü. Boynumda bir ılıklık hissettim. İnce ve yoğun bir acı damarlarımda dolanıyordu. Canım çok yanmıştı ama ne olduğunu anlayamamıştım. Gözlerim yavaşça kapanıyordu. Kemal'in üzerimde oluşturduğu baskının hafiflediğini hissettim. Sesler boğuklaşmaya başlamıştı ancak tüm uzuvlarımın varlığını daha yoğun hissetmeye başlamıştım. Göz kapaklarımı taşıyamıyordum. Son bir hamleyle etrafa bakmaya çalıştım. Kemal boynumdan bir şeyi söküp aldı. Beynimle oynayan çocuk bağırıyordu. "Doktor ne yaptın! Bütün panzehiri enjekte ettin! Gitti, hepsi gitti!" Kemal'in boynumdan aldığı şey enjektördü! Patlamanın etkisiyle üzerime düşmüş ve hepsini bana enjekte etmişti! Daha fazlasını düşünmeye gücüm yetmedi. Beynim taşlaşıyordu... Sesler kayboldu. Görüntüler kayboldu.Işık ve sesle beraber zihnim de boşlukta akıp gitti.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now