Bölüm 44- Tedavi

535 61 26
                                    


Patlamadan sonraki otuz sekizinci gün, Esen...

Büyük patlamadan sonra sabahlar benim için altın kıymetinde olmuştu. Her yeni günü dolu dolu planlıyor, her anımı bu plana uygun olarak geçiriyordum. Kusmuk dolu klozet kapağından kafamı kaldırırken son sabahlarımın diğerlerinden ne kadar farklı olduğunu düşündüm. Neyim vardı, benim? Kemal boynuma dökülmüş saçlarımı ensemde toplamış, tepemde bekliyordu. Özellikle iki sabahtır nefes almamı zorlaştıran ve tüm odayı kaplayan bir balık kokusu ile uyanıyor, midemde hiç bir şey kalmayana kadar kusuyordum. Saçlarımı Kemal'in tırtıklı ellerinden kurtarıp, kancalı bir toka ile ensemden az yukarıda topladım. Yaptığım topuz boynumdaki yaraları ortaya çıkarıyordu. Müstakbel eşimin tırtıklı derisi vücudumda gezinmeye başladığından beri yüzüm dışında tüm bedenim bu yaralarla kaplanır olmuştu. Onunla birlikte olmaya ne zamana kadar katlanabilirdim bilmiyordum ama tüm Dünya'nın bana karşı birlik olduğu bu günlerde Kemal'in yanımda olmasının faydası zararından çoktu.

- Yeni eldivenler getirttim, dedi Kemal. Banyonun ucunda durmuş, tanıdık olan, tekinsiz ifadesiyle beni izliyordu.

- Yaralar sorun değil Kemal, biliyorsun dedim net bir ses tonuyla. Yaralar gerçekten sorun değildi, benim için sorun ne olduğunu bilmediğim bu hastalıktı.O ise verdiğim cevaptan hoşnut değilmiş gibi gözüküyordu. Sağ elindeki eldiveni çıkarıp, biçimli parmaklarını boynumdaki yaraların üzerinde gezdirdi. Değdiği yerlerden ince ince kan sızıyordu.

- Panzehiri bana vermemek konusunda neden bu kadar ısrarcısın sevgili karım? Kanını neden benden esirgiyorsun?

Kemal dilini boynumdan akan minik damlalara değdirmek üzereyken onu tüm gücümle ittim. Panzehirden faydalanmak için ucuz bir hamle seni uyanık!

Kemal bana bir değişen olarak lazımdı, sıradan bir adam olması hiç işime yaramazdı:

- Canımı yakıyorsun!

Patlamanın olduğu gün bana yaptıkları, beni duvara yapıştırıp ölümle tehdit etmesi ama benim yine de onunla evlenmek istemem Kemal'in kafasını çok karıştırmıştı. İçinde bana karşı öfkeli olan bir taraf vardı ve tüm bu yaşananlar o tarafına söz geçirmeye başlamasına sebep olmuştu. Canımı ne kadar yaksa da ben, onu olduğu kabul etmiştim. O yüzden bana bir daha iznim olmadan dokunmayacaktı.

Kemal'in yüzünü sıkıca kavrayıp yüzünü yüzüme çevirdim. Ondan biraz kısa olduğum için parmaklarımın ucunda doğrulmam gerekmişti. Belimden tutup yükselmeme yardımcı oldu. Bakışlarımı ondan bir saniye olsun ayırmadan fısıldadım:

- Tüm olanların üzerine yeni bir sayfa açmak istiyorum. Eskiyi unutarak, sadakatle bir yuva kuralım istiyorum. Ben değişenlerin lideri Esen olarak, Doktor Kemal ile evlendim. Yüzünde ve kalbinde yaralar olan adamla. Ufacık bir hareketi ile yüzlerce can alabilecek kudrette olan bir adamla. Eski Esen yok artık ve eski Kemal de... İzin ver, bu yolda birlikte ilerleyelim.

Tüm bu sözlerime birkaç günlük eşimden bir yanıt gelmemişti. Ensesini kaşıyarak odadan çıktı. Onun çıkması ile tüm tedavi sürecimi birlikte geçirdiğim yaşlı kadın odaya girdi. Başkan'ın bize destek olması için değişen evine gönderdiği bu kadın Kemal'in hizmetindeyken uzun süre benim hayata dönemem için uğraşmıştı. Tek amacının beni iyileştirmek olmadığını, panzehirin içeriğini öğrenmek için beni bir takım testlere soktuğunu da biliyordum. Ama Esen Kaplan'dan değişenlerin Kraliçe'sine dönüştüğüm gece, bu yaşlı yılan da bana itaat etmeye başlamıştı.

Laboratuvarım patladığı ve tüm iş arkadaşlarım öldüğü için araştırmalarıma devam etmekte zorlanıyordum. Beni ben yapan en büyük özellik bilime kendimi adamamdı ve insanlar elimdeki tüm kaynakları yok ederek beni en sevdiğim işi yapmaktan alıkoyacaklarını sanıyorlardı. Otuz sekiz gün öncesinde gündemimde değişenleri hasta eden genleri incelemek ve bu hastalıkları kaynağında çözmek vardı. Ancak onların hasta olması tedavi için bana gelmelerini sağlıyordu bu sebeple sorunu kaynağında çözmek artık gündemimde değildi. Önceliğim tırnaklarımla kazıyarak geldiğim değişenlerin lideri unvanını elimde tutmak ve Dünya'ya kendi kurallarımla hükmetmekti. Bunun için sadık ve güçlü bir orduya ihtiyacım vardı. Şu an sadık adamlara ve güçlü bir orduya sahip değildim. Yanımda onlarca değişen olmasının tek sebebi bu kaos ortamında her birinin kendilerine güvenli bir yer bulmak istemeleriydi. Hiçbir kanun onları kapsamıyordu binlerce yıldır süre gelen düzeni her nefes alışlarında tekrar tekrar yıkıyorlardı. Dünya insan kökenli ama insan üstü bu varlıklara hazır değildi. Ama onlar, insanlar istese de istemese de artık varlardı. Dağılıp yok olmamak için benim çatım altında birleşmişlerdi. Her birinin yeteneği birbirinden farklıydı ama teknolojik silahlar onların her birini tek tek yok etmeye yeterliydi.

Gün geçtikçe onların yeteneklerine özgü silahlar da üretilmeye başlanıyordu.Bize katılmayan değişenler, yerli yabancı şirketler tarafından keklik gibi avlanıyor ve silah haline getirilmek için kullanılıyorlardı. Ama onlar bize karşı plan yapadursun bizi onlardan öne taşıyacak bir silah evime düşüvermişti. Cesur... Yaşlı cadı ve ben bu çocuğun tüm olasılıkları yerle bir eden gücünü kullanarak yeni bir ordu oluşturmak istiyorduk. Bu çocuk üzerinde eş zamanlı olarak yürüttüğümüz iki çalışma vardı, manipülasyon ve aktarım. Cesur'u maniple edip benim yönlendirebileceğim bir hale getirmek sonrasında ise onun yeteneğini maniple edilmiş ve ortak bir amaca kitlenmiş değişen ordusuna aktarmak istiyorduk. Gökyüzünden evimize düştüğünden beri ayrı bir odada tutmuş ve ilk günden beri gece gündüz onun üzerinde çalışmıştık. Bu süreçte yaşlı yılandan sonra en büyük yardımcım Oktay denilen çocuk olmuştu. Ailesini kimsenin bilmeyeceği güvenli bir yere göndermem ve hayatım boyunca onlara sahip çıkmam karşılığında en sadık adamım haline gelmişti. Bu çocuk sayesinde Cesur'un var olan tüm anılarını tek tek değiştiriyorduk.

Oluşturduğumuz ilk hikayeye göre; artık Cesur ailesi ve arkadaşları tarafından dışlanan, dostları tarafından terk edilmiş ve aşağılanmış biri olarak görüyordu kendini. Hala ezik biriydi ve var olmak için Kraliçe'sine ihtiyaç duyuyordu. Çünkü Kraliçe'si onu koruyacak kudrette olan tek insandı. Ancak bu hikayenin ardından Cesur her fırsatta beni yanında istiyordu. Defalarca Cesur'un yanına ışınlanmış, onu korumak için olmadık emirler vermiştim. O yüzden hikayeyi biraz değiştirmiştik ve Cesur'un kendi yeteneğini sadece benim isteklerimi gerçekleştirmek için kullanabileceğini sanmasına izin vermiştik. Cesur, korku ve itaat dışında tüm hisleri kapatılmış bir robottu. Sadece benden emir alıyor ve olayları benim istediğim şekilde düşünüyor ve her şeyin istediğim gibi gitmesini sağlıyordu. Düğün günü bizi linç etmek isteyen onlarca kalabalıktan, düşmanlarımızın üzerimize kurşun yağdırmasından ve Burak denilen zihin okuyucunun en derin sırlarımı öğrenmesinden Cesur sayesinde kurtulmuştum. Arkadaşlarının onu bırakıp gitmesi bile yine Cesur'un eseriydi.

Tüm bu zaferlere yenisini eklemek için sabırsızlanıyordum ama sağlığım buna pek müsaade etmiyordu. Yaşlı kadın, dün yaptığımız testlerin sonuçlarını getirmişti ve açıklama yapmak için sabırsızlanıyordu. Bendeki bu değişikliklerin sebebi neydi? Panzehirin beni içten içe zehirlemesinden şüphe ediyordum. İhtiyarın da benimle aynı duyguları paylaştığı kesindi. Yüzü kireç gibi olmuştu, kağıtları tutan eli titriyordu:

- Bunları emrettiğiniz gibi kimseyle paylaşmadım ancak Kemal Bey'in görmesi...

Onun durumu açıklamasına gerek yoktu, sonuçları gördüğüm an bende neyin yanlış olduğunu anlamıştım. Cümlesini tamamlamasına izin vermedim:

- Kes sesini ve dışarı çık!

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçDove le storie prendono vita. Scoprilo ora