Bölüm 12- Gün Düşü

2.5K 247 41
                                    

Patlamadan 5 gün sonra, Oktay...

-Bir yayla evimiz vardı biliyor musun? Buradan çok daha güzeldi.

Burak içmekte olduğu kolayı suratıma püskürttü.Sinir bozucu kahkasını kafamda duyabiliyordum. "Yayla eviniz buradan çok daha güzeldi, ha? Bilmiyorum farkında mısınız Prens Charles hazretleri ama dev bir şatoda kalıyoruz!"

-Ailemi özledim. Beş gün oldu burada lüks içinde oyalanıyoruz gibi geliyor. Timur Bey'i bu 5 gün içerisinde kaç kere gördün? Doktor en üst kattan aşağıya hiç inmiyor kim bilir ne işler çeviriyor?

"Esen'i iyileştirmeye çalıştığını biliyorsun."

-Bilmiyorum, o senin iddian. Hah, iyi insan lafının üstüne gelirmiş.

Son cümleyi sesli söylemeye korkmuş sadece Burak'ın duyabileceğini bildiğim için içimden geçirmiştim.Burak ile aynı frekansı tutturduğumuz zamanları seviyordum. Göz göze geldik ve onun fısıldayan sesini duydum.

"Ya da iti an çomağı hazırla..."

Doktor salondan içeri girdi. Bakışlarını Burak'ın üzerine dikmişti. Kafasını sinir bozucu bir şey söylediği her seferde yaptığı gibi omuzlarından ilerde tutuyordu. Suratını zihin fısıldayıcının suratına dayamış gözlerini ondan bir saniye olsun ayırmıyordu.

-Senden hoşlanmıyorum sessiz çocuk.

Vücudu Burak'a dönük olmasına rağmen kafasını ani bir hareketle bana çevirdi. Uzun boylu olduğu için kambur duruyordu. Koşarak kaçmak istiyordum ama öylece Doktor'a bakıyordum.

-Balkabağı sen benimle gel.

-Hemen geliyorum!

Doktor önde ben arkada yürüyorduk. İçimden Burak'a yalvardım. "Lütfen ses çıkarma! Zaten yeterince gerginim."

"Tamam..."

Kaldığımız evin içinde asansör vardı ama kullanmadık. Dört katı geçtikten sonra çatı katına hiç benzemeyen tavan arası odaya geçtik. Buraya ilk defa giriyordum. Odadan içeri girmeden önce doktordan onay almayı bile düşünmüştüm. Ama beni umursamıyor gibi önden gitmişti . Yerden kalkmayan başı ve kambur haliyle dünyanın en dalgın değişeni gibi duruyordu.

Çatı katı için fazla geniş bir odaydı. İçeride ahşap mobilyalar vardı. Kapıdan girince tam karşınızda büyük bir şifonyer sizi karşılıyordu. Sağ tarafta iki dev kitaplık ve onun hemen yanında kitaplıklardan daha büyük bir çalışma masası bulunuyordu. Sol tarafta balkona doğru uzanan yerde bir hasta yatağı vardı. Hasta yatağı mükemmel orman manzarasına karşıydı. Yatağın iki yanında üzerinde yeşil vazolar olan iki küçük komodin vardı. Vazolarda ise rengarenk iri tomurcuk güller. Balkon kapısının iki yanında, yatağın başındakilere benzeyen beyaz tüller sarkıyordu. Çam kokusu önce tüllere çarpıyor sonra tüm odayı dolduruyordu. Çapraz gelen tavanlar ortada dikdörtgen bir boşuklukta birleşiyordu. Bu oda bir ev kadar geniş cennet kadar ferah geliyordu insana.

-Bugün Esen'in doğum günü.

Doktor eğdiği başını kaşıyordu, yüzüme bile bakmadan...

- Bir hediye aldım ve bir pasta... Senden istediğim şey... Tüm bunları ona bir düş gibi göstermen. Hayatta olduğunu biliyorsun. Sadece aşırı dozda kimyasala maruz kaldı. İlk günden bu yana gerekli tedaviyi uyguluyorum. İnan bana bilinci açık. Sadece toparlanamıyor. Tüm bunları ona göstermeni istiyorum.

Onun bir zavallı olduğunu düşünüyordum ama bunu çaktırmamak için inanılmaz çaba harcıyordum. Onu bir ucubeye çeviren ve bir gün olsun sevmeyen bu kadına gösterdiği merhameti anlamak mümkün değildi. Bence Doktor hareketsiz yatan Esen'den bile daha hastaydı. Bu hastalıklı aşkın en yakın tanığı olmak midemi bulandırıyordu.

- Olur Doktor, seve seve yardım ederim.

Şifonyerin üzerindeki aynadan sırıtan suratımı gördüm. Kendi riyakarlığımdan rahatsız olmuştum.

Tüllü yatakta sırt üstü ve hareketsiz yatan Esen'in yanına, yatağa oturdum. Doktor dev bir kutu ve çilekli bir pasta getirdi. Çilekli pasta...Tabii ki pasta çilekli olacaktı. Kutuda ne vardı acaba? Burak kadar geveze olmuştum. O çocukla bu kadar çok vakit geçirmemeliydim.

- Doktor eğer istersen onun ne gördüğünü sana da gösterebilirim.

Doktor yanıma oturdu. Artık bir tarafımda Esen bir tarafımda Kemal vardı. Elimi Doktor'un elinin üzerine koydum. Tırtıklı dersi oldukça rahatsız ediciydi. Diğer elim ise Esen'in alnındaydı. Önce kızın zihnindekileri görmek istedim. Gördüğüm tek şey sonsuz bir karanlıktı. Esen sonsuz karanlıkta kendi kendine konuşuyordu. "Ben Esen Kaplan... Bu sonsuz dinginlikte kim olduğumu unutmamalıyım."

Doktor'a baktım. Üzgün gözüküyordu. Elini ,başla anlamında hareket ettirdi. İstemsizce bir elimi doktorun elinin üzerinden çektim ve pastayı Esen'e doğru hareket ettirdim.Anlaşıldı, doktor beni yönetiyordu.

Bu güzel çatı katını tüm ayrıntıları ile Esen'in zihnine yansıttım. Uçuşan tüller, çam kokusu ve güller.... Radyo açıktı ve "Lost On You" çalıyordu.* Doktor hiç değişmemiş haliyle balkon kapısının önündeydi. Altında kahverengi bir kumaş pantolon ve üzerinde hakim yaka mavi bir gömlek... "Doğum günün kutlu olsun sevgilim. Bu pasta senin için." Doktor tüm sakinliği ile konuşmaya devam etti, "Sana aldığım hediyeyi giyip gel bebeğim, bak ben burada bekliyorum."

Serbest olan elim doktorun iradesi ile kutuyu açtı. Kutuyu gördüğümde boğazımda bir şeyin düğümlendiğini hissettim bu kadarı benim için bile fazlaydı. İncecik, tül bir gelinlik...Doktora baktım ama o her zamanki gibi bana bakmıyordu. Gelinlik Esen'in düşünde gerekli yeri alabilirdi. Bu anı Doktorunda görmesini istedim.

-Doktor, yanıma gelin lütfen.

Elim doktorun tırtıklı elinin üzerindeydi. Konu Esen olunca bu adam bir yavru köpek kadar itaatkar oluyordu.

Esen başına mavi kır çiçeklerinden oluşan bir taç takmıştı. Üzerinde ise Kemal'in aldığı gelinlik vardı.Rüzgar gelinliğin eteklerini havalandırıyordu. Genç kızın ayağında ayakkabı yoktu sanki en doğal haliyle balkon kapısının önünde Kemal' bakıyordu.

Taze gelin gülümseyerek Kemal'in yanına geldi. Kemal bir elini Esen'in yanağına koydu. İşte o anda işler kontrolümden çıkmıştı. Doktor yeniden değişen haline dönmüştü ve elleri Esen'in yanağını kanatmıştı. Genç kızın gelinliğine kan sıçramış ve kız dehşete düşmüştü. Kabusu kontrolüm altına almaya çalışıyordum ama olmuyordu! Bu da neydi şimdi! Tüm bu kabusu benim gibi doktorda izliyordu, her şey çok hızlı gelişmişti. Birkaç saniyeden bile kısa bir sürede...

Doktorun eli boşlukta sertçe süzülmüştü, o hareketle birlikte odanın kapısına bir yastık gibi fırlatıldım. Boynum kırılabilirdi seni it herif! Hızlıca ayağa kalkmaya çalıştım ama yalpayarak olduğum yere kapaklandım. Düştüğüm yerden kapının koluna asıldım ve sürünerek odadan çıktım. Beni öldürmediği için şanslıydım.

------------------------------------------------------
*Lost On You,LP [Laura Pergolizzi]ye ait bir şarkıdır. Bölümün başında bulunan multimedia'da paylaşılmıştır.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now