Bölüm 27- Yüzleşme

1.3K 146 15
                                    


Patlamadan sonra 23. gün, Esen...

Her yerde adımın geçmesi hoşuma gidiyordu. Esen Kaplan, Kraliçe, değişenlerin lideri...Farklı isimler tek bir kişi...Saçlarımı köpük ile şekillendirdim. Beyaz dalgalar bana yabancı gelmiyordu, bana farklı gelen bakışlarımdı. Gözlerimdeki ışıltıyı kaybetmiş gibiydim. "Eğer bir gün yolumu kaybedersem gözlerindeki ışıklar beni sana getirir." demişti Kemal. O zamanlar bu sözün benim için bir anlamı yoktu ama şimdi durduğum yerde beni kendime götürecek bir ışık bulamıyordum. İstediğim her şeyi bir bir elde ediyordum. Bir yıl önce felaket olarak görebileceğim her şey benim için nimete dönüşmüştü. "Hayatındaki tüm siyahları beyaza dönüştürecek kadar güçlü bir kadınsın sen!" aynadaki kadına doğru fısıldadım. Söylediklerim hoşuna gitmiş olacak ki aynadaki kadın gülümsedi. "Haydi, hazırsın git ve kim olduğunu onlara göster." Kim olduğumu unutmamak için tekrarlayıp durdum. Patlamanın olduğu geceden kalma bir alışkanlıktı bu benim için. Kim olduğumu, ne yapmak istediğimi kendime sürekli hatırlatmak "Ben Esen Kaplan. Değişenlerin ve değişen Dünya'nın lideri. Daha iyi bir gelecek için en yakınlarımın bile canını yaktım. Sıra bana yakın olmayanlarda."

Kapıdan çıkarken Kemal ile karşılaşmıştım, boğazıma yapıştığından beri eskisi gibi değildik:

-Sen de gelecek misin, Başkan ile görüşmeye?

Yüzümü elinin tersi ile okşadı .

-Benim daha önemli işlerim var bebeğim. Sen git.

Kollarının altında kızlar, yanımdan öylece geçip gitti. İlişkimizi sorgulayacak değildim. Kıskanmamıştım da aslına bakarsak. Tırtıklı tenini tenimde hissetmeye meraklı da değildim. İsteklerimi yerine getiriyordu ya ayaklı panzehirim, bu benim için yeterliydi.

Daha önce bakanı kaybettiğimiz "Mavi Salon"da buluşacaktık. Rahmetlinin kızarıp kızarıp sonunda binlerce parçaya ayrılması gözümde canlandı. Nadiren de olsa Kemal'in beni eğlendirdiği su götürmez bir gerçekti.

Sonsuz mavilikten içeri tek başıma girdiğinde Timur'u "Atlantis Tahtı'nda" otururken buldum. Tekli koltuklardan birinde ise Başkan... Sakal tıraşı olmamıştı, gömleğinin üst düğmeleri açıktı ve ceket giymemişti. Hoş bir gece geçirmediği her halinden belliydi. Ben yerime yerleşemeden konuşmaya başladı.

- İstediğin her şeyi yaptım! Kendi isteğimle geldim, sizi kötü göstermedim. Daha ne istiyorsun benden!

Timur ile göz göze geldik, hafif bir selam verdikten sonra üçlü koltuğa tek başıma oturdum. Başkan'ın telaşının aksine ben olabildiğince sakindim.

-Yargılanmanı istiyorum.

-Beni yargılayınca eline ne geçecek adalet mi? Sen kendi yaptığını adil mi sanıyorsun? Onlarca insana neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Timur bile senin kurbanlarından biri! Bir yargılama yapılacaksa senin için de yapılmalı!

Orta yaşlı adam çaresizce Timur'u gösteriyordu. Eskiden Başkan'a öfkeliydim, zamanla bu öfke yerini tiksintiye bıraktı. Şimdi ise gereksiz bir acıma baş göstermişti. İçinde merhamet içermeyen tiksitiyle karışık bir acıma. Ters dönmüş kabuklu bir böceğin çırpınışlarını izliyor gibiydim.

-Sen de biliyorsun ki benim yaptığım her şey devletin izni ve garantisi altındaydı. Özel görevdeydim, senin izin verdiğin özel bir görevde! Ama ysen ve birkaç adamın çok daha fazlasına göz koydunuz. Eski meseleleri tekrar etmeyeceğim Başkan, beni ve değişenlerimi kullandınız!

Değişenlerim... Bu kelime ağzımdan çıktığı an havada asılı kalmış sonra da Timur'un suratına tokat gibi çarpmıştı. Yanımdayken çok konuşmayı tercih etmeyen değişen konuşmamıza müdahale etme ihtiyacı hissetmişti.

- Kaçmamıza neden yardım ettin?

Timur'un bu soruların cevaplarını bildiğini sanıyordum.

- Bir laboratuvarda deneylere girip çıkarak ölümü bekliyordunuz. Bir hastalık, bir mutasyon belki de ansızın gelen ecel. Siz bundan daha fazlasını hak ediyordunuz. Bu ülke için yapabileceğiniz daha fazla iş daha iyi konumlar vardı.

Gülmemi tutamamıştım:

- Hah, bu ülke için mi yoksa senin için yapabilecekleri daha fazla işler vardı?

- Madem öyle neden bizim yasal yollarla kurtulmamızı sağlamadın? Neden isyanı destekledin? Neden bizi halka açıklayıp bize iyi bir hayat için fırsatlar sunmadın? Kaç değişen o patlamada öldü, sayısını biliyor musun?

Timur beni takmıyor kendi hesaplaşmasını yapıyordu.

- Size iyi bir hayat sunmak istedim, patlamadan sonra size olanaklar sundum ne çabuk unuttun! Kaldığın ev, hemşireler, alanında uzman kişiler ve yardımcılar. Hepiniz için iyi olacak bir planım vardı ama ne yazık ki şu an ölümüme oynuyorsunuz!

Timur, Başkan'ın dediklerini duymamış gibiydi. Sorusunu tekrarladı:

- O patlamada kaç değişen öldü biliyor musun?

- Bilmiyorum!

- 3147 değişen öldü! Sadece isyanda ölenlerin sayısı bu! Bir anda olup bitiverdi her şey. Senin açtığın kapılardan geçeceğimizi sanmıştık ama ilk çıkışta alarmlar ötmeye başladı. Benim önderliğimde binlerce adam, senin emrin altındaki binlerce adam tarafında vuruldu. Benim önderliğimdeki binlerce adam senin emrindeki binlerce adamı parçalarına ayırdı, diri diri yaktı, en kötü rüyalarında aklına gelmeyecek biçimlerde ölüme yolladı. Onların insanca yaşama şansları vardı ama sen bu şansı onların elinden aldın.

Başkan ve Timur'un yüzleşmesinde Kemal ve kendimi gördüm. Timur'u kendi çıkarları için kullanan orta yaşlı adam şimdi kendini aklamak için çırpınıyordu. Gün gelecek ve Kemal de benim karşıma geçecek miydi? Onun karşısında kendimi aklamaya çalışacak mıydım? Bu toplantıdan sıkılmaya başlamıştım.

- O zaman neden benim yanımda yer aldın, Timur? Neden sana verdiğim imkanları kullandın? Neden sen ve değişen dostların benim ayarladığım evde kaldınız söylesene!

- Sıranın sana geleceği günü bekledim Başkan. O günün gelmek üzere.

Timur bana dönmüştü:

-Patlamanın kırkıncı gününde Başkan'ın mahkemesinin yapılmasını istiyorum, Kraliçe'm.

Mavi gözlü değişen isteğinde haklıydı. Patlamanın kırkıncı gününde tüm bu olanların sorumlusu halka hesap verecekti.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin