Bölüm 11- Vahşi Atlar

2.8K 273 18
                                    



Aynı dakikalarda, Oktay

- Parti için biraz erken Doktorcuğum.

Hepimiz kapıya doğru bakmıştık. Doktora karşı gelebilecek tek insan kapının önünde ayakkabılarını çıkarıyordu. Timur Bey konuşmasına devam etti, sesi sakin ve güçlü geliyordu.

- Bırak ölenlerin kırkı çıksın, biz de o arada hazırlıklarımızı yapalım. 40. günün gecesi büyük bir zafer kutlamasına ne dersin Doktorcuğum.

Doktor iki kızı kollarının altına almıştı.

- Çok sıkıcısın ama peki Timurcuğum ,ihtişamlı kutlamamı senin için erteleyeceğim.

Kızlar aynı anda sinir bozucu bir sesle miyavladı. Gözyaşları yoktu ama ağlıyor gibilerdi.

- Gördün mü Timurcuğum ne yaptın! Bebeklerimi üzdün! Şimdi onları teselli etmeliyim. Gelin çilek reçelli keklerim odamıza çıkalım.

Çilek reçelli kek... Bunun Doktor için anlamını bilen 3 kişiden biriydim. Esen'e geçmiş günleri gösterdiğim anlarda Doktor'un zihninde bu anıyı görmüştüm. Ne kadar acı... Aşık olduğu kadına dair tüm anılarını buzdan kaplarda saklıyor. Bu kızlar onun için çilek reçelli kek olamayacak kadar sıradan. Eğer eskiyi böyle değersiz şeylerle birleştirirse geçmişinde değeri kalmayacağına inanıyor sanırım. Geçmiş evimizin en üst katında hareketsizce yatıyor!

Timur Bey merdivenlerden yukarı çıkan Doktor ve iki kızın arkasından keyifli bir şekilde seslendi.

- Üzülmeyin kızlar, Doktor neşenizi yerine getirecektir.

Bu adam gerçekten patrondu. Merak ediyordum acaba Doktor, Timur Bey'in ikna yeteneği sayesinde mi parti yapmaktan bu kadar kolay vazgeçmişti yoksa Patron'un otoritesinden dolayı mı?

" Tabii ki Patron'un otoritesinden dolayı seni sersem!"

Bakışlarım Timur Bey'in sağ omzunun arkasında sinsice duran Burak'a kaydı. Sağ dudağı inceden yukarı doğru kıvrılmıştı ve o pörtlek gözlerine rağmen yılan gibi gözüküyordu.

"Benim gözlerime laf etmeden önce aynaya bak istersen balkabağı!"

- Düşüncelerime katlanamıyorsan beynimde gezme o zaman, yalaka!

Herkesin keyifli olduğu bir anda durup dururken bağırmıştım ve bunun sebebini sadece Burak biliyordu. Timur Bey doğrudan gözlerimin içine bakmış ve kanımın damarlarımdan çekilmesine sebep olmuştu."Yalaka..." diye fısıldadı Patron. Söylediğimi duyduğunu gösterir gibi.. Sözlerimi kafasında tarttığını görebiliyordum.

Dört kişi dışında herkes büyük salonda toplanmıştı. Timur Bey, iki Yunan heykelinin arasında onlardan daha ihtişamlı durmayı başarıyordu. Gözlerinin mavisini ortaya çıkaran harika bir ceket giymişti. Kumaşlardan anlamam ama bu ceketin son derece pahalı olduğuna iddiaya girerim. İçinde siyah renkli iki düğmesini açık bırakan bir gömlek vardı.Kadınları anlamak güçtü, ben eğer Doktor'un Barbie bebekleri yerinde olsaydım kesinlikle Patron'u seçerdim. Zihnimde Burak'ın kahkahasını duydum. " Git başımdan, sen olsan sende Patron'u seçerdin!" sessizce Burakla konuşuyordum. İkimizde kahkaha atmamak için kendimizi zor tuttuk.

- Kardeşlerim! Bu taş evde benimle birlikte olduğunuz için hepinize teşekkür ederim.

Evin içi ıslık ve tezahüratlarla dolmuştu. Bir yere aitmişiz gibi hissediyorduk ve bu en çok ihtiyacımız olan şeydi.

- Bu dakikadan itibaren yalnız değilsiniz. O soğuk odalar, uykusuz geceler ve çığlıkla bölünen kabuslar geride kaldı. Artık benimle birliktesiniz, dostlarınızla birliktesiniz. Bizi neler bekliyor, neden buradayız bilmek istiyorsunuz kardeşlerim, haklısınız. Buradayız çünkü canımızı yakanlardan intikam alacağız. Burdayız çünkü bize bahşedilen hediyelerle yeni bir düzen kuracağız. Burdayız çünkü yerüstüne çıkmak için güç toplamamız lazım. Büyük patlamanın üzerinden iki gün geçti dostlar. Sizlerden istediğim 38 gün daha. Kendinizi keşfedebileceğiniz, gücünüzün sınırlarını öğreneceğiniz 38 gün. Sonra yeni düzeni kendi kurallarımızla kuracağız.

- İyi de bu evde gücümüz test etmemize yarayacak hiç bir araç yok ki. Televizyonu bile Doruk çalıştırdı ya!

Ezra denilen bu çocuğun umursamaz tavrı beni etkilemişti. Yanındaki arkadaşıyla birlikte sırtını kolona yaslamışlardı. Elleri göğsünde bağlı duruyordu, ağızında ise çilekli olduğuna emin olduğum bir sakız. Değişenlerdeki bu çilek takıntısı da neydi Allah aşkına!

- Haklısın Ezra, bu ev bizim için yetersiz. Başkanla görüştüm bugün, iki gün içinde bize uygun bir ev ayarlayacak.

- Başkan mı! Devlet başkanıyla mı görüştün! Vay canına!

Ezra'nın sakızı ağzından fırlayıp Burak'ın terliğine yapışmıştı. Timur Bey şaşkın çocuğun sorusunu sakinlikle karşıladı.

- Devlet başkanının olanlardan haberi var. En büyük müttefikimiz o diyebiliriz.

-İntikam diyorsun Timur Bey ama bizi ailelerimizden ayıranların da bizim en büyük müttefikimiz olduğunu söylüyorsun! Nasıl olacak bu iş yoksa sen başka şeylerin peşinde misin? Bize oyun oynama kardeşim, bizi kardeş katili yapma!

Halil ağabeyin bu sert çıkışını hiç beklemiyorduk. Tavrı sert, haklı ve hadsizceydi... Timur Bey sert bir tepki verebilirdi. Ama vermedi.

- Sen hastane odalarında testlere tutulurken ülkede çok şey değişti Halil. Patlamadan yaklaşık bir ay önce göreve yeni başkan geldi. Onun niyeti bizim desteğimizle dünyayı yönetecek bir ülkeye sahip olmak.

-Benim niyetim ne biliyor musun Timur? 17 yaşındaki oğlumun ve yıllardır ona tek başına bakan karımın yanına huzurla dönmek. Onlara korkusuz bir gelecek bırakmak. İnan bana kimin başkan olduğu umurumda bile değil!

-Benim de niyetim o kardeşim. Değişenlerin güvende olacakları bir Dünya inşa etmek.Bana güven lütfen.

Timur Bey'in gücünü mü otoritesini mi kullandığını anlamadığım anlardan biri daha. Halil Ağabey sessizce başını öne eğdi ve "Güveneceğim." diye mırıldandı. Hepimizin içi Patron'a karşı inanılmaz bir güvenle dolmuştu. Devlet başkanın liderliğini kabul etmeyecek bir adamdı Timur Bey. Her şeyi ancak ve ancak o yönetmek isterdi.Bizden sakladığı bir planı vardı belli ki. Ama onu sorgulamayı nedense istemiyordum. Patrona güveniyordum, dediklerini yapacaktım.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now