BABA 1

576 428 59
                                    

Hayatın bana öğrettiklerinden biride babalar kızlarının ilk aşkı olduğu gibi ilk yarasıda olabiliyormuş. Zaten bir babanın yokluğu insanı hayata alışmaya zorluyor. Mecbur kalıyorsun çünkü biriyle kavga etsen "Aferim kızıma o haketmiş" diyerek arkanda duran bir baban yok. Hatta kavga ettin diye döven bir baban bile yok belki. Bu yüzden mecbursun işte. Babanın yokluğunu baştan aşağı vücudumda kocaman bir bıçak olduğunu varsayarım ben hep. Eğilirsen eğer deler geçer bu yüzden dik durmak zorundasın. Ama ben neredeyse şuan zaten olmayan babamın ikinci kez olmayışına üzülecektim. Üzülmemeliydim. Üzülmemeliydik. Arya'da bende kaç gün bekledik fakat babam hâlâ gelmemişti. Aslında beni korkutan babamın gelmeyişi değildi. Arya'nın nasıl tepki vereceğiydi. Çünkü o kendisini önemsemeyen herkesi çok önemser. İnsanlara hemen bağlanır. Annemin gidişinden sonra toprlanamadı uzun süre ve ikinci kez bunu nasıl karşılayacak merak ediyordum. Düşündüğüm gibi de oldu zaten. Bir hafta boyunca bekledik ama gelmedi. Arya ne yemek yiyor ne gülüyor ne de konuşuyordu. Artık gerçekten sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Ve bugün onu karşıma alıp konuşacaktım. Uyanmasını bekliyordum. Bu arada mutfağa gidip kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Arya'nın gelmeyeceğini biliyordum ama yinede masayı hazırladım. Sonra uyanmış mı diye yukarı çıktım. Uyanmış yatakta cenin pozisyonunda yatıyordu. Sinirle yanına gittim. Omzundan kazağını çekiştirerek kaldırdım onu.

"Kalk konuşmamız lazım."

Kalkmadı. Zar zor oturur pozisyona getirdim.

"Arya lütfen böyle davranmayı bırakır mısın? Babamın olmayışına değil senin şu durumuna üzülüyorum. Arya bana bak."

Yavaşça bakışlarını bana çevirdi.

"Çok takıyorsun üzülüyorum bak. Herkesi bu kadar önemsemek zorunda değilsin. Önemsememelisin. İnsanlar sadece üzer bunu unutma. Ve biz bu hayata her zaman üzülmek için gelmedik. Evet annem için elbette üzüleceğiz. Ama babam için niye bu kadar üzüldün anlamıyorum. Yapmadığı babalık hissini kaybettin diye mi? Yoksa hizmetçilik yapmak hoşuna mı gidiyor? Unutmaki kimse vazgeçilmez değil. Babam hiç değil. Bak bakalım babamla güzel bir anı hatırlayabiliyor musun? Ha?"

Başını hafifçe iki yana salladı ve yine yere bakmaya başladı.

"Ee demek üzülmeye değecek birisi değilmiş. Değil mi?"

Tekrar bana bakıp buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi. Bende ona gülümseyip sarıldım. Sonra elinden tutup ayağa kaldırdım.

"Hadi hazırlan gidip biraz dolaşalım."

Hafifçe başını sallayarak dolaba doğru gitti. Bende direkt üzerime bir hırka alıp Arya'yı beklemeye başladım. O sokağa gitmeyi düşünüyordum. Çünkü seçim gününe beş gün kaldı ve seçilirsem diye plan yapmam gerekiyordu. Arya yanıma gelince dışarı çıktık. Arya'nın o sokaktan haberi vardı ama evi bilmiyordu. Yavaş yavaş o sokağa doğru yürümeye başladık. İkimizde konuşmak yerine düşüncelere dalmıştık. O sokağa yaklaşınca Arya'ya baktım. O da kafasını kaldırıp sokağa baktı ve bana döndü.

"Niye geldik buraya?"

"Bilmem."

Söylemekten vazgeçmiştim çünkü daha yeni kendine gelmişti. Birde bunu söyleyip tekrar üzülmesin diye söylemedim fakat o çoktan farketmişti bir şey sakladığımı.

"Söyler misin lütfen. Bir şey sakladığını farkedemeyecek kadar kaybetmedim kendimi."

O bana kaşları çatık bakarken derin nefes alıp konuşmaya başladım. Saklamanın bir anlamı yoktu.
İntikam ikimizin de intikamıydı.

"Sana bir şey söyleyeceğim ama emin değilim."

"Dinliyorum."

Gözlerimi ondan ayırıp o eve baktım. Annemin bizden koparılıp götürüldüğü o ev. İşaret parmağımla orayı gösterdim.

Arya anlamayıp "Ne oldu?" Diye sordu.

"O adam annemi şu eve götürdü. Evi orası. "

Parmağımla işaret ettiğim eve baktı Arya'da. Neden daha önce söylemedin diye bana sormadı. Biraz orada durup eve baktık. O gün koşarak geldiğim yollara baktım. Bıçaklansaydım öldürüleceğim yere baktım.  Boğazımdaki yumru yine belirmişti. Daha fazla dayanamayıp ayrıldık oradan. Başka sokakları daha gezdik ve eve döndük. Tabi babam yine yoktu. Mutfağa geçip bir şeyler hazırlayıp Arya'yı çağırdım. O da gelince yemek yiyip mutfağı topladık. Ben biraz televizyon izlemek için salona geçtim. Arya'da odaya gitti. Televizyonda her zamanki gibi bir sürü saçma dizi vardı. Bir yarışma bulup izledim. Yarışma bitince gece yarısı olmak üzereydi. Televizyonu kapatıp odaya gittim. Arya elinde kitapla uyuyakalmıştı. Bende defterimi alıp şiir yazmaya başladım.

"Hayallerim tek tek yandı küllerinde boğuluyorum.
İçim hep yangın yeri intikam gününü bekliyorum.
Gözyaşlarımdan kül ıslandı bir bulut var görüyorum.
Buluttaki kâbusumu, çocukluğumu izliyorum.

İçimdeki çocuk nerede aradım ama bulamıyorum.
Bir ceset gördüm orada ama kim olduğunu bilemiyorum.
Tanınmaz haldeki cesetten gözlerimi kaçırıyorum.
Çünkü o ceset benim saf ve zavallı çocukluğum."

Defteri kapatıp yatağa uzandım. Gözlerimi kapattığımda annemin bana gülümseyen o güzel yüzü geliyor gözlerimin önüne. O bana ben ona gülümsüyorum sonra da gidiyor hemen. Babam geldi bir an aklıma. Keşke bende bir babam olduğu için sevinebilseydim. Keşke bende arkamda babam var diye hiçbir şeyden korkmasaydım. Ve keşke bende bir kez olsun babama sarılabilseydim. Ne olurdu sanki bir kez sarılsaydı. Kimse görmezdi ki. Hep soğuk davrandı. Hep bizden nefret etti. Baba sevgisi değilde baba nefreti çok ağır oluyormuş. Yoruluyor insan ister istemez. Ve büyüyor çocuk hiç farketmeden.

Küçükken hep rüyamda babamı görürdüm. Aynı evde olamamıza rağmen özlem duyduğum babamı görürdüm. Zamanla azaldı rüyalarım, zamanla azaldı babama olan sevgim. Ondan nefret ettikçe uzaklaştım, uzaklaştıkça büyüdüm. Her rüyamı unuttum da birinden hiç kurtulamadım.

O gece korktuğum için lamba açık uyudum diye babam odama gelmiş, sinirle beni uyandırıp bağırıp çağırıp tokat atmıştı. Siniri geçip odamdan gittiğinde Arya korkudan ben ise hem üzüntü hem acıdan uzun süre ağlayıp uyuyakalmıştım. İşte o sırada hiç unutamadığım o rüyayı gördüm.

Biz okuldan çıkıyoruz babam herkesin çocuğunu beklediği gibi bizi bekliyordu. Koşarak gidip boynuna atlıyoruz. Şefkatle bizi kucaklıyor. Sonra elimizden tutuyor ve bizi bir yere götürüyor. Küçük bir yer ve küçük küçük birkaç ev vardı. Her evde farklı şeyler var. Birisinde her renkten ve çeşit çeşit pamuk şeker. Diğerinde en sevdiğimiz çizgi film karakterleri. Başka bir evde çeşit çeşit oyuncaklar ve dahası...
O kadar mutluyuz ki o sırada. Geldiğimiz yere sevindiğimiz kadar babamızın bizimle ilgilenmesine de seviniyorduk. Uzun zaman geçirdik orada. Babam hep bizimleydi. Bir sürü oyunlar oynadık beraber uyuduk, beraber gülüp eğlendik. Hayatımda gerçek olmasada mutlu olduğum sayılı anlardan biridir bu işte. Hiç uyanmak istemeyişim ve ne yazık ki uyanışım ise yine hayatımda hiç eksik olmayan hüsranlardan sadece bir tanesiydi.

O sırada öyle düşünürken kapının sesini duyar gibi oldum. Korktum ilk başta fakat korkmanın bir anlamı yoktu.   Hemen odadan dışarı çıktım. Biraz etrafı dinledim fakat ses yoktu. Fısıldayarak;

"Baba. Baba sen mi geldin. Kim vaar?"

Dedim.

Ses gelmedi. Birden kapının kilit sesini duydum yine. Korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Yavaşça kapıya doğru gittim. Kapının deliğinden bakınca hiç bir şey görünmüyordu. Kimse parmağıyla orayı kapatmıştı ve daha çok korkmuştum. Elime geçen bir şeyi alıp bekledim. Geşen kimse hâlâ kapıyla uğraşıyordu. Tekrar delikten baktım ve gördüğüm kişiyle öylece kaldım. O adamdı ve yine gelmişti. Ama neden gelmişti hiçbir fikrim yoktu. Biraz daha bekledim öyle. Küfrederek kilitle uğraşıyordu adam. En son bir küfür savurarak kapıya tekme attı. Yerimde sıçrayıp kapıya baktım ve merdivenlerden adım sesini duydum. Tuttuğum nefesi verip koşarak cama gittim. Apartmanın kapısını kapatıp koşarak gidiyordu adam. Ne yapsam diye düşündüm sabaha kadar ve yine çıkmaza girdim.

Ne yapabilirdim ki?

                              ○○○

FERYADIM VAR [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin