SONUN BAŞLANGICI-2

102 92 82
                                    

Alya'dan ;

Annemi bulamamanın verdiği sıkıntıyla olduğum yere oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.

Sesini duymuştum oysa ki...
Bizimle böyle oyun oynaması hiç hoş değildi ve bu çaresizlik daha çok canımı sıkıyordu.

Ben hıçkırıklarımda boğulurken Selim yanıma gelip tek bacağının üstüne diz çöküp eliyle başımı göğsüne bastırdı.

Birkaç dakika öyle ağladım. Yıllardır birikmiş ne varsa orada gözyaşlarımla döktüm.

Selim;

"Kurban olayım ağlama yeter. Bak bulacağız anneni. Sen ağladıkça içim yanıyor. Hadi kalk toparla kendini."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. O da perişan görünüyordu, yine birileri için susmam gerektiğini farkedip gözyaşlarımı sildim.

Güçlü bir kızmışım gibi kalktım yerden. Selim'e elimi uzatıp onunda kalkmasına yardımcı olduktan sonra önden giderek Serhat'ın olduğu odaya gittim.

Serhat bayılmıştı ve yeni yeni kendine geliyordu. Hiç beklemeden hızla yanına yaklaşıp var gücümle boğazına sarıldım.

"ANNEM NEREDE!?"

Bir şey söylemedi tabii. Gözlerinde her duyguyu taşıyordu şimdi fakat bunu düşünmeye zamanım yoktu.
O konuşmadıkça tüm vücudum sinirle doluyordu.

Her seferinde soruyordum, o da her seferinde susuyordu ve ben her susuşunda öfkeme yenilip yüzüne yumruklar savuruyordum.

Ben hâlâ ısrarla sorarken Selim inanılmaz bir sakinlikle omzuma dokunup konuşmaya başladı;

"Alya, kenara gelir misin biraz?"

Bu sakinliğine şaşırıp birkaç adım geriledim ve ben geri çekilir çekilmez Selim o sakinliğini kaybedip Serhat'ın üstüne atladı.

İkisi farklı insanlardı sanki. O kadar sinirli görünüyordu ki bu hali beni korkutmuştu.
Yüzü kıpkırmızı, kaşları olabildiğince çatılmış şekilde Serhat'a vuruyordu.

Serhat ise yüzü gözü kan içinde sadece susuyordu.

Annemi görmek amacıyla etrafa göz gezdirdim fakat annemi görmek yerine gördüğüm bir süpürge gözüme takıldı.

Koşarak süpürgeyi alıp sopasını çıkardım ve tekrar Serhat'ın yanına döndüm.
Aynı sakinlikle bende Selim'in omzuna dokunup geri çekilmesini söyleyecektim fakat Selim beni duymamıştı.

Kendini kaybetmişti neredeyse. Korkuyla diğer adamlara Selim'i tutmalarını söyledim.

İki adam Selim'i kollarından tutup Serhat'ın üzerinden çektiler. Selim derin nefesler alıp duruyordu. Yüzü hâlâ kıpkırmızıydı ve ben bu halinden korkuyordum.

O sakinleşirken bende Serhat'a dönüp baktım. Öksürük krizine girmişti ve ağzı gözü kan içindeydi.

Buna aldırmadan elimdeki sopayla ona vurmaya başladım.
Gözlerimi kapatmak istiyordum ama bu halini görmekten mahrum kalamazdım.

Bunu yıllarca beklemiştim şimdi gözlerimi kapatamazdım. Acı çektiğini görmeliydim.

Nasıl denk gelirse öyle vurmaya devam ettim.

Bende nefes nefese kalınca sopayı elimden bırakıp Selim'in yanına oturdum.
Selim sakinleşmiş beni izliyordu.

Ona bakınca konuşmaya başlamıştı.

-"Çok korktun mu?"

Anlamadığımı belli etmek istercesine nefes nefese;

+"Ha?"

-"Biraz önceki halimden çok korktun mu? Yüzün bembeyaz olmuştu da."

+" Tabii korktum. Kime saldıracağını karıştırıp bana saldırırsın diye düşündüm."

Gülerek yüzümü inceleyip tekrar konuşmaya devam etti;

-"Bu hayatta sinirlenip saldıracağım son kişi bile değilsin. Ben sana ne olursa olsun sinirlenmem."

O hâlâ gülümserken bende gülümseyip yere bakmaya başladım.

Serhat'ın mırıldanmasıyla ikimizde ona baktık. Bir şeyler söylüyordu ama ağzından gelen kan yüzünden anlamak zordu.

Yanına yaklaşıp dinlemeye başladım ama anlaşılmıyordu.
Selim'de yanıma gelip dinlemeye başladı.

Bir süre sonra tekrar mırıldanmaya başladı ve bu kez anlaşılıyordu.

"An..annen  b..bur..burada."

Selim'le birbirimize bakıp tekrar Serhat'a döndük.

Selim;

-"Burada nerede!?"

Konuşmadan sadece dudaklarını bilmiyorum anlamında büzmüştü.

Sinirle ayağa kalkıp etrafa göz gezdirdim.

Tabii ki biliyordu nerede olduğunu.

Selim hâlâ Serhat'ı konuşturmaya çalışırken bense bekliyordum öylece.

Selim'in bağırmasıyla hemen onlara döndüm. Selim bağırarak yine Serhat'a vurmaya başlamıştı.

-"AİLEM HAKKINDA BİR KELİME DAHA EDERSEN YAŞAMAN İÇİN BİR SANİYE BİLE MÜSADE ETMEM. HADDİNİ BİL!"

Selim bunları söyledikten sonra hızla Serhat'tan uzaklaşıp eline silahı almıştı. Silahı Serhat'a doğrultunca koşarak yanına gidip kolunu tuttum.

+"Dur önce ben."

Ona bakarak söyledikten sonra kafasını sallayıp geri çekildi. Bende bıçağı alıp daha fazla beklemeden Serhat'ın sonunu yazmaya başladım.

Hem konuşup hem bıçaklıyordum.

-" Birr. Bu kendim için.
İkii. Bu annem için.
Üç. Bu da annem için.
Dörtt. Arya'm için.
Beşş. Yine Arya için.
Altııı. Babam için.
YEDİİİ. BİZE YAŞATTIĞIN HER ŞEY İÇİN. YAŞAMAYI HAKETMİYORSUN."

Yine nefes nefes bıçağı Serhat'ın yanına fırlatıp geri çekildim. Selim'e dönüp elimle " buyurun sıra sizin" der gibi yeri gösterdim.

O da silahı alıp ateş etmeden önce kısa bir süre düşündü.
Çok geçmeden o da benim gibi hem konuşup hem ateş etmeye başlamıştı.

+"Bir. Bu Arya için.
İkii. Bu da Arya için.
Üçç. Alya'ma yaşattıkların için.
Ve dört. Pisliğini bulaştırdığın herkes için. Kesinlikle yaşamayı haketmiyorsun."

O da silahı bir köşeye fırlatıp gülümseyerek bana baktı.
Ben oturmuş sakinleşmeye çalışıyordum.

Onun için istediğim son bu muydu bilmiyorum ama içimin yağları erimişti.

Selim'de yanıma gelip oturmaya yeltenince ben ayaklandım ve oturmadan çekiştirmeye başladım.

Annemi bulmalıydık bir an önce.

Selim'de peşime takılınca tekrar evi aramaya başlamıştık.
İkimizde Serhat'ın odasını didik didik ararken içeride ki adamlardan bir ses gelmişti.

"ALYA HANIM VE SELİM BEY! BU EVİN BİR BODRUMU VAAR' AŞAĞIDAN SES GELİYOR."

               *****

Bitttiii. Nasıl bir bölüm oldu bilmiyorum ama umarım beğenirsiniz.

Bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Aklınıza takılanlar ➡

Etiket ➡

Teşekkürler.

Bu arada Serhat'ın bilet akdığı bölümle bir sonraki bölüm arasında bir hata yapmışım. Geçenlerde farkettim bunu ve bir değişiklik yaptım. Merak edenler olursa okuyabilirsiniz.

Görüşürüüüüz < 3

FERYADIM VAR [TAMAMLANDI]Onde histórias criam vida. Descubra agora