TEHLİKELİ OYUN (PART 2)

428 360 54
                                    

O lanet güne 3 gün kalmıştı ve biz ne olursa olsun bu planı uygulayacaktık. O günden sonra yine bir kaç kez kontrol etmiştik konteyner ve etrafını. Kaç gündür planı iyice kafamızda oturtmaya çalışıyorduk. Tüm durumları göz önüne alarak planı hazırlamıştık ve o günü beklemek kalmıştı geriye. Selim'de gün geçtikçe kendini bize daha çok sevdiriyordu. Olmayan abi, olmayan baba sevgisini bize hissettiriyordu. İyi ki karşımıza çıkmıştı. Umarım bizi hüsrana uğratmazdı. Öyle düşünerek gidip defterimi aldım. Yazı yazmak istiyordum. Defterin tüm sayfalarını tek tek geçerek kaldığım sayfaya gelince düşünüp yazmaya başladım.

" Bazı insanlar vardır ki onlar için kan bağının hiçbir ehemmiyeti yoktur. Aralarında kan bağı olan kişilerce sevilmeyen insan asla sevilmeyeceğini düşünür. Annen ve baban seni önemsemiyorsa başkası neden önemsesin ki? Değil mi? Fakat öyle değilmiş. Ve gerçekten kan bağının bir önemi yokmuş. Çünkü kan bağı bir babaya hatta anneye asla gerekli sorumluluğu yüklemiyormuş. Önemli olan can bağıymış. Ve herkes aslında seni önemseyebilirmiş. Can bağı bir insana her şeyi verebilirmiş..."

Defteri kapatıp yatağa uzandım. Geç olmuştu zaten. Arya çok yoruluyordu ve bu yüzden erkenden uyumuştu. Ben de çok zorlanmadan uyumuştum...

○○○

Sabah yine işe gittik beraber. Akşama kadar bir oraya bir buraya koştur derken çıkış saati gelmişti fakat Selim ortalarda yoktu. Bugün izin günüydü ama o izin günlerinde bile olsa çıkış saatleri gelir bizi eve bırakırdı. Dışarı çıkıp biraz marketin önünde bekledik. Çok geçmeden Selim koşarak yanımıza geldi. Yüzü bembeyazdı ve soluk soluğa kalmıştı. Ben korkuyla;

"Selim ne oldu? Neyin var? Ne bu telaş?" Diye sordum.

Selim sakin ol derecesine elini salladı. Nefesi düzelmeye başlayınca bize bakıp konuşmaya başladı.

"Geç kaldım biraz kusura bakmayın ama sorun bakalım niye geç kaldım?" Dedi.

Biraz bekleyip tekrar konuşmaya başladı.

"Sanırım o bahsettiğiniz adamı gördüm az önce. Telefonla konuşuyordu ve konuştuğu kişiye planını anlatıyordu daha doğrusu ben öyle sandım ilk başta. Meğer ses kaydı alıyormuş. Niye yaptığı hakkında hiç bir fikrim yok ama sonradan kapının önünde kaydı tekrar dinledi. Planı neymiş biliyor musunuz?
O gün ilk önce sizin eve değil başka bir yer söyleyerek oraya gideceğini söyledi. Oradan alması gereken bir emanet olduğunu söyleyip sonra sizin evin adresini verdi. Oradan da bir alacağım var dedi. İlk adresini verdiği ev sizin evden biraz uzak. Bu yol boyunca kimsenin gazabına uğramadan gelebilmek için bir kaç temennide bulundu. Sonra da koleksiyon yapmanın ne kadar güzel bir şey olduğu hakkında sanırım bir şeyler mırıldandı tam anlayamadım. Koleksiyon derken?" Dedi.

Sonra dehşetle kafasını kaldırıp bize baktı.

"Umarım aklıma gelen şeyi yapmıyordur." Dedi. Neyden bahsettiğini anlamıştık ikimizde.

Annem aklıma geldi o an. Yoksa annemin cesedi hâlâ o evde miydi? İçime büyük bir korku yayıldı. Ağlamak geldi içimden. Eve gelince vedalaşıp hemen eve girdik ben direkt yatağa geçtim. Arya'da kendi yatağında uyumaya çalışıyordu. Belki de ölüm adım adım bize yaklaşıyordu. Belkide biz ölüme koşuyorduk. Bilmiyordum ve aklım hâlâ annemdeydi. Ne haldeydi acaba?

○○○

Sabah uyanınca öylece tavanı izledim bir süre. Sonra kalkıp mutfağa gittim. Bu gün son gündü. Belkide ölüm artık sinsi sinsi yaklaşıyordu. Bu gece geç saatte sessizce gidip konteynere girecektik ve Selim eşyaları yerine yerleştirip gidecekti. İçimdeki heyecan ve korkuyu bir arada hissetmek beni fazlasıyla yoruyordu. Akşama kadar sadece uzandım. Neyse ki bugün izin günümüzdü. Arya'da bende öylece yattık. Akşama doğru Selim gelmişti ve sessizce oturup gece olmasını bekliyorduk. Belki de ölümümüzü, ölüm saatimizi bekliyorduk. Birkaç saat sonra gece 12 olmadan hemen evden çıktık. Hızla o eve doğru gitmeye başladık. Selim etrafı gözetlerken bizde sessizce konteynerdaki küçük eşyaları çıkarıyorduk. Geçebileceğimiz kadar açılınca önce Arya sonra da ben içeri girdik. Selim gelip bize baktıktan sonra konuşmaya başladı;

"Tek temennim sizi iki gün sonra sabah burada sapasağlam bulmak. O kadar yıl sonra pırıl pırıl iki kız kardeşe sahip oldum kaybetmek istemiyorum. Ve sakın unutmayın sizi çok seviyorum." Dedi.

İçimizdeki burukluk ve korkuyla,

"Bizde seni seviyoruz."

Dedikten sonra Selim sessizce eşyaları yerlerine yerleştirmeye başladı. İnanılmaz bir duygu seli içerisindeydi. Korku mu? Hüzün mü? Sinir mi? Karmakarışık. Hepsi. Tüm hepsini yerleştirince ona seslendim;

"Selim sende kendine dikkat et olur mu? Belli olmaz her şeyi yapabilir o adam. Seni de kaybetmeyelim." Dedim.

"Tamam. Hem beni boşverin siz kendinize bakın. Dikkatli olun."

Dedikten sonra bir şey söylememizi bekledi.

Arya fısıldayarak,

"Korkuyorum." Demişti.

Selim duymuş muydu bilmiyorum ama bir şey söylemeden kapıyı kapatıp gitti. Arya ile birbirimize baktık bir süre. Sonra sessizce sabahı bekledik. Her şey güzel olmalıydı. Biz bunu hakediyorduk. Ve umarım bizi bulamayınca sinirini eğer tanıyorsa Selim'den yada evden çıkarmazdı. Saatler geçmek bilmiyordu o konteynerde. Bir türlü sabah olmamıştı. Saniyeler saat, saatler yıl gibi geçiyordu sanki. Tekrar düşünmeye başladım.

Bugün her şeyi sonu olabilirdi. Ölüm yıllardır çektiğimiz anne hasretine son verebilir, Selim'i ise iki kayıba mahkum edebilirdi.
Babam hiç sevmediği iki evladından kurtulabilir ve aslında hiç olmamışız gibi sevinebilirdi.

Ben dizlerimi kendime çekip kollarımı bacaklarıma sarmış ve başımı dizlerime yaslamış halde oturuyordum. Arya'da karşımda aynı şekilde oturuyordu.

Annemi düşünüyordum. O soğuk konteynerde annemin zihnimde kalan sıcaklığını arıyordum. Annemin şefkatini arıyordum. Annemin sözlerini düşündüm. Zaman geçsin diye anlattığı hikayeleri düşündüm.

Bir keresinde bize şöyle bir şey anlatmıştı;

'Anneannem ve dedem annemi çok severlermiş.
Annem tek çocuk olduğundan onların göz bebeğiymiş. Bir gün annem okuldan eve dönerken birkaç sokak köpeği ona saldırmış. Annemi perişan halde hastaneye götürmüşler. O zamanlar annesi ve babası hiç yanından ayrılmamış.

Bize ' o günler çok acı çekiyor olmama rağmen annemin babamın o şefkati beni çok iyi hissettiriyordu. Anne ve babanın sevgisi fiziksel yarayı bile tedavi ediyordu sanki.' Demişti.

Sonra ise derin bir üzüntğte kapılmıştı. Bizden özür dilemişti. Bizi baba sevgisinden mahrum ettiği için, bize baba olabilecek doğru kişiyi seçemediği için özür dilemişti kaç kere. Bu onun suçu değildi ve komik olan şu ki asıl suçlu olanın ise dünya umrunda değildi.'

Annem o gün bize sarıldığında hissettiğim güveni aradım soğuk konteynerde. Yoktu. İyi hissettirecek duyguların hiçbirinden eser yoktu şimdi.

Korku giderek artıyordu ve artık geri dönüş yoktu. Ya ölüm kovaladığı bizi sonunda yakalayacaktı yada biz tabana kuvvet diyip tekrar aramıza mesafe koyacaktık. Bana sorarsanız ölüm kurtuluştu fakat birini kaybetmenin ne olduğunu iyi bildiğimden Selim'i bu duruma düşürmemeliydik. Elimizden ne geliyorsa yapmalı ve ölümü hep onlarca adım arkada bırakmalıydık. Bizi yakalamamalıydı. Selim kardeşlerini kaybetmemeli, biz ise intikamımızı almadan ölmemeliydik.

Ve bundan sonra yapacak bir şeyimiz yoktu. Bu konteynerden sapasağlam çıkıp çıkamayacağımızı zaman belirleyecekti...

                              ○○○

FERYADIM VAR [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now