YİNE YENİDEN

520 406 41
                                    

Bugün seçim günüydü ve akşamüzeri saat altıda kura çekilecekti. Babam hâlâ yoktu. Arya babamın yokluğunun üzüntüsünden kurtulmuş ve her günümüz yine aynı geçiyordu. O günü heyecandan zor akşam etmiştim. Seçilmeyi çok istiyorum ama bir yandan da korkuyorum yine o seçilirse diye. Şimdi 50 yaşında ve umarım seçilmez. Akşama kadar düşündüm seçilirsem ne yapacağım, seçilmezsem ne olacak diye. Sonunda vakit gelince televizyonu açtım hemen. Arya'yı da çağırıp beklemeye başladım. O her zamanki kısa konuşma yapılıyordu. Çok heyecanlı ve endişeliydim. Arya gelince hemen yanıma oturdu ve dikkatle dinliyordu adamı. Sonra sonunda seçime geçilince yerimde dikleştim. Adam önce dalga geçer gibi;

"Hadi şansınız bol olsun."

Diyip kutuya yöneldi. Biraz karıştırıp bir kağıt seçti. Yavaşça kağıdı açıp kameraya bakması üç yıl önceyi anımsattı. O adamın seçildiği zamanı. Sonra adam baktığı kameraya sevinçle;

"Bu seneki ilk talihlilerimiz 50 yaş grubu." Dedi.

Diğer kağıdı açmasını beklerken bir an yine gözüm karardı. 50. O adam. Yine seçilmişti. Ya bende seçilirsem ve karşı karşıya mücadele edersek diye düşündüm. O sırada adam diğer kağıdı da seçmiş ve kağıttaki sayıya bakıyordu. Sonra tekrar ekrana bakıp;

"İkinci yaş grubu ise 39. Tebrikler."

Yine seçilmedim. Ve o adam seçildi. Kaçmamız gerekiyordu. Burada durursak gelip bulacaktı bizi ve ben bir kayıp daha veremezdim. Arya'ya dönüp konuşmaya başladım.

"Arya o gün buradan gitmemiz lazım. Saklanacak bir yer bulmalıyız. Çünkü burayı biliyor ve yine gelecek. Kaçmalıyız."

Arya'da bana bakıp biraz düşündü. Nereye gidecektik? Gidecek hiç bir yerimiz yoktu. Sokakta geçirmemiz mümkün değildi. Bir yer bulmalıyız. Öylece uzun süre düşündük. Ama bir yer bulamadık tabi. O güne üç ay daha olmasına rağmen içimdeki korkuya engel olamıyordum.

○○○

Sabah erkenden kalkıp dışarı çıktım. Saklanacak iyi bir yer bulabilir miyim diye dolaşacaktım. Arya hâlâ uyurken ses çıkarmadan odadan çıkıp üzerime bir şey alarak direkt dışarı çıktım. Uzun süre dolaştım. Her yere göz attım. Bir ev bulmamız imkansızdı ve muhtemelen sokakta geçirecektik ama bu daha mı tehlikeli yoksa evden güvenli bir yer mi karar veremedim. Terkedilmiş inşaatlar, evler her yeri gezdim. Belki güvenlidir diye düşündüğüm bir kaç inşaat dışında bir yer bulamadım. Bulduğum yerleri iyice aklıma kazıyıp eve doğru gitmeye başladım. Yürürken bir yandan hâlâ başka yerler bulabilir miyiz diye düşünüyordum. Bir günlüğüne bir yere misafir olalım desem asla olmazdı. O gün kimse kimseye güvenmezdi. Yine tek çare inşaatlarda geçirmekti sanırım. Eve doğru gelirken bir çocuk önümde durdu. Kafamı kaldırmadan yana geçerek gitmeyi planladım fakat o da benimle beraber yana kaydı. Tekrar aynı şey olunca sinirle çocuğa bakıp ;

"İzin verirsen geçmek istiyorum artık."

"Vermem. Bir şey söyleyeceğim ondan durdurdum seni. Belki beni hatırlamazsın ama ben seni hatırlıyorum. Üç yıl önce bu sokakta seni öldürmeye kalkmıştım hatırlıyor musun?"

Yüzüme beklentiyle baktı çocuk. Üç yıl önce annemin öldüğü gün bu sokakta arabanın gidişini izlerken beni öldürmeye kalkan ve birinin onu içeriye çektiği çocuk. Nasıl hatırlıyor ki diye düşündüm. Çocuk hâlâ beklentiyle bakıyordu.

"Hatırlıyorum."

"İşte o gün için senden özür dilemek istiyorum. Yani o zaman bir cana kıymak çok basit geliyordu ama şimdi öyle değil. Ve iyiki o zaman başarısız olmuşum. Çok özür dilerim."

"Önemli değil olan oldu zaten."

"Peki."

Yine yanından geöip gitmeye yeltendiğim sırada konuşmaya başladı çocuk.

"O gün neden dışarıdaydın?"

Sorduğu soru ile arkamı dönüp çocuğun gözlerine baktım. Merağa yenik düşmüş o gözlere bakakaldım bir an. Çok şey anlatıyor ama aslında bomboş bakan gözlerdi. İçimde bir şeyler koptu sanki. Sonra çocuğun sesini işittim.

"Duyuyor musun beni? İyi misin?"

Gözlerimi yere eğip derin nefes aldım. Başımı kaldırıp çocuğa baktım ve,

"Öyle gerektiği için dışarıdaydım."

Diyerek kestirip attım. Sonra da hafif gülümseyip eve doğru gitmeye devam ettim. Eve gelince kapı açık ve içeriden sesler geliyordu. Koşarak içeriye girdim. Ev sahibi gelmiş kirayı istiyordu ve babam yoktu, para yoktu. Belki kıyıda köşede birikmiş varsa bu ay idare etse bir daha ki ay ne olacaktı? Hemen zihnimi işgal etmeye başlamıştı bu sorular. İş bulmak gerekiyordu birde. Ev sahibine halledeceğimizi söyleyip gönderdik. Bu kez Arya'yı alıp dışarı çıktım iş aramak için. Bulduğum inşaatları da göstermiştim Arya'ya. Bir şey söylemek yerine sessizce inşaatların kırık dökük pencerelerine bakıyordu. Bir şey yapamadan eve geldik. İş yoktu olanda bizi istemiyordu. Yarın tekrar bakacaktık. Eve gelince odaya geçtik. Arya'ya benden özür dileyen çocuğu anlattım. Arya bilmiyordu o gün beni öldürmeye kalktığını. Duyunca sanki bana küsecekmiş gibi bir hal aldı yüzü ama hemen vazgeçmiş gibi bana bakıp gülümsedi. Sonra Arya'ya;

"Kalk bir bakalım para var mı bu ay idare edecek kadar." Dedim. Arya,

"Var. Annem söylemişti odada gardırobun altında diye ama ne kadar bilmiyorum." Dediğinde sevinip ayaklandım.

"Bir bakalım ama o gardırop çok ağır altından nasıl alacağız?"

"Bilmem hadi bir gidelim yanına buluruz çaresini."

Annemin odasına gelince gardırobun yanına gittim. Baştan aşağı bir süzdüm. Eğilip altına bakmaya çalıştım ama altında neredeyse bir kaç santimlik boşluk vardı. Nasıl koymuştu parayı oraya cidden?
Biraz düşündükten sonra gidip odadan cetvel alıp gardırobun yanına geldim. Cetvelle biraz uğraştıktan sonra bir kağıt çıktı altından. Kaç yıldır tozlanmış kağıdı alıp okumaya başladım;

"Kızlarım, bu satırları yazmak çok zor ama yazılmak zorundaydı. Olurda bir şey olursa bana bu satırlar size yol göstersin. Size biriktirdiğim bir miktar para bırakıyorum. Paralar Arya'nın kitaplarından birisinin arasında. Daha sonra babanız size kötü davranmaya kalkarsa dik durun kızlarım. Kimseye boyun eğmeyin. Çünkü hayat boyun eğmeyi kabul etmiyor. O boynu eğdiğin an celladın oluyor hayat. Vuruyor başını. Bu yüzden dik durun her zaman. Öpüyorum gözlerinizden. Sizi çok seviyorum.

İki gözünüzün çiçeği..."

Okumayı bitirince ikimizde ağlıyorduk. Haklıydı annem. Boynunu eğdiğin an hayat bu anı beklermiş gibi celladın oluyordu. Dik durmalıydık. Kalkıp Arya'ya sarıldım. Kendimize gelince odaya gidip kitapları karıştırmaya başladık. Bir sürü kitap karıştırmamıza rağmen hâlâ bulamamıştık. Son bir kaç kitap kalmıştı. Elime aldığım bir kitabı açar açmaz paralar yere döküldü. Kafamı kaldırıp Arya'ya baktım. Sonra yere çömelip paraları topladım. Yerimden kalkmadan saymaya başladım. Bu ay kira için yetecek kadar para vardı. Sonrasına ise bakacaktık artık. Parayı götürüp ev sahibine vermek için yerimden kalktım. Arya'da kitaplarını düzeltiyordu. Parayı verip gelince annemin yazdığı notu alıp özenle defterimin arasına koydum. Anne her şeydi. Anneler iyi ki vardı. O olmasa bir kaç güne sokakta olabilirdik. Defteri yerine koyup yatağa uzandım. Akşama kadar öyle kaldım. Acıktığımı hissedince kalkıp mutfağa gittim. Bir şeyler yedikten sonra odaya geçip televizyonu açtım. Karşıma çıkan ilk programı izlemeye başladım. Orada öylece uyuyakalmışım. Gece yarısına doğru Arya beni dürterek uyandırdı. Ne olduğunu sorarcasına ona bakarken kapının oradan ses geldi. Hızla kalkıp kapıya doğru gittim. Delikten bakınca sarhoş olduğu belli birisi kapılara çarpa çarpa yukarı çıkıyordu. Arya yine o adam geldi sanmış olacak ki korkuyla bakıyordu. Gülümseyerek yanına gittim. O da gülümsediğimi görünce rahatlamış olacak ki hafifçe gülümsedi. Sonra odaya geçtik Arya uyudu fakat ben hiç uyuyamadım. Öyle sabah etmiştim.

                             ○○○

FERYADIM VAR [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now