"İkinci Volkan..."

1.6K 41 29
                                    


Selammmm!

Ben geldimmmm! Yoğunluk bitti! Koştum bölüm yazdım! Çok geç kaldım biliyorum! Ama yüksek lisans ve iş aynı anda olunca bütün enerjim kaçıvermiști.

Bir de başka enerjimi emen şeyler oldu ve yazamayacak evreye geldim. Sonra dedim, fuck them all! 😂 😂 

Bölümde araya bir kaç kötü olay koyacaktım. Sonra dedim yazık şu kıza az bir mutlu olsun 😭😅

Hadi gidin okuyun, yorumlayın, oylayın, sizi seviyoreeee!

Gelen toptan kaçarken "Kaç Didem, kaç!" diye gülerek bağırdım. Didem de gülerek sağ tarafa doğru koşarak kendini kurtardı. Hava biraz soğuktu ama koşuşturduğumuz için pek hissetmiyorduk. Öyle ki ben montumu bankların üzerine koymuştum. Zıplayarak toptan kaçtığımda arkamı döndüm. Volkan diğer taraftan topu yakaladığında az önce beni vuramayan Mert oflayarak isyan etti.

"Ne biçim yakar top bu ya! Derin abla çok iyi oynuyor! Hiç yakamadım onu!" Volkan pis pis sırıtıp topu havaya kaldırdı ve gözlerimin içine hedefe beni aldı.

"Sen merak etme koçum," dediğinde gülüşü serseri bir hal aldı. Ela gözleri de parlarken bir an orada takılı kalıvedim. Gözlerinin rengi bir an kopkoyu bir renk alırken "Ben onu cayır cayır yakacağım." dedi. Tüm tenim yanarken bakışından aklımı yitireceğimi sandım. Dudaklarındaki gülümsemenin kıvrımları bile kelimelerinin ciddi olduğunu haykırıyordu. Topu aniden bana attığında bana çarpmadan hızlı bir refleksle havada yakaladım.

"Hah! Beni yakacakmış!" Topu havada sallarken güldüm keyifle. "Durduk yere can verdin." Ona gözlerimi kısıp gülerken aynı pis sırıtış yüzündeydi. Onun grubundaki çocuklar oflama başlasa da gözlerini benden çekmiyordu.

"Nasıl yakacağımı söylemedim." dediğinde gözlerim bu kez sinsiliğine hitaben kısıldı. Çocuklar bu imadan bir şey anlamazken gözetmenlerinin gözü kocaman olmuştu.

"Böyle devam Derin abla, biz kazanacağız!" diye bağıran İrem'in sesiyle Volkan'a sırtımı dönüp topu Erdem'e attım.

Kızlar vurulup yanarak yanımdan birer birer yaprak gibi dökülüyorken oflaya oflaya yana geçiyorlardı. Uzun zamandır bu kadar güldüğümü ve eğlendiğimi hatırlamıyorum. Ensemdeki yara kendini hatırlattığında oyuna ara verip banka oturdum. Volkan endişeyle baktığında dudaklarımla 'Bir şeyim yok.' mesajını verdim ve onlar devam ettiler.

Çocuklara gelmenin güzel bir fikir olduğunu biliyordum. Onlar insanın ruhuna her zaman iyi gelirdi. Rengarenk kalpleri ve özellikle, bu çocukların, hayatın sillesini yemiş olmalarına rağmen her şeye olumlu bakmaları bana ilham veriyordu. Kendime hala bu dünya için umut olduğunu hatırlatabiliyordum. Yaşım büyük olsa da ben de bir yetimdim.

Bir babam vardı ama beni bilmediğim bir sebepten hiç bir zaman sevmemişti. Hala sevmiyordu. Ölümden dönmüştüm, iki kere. Bir kez bile bırak gelmeyi, arayıp 'neyin var?' dememişti.

Ben de onlar gibi sahipsiz köksüz kalmıştım.

Bu yüzden kalplerindeki içlerini yiyip bitiren kara deliğin yerini çok iyi ayırt edebiliyordum. Sırtını yaslayacağın bir dağ bulamamak, hiç bir zaman tam anlamıyla güvende hissedememek... Yanlış giden bir şeyler olduğunda yapayalnız kaldığımda, korkudan iliklerime kadar titrediğimde devam etmek için güç bulmak o kadar zordu ki...

Biliyordum, dik başlıydım. Sesim çıkmasa da gözümle konuşuyordum. Onun doğruları, benim doğrularım değil diye sevmiyordu. Çünkü ona göre benim doğrularım dahi olmamalı, düşüncem olmamalıydı. Olsa bile onun sınırları içinde kalmak zorundaydım. Söylediğim, yaptığım hiç bir şey onun zıttına gitmemeliydi. Zamanı gelince onun beğendiği  biriyle evlendiğimde, o adam ne derse benim zikrim de fikrim de o olmalıydı. 

DERİN, VOLKANWhere stories live. Discover now