"Şu zincirleri görüyor musun?"

2.8K 79 23
                                    

Selamlarrrr,

Bölüm çok gecikti farkındayım, ancak diğer bölüm daha kısa sürede gelecek inşallah. Yorum yapın, beğenin bölümü severseniz.

İyi okumalar 😗🤗



Kaderin bana yolladığı her şey parmaklarımın tüm boğumlarına birer yara açıyordu. Her boğumdaki yara ufak gözüküyordu ama öyle derindi, öyle acıtıyordu ki hayatımın her anında kanamaya devam ederken bir türlü iyileșemiyordu da. Ama bu kez parmaklarıma değildi bıçak darbeleri. Ben, savaștığım için  cezalandırılıyor muydum?

Dehșet içinde kaldığım süreçte açılmış ama kapandığını sandığım kabuslar şimdi tekrar yaralarıma en derin çermikleri atmak için karşımda iğrenç bir biçimde gülüyordu. Ve bu kez daha da zifiriydi gözleri, gözlerinin kenarındaki çizgilere benim korkumu dolduruyordu. Ben kaderimin bana yazdığı kabusların vücut bulmuş haline, Gökhan'a, bakarken kalbime çöken karanlığın bir kez daha onun karanlığı olmasına dayanamıyordum.

Karanlığını kalbime, parmaklarımdaki yaralardan iteleyecekti. Belki daha da kötüsü, öyle bir yara açacaktı ki kan kaybederken giden kanımın yerine tamamen onun karanlığı girecekti.

Ve karanlıktan korkmayan ben, bu karanlıktan ölesiye korkuyordum.

Soğuk hava yüzüme öyle bir çarpıyordu ki tüm algılarım kat be kat hassaslașmıș gibiydi. Yüzündeki iğrenç gülümseme, ani bir şekilde yerini nefret dolu bir ifadeye bıraktığında kapıyı tamamen iterek açtı. Bir eli aniden boynumdan geçerken diğeri sertçe bağırmak için açtığım ağzıma kapandı.

"Sakın!" dedi hiddetle. "Sakın bağırma! Hiç bir işe yaramayacak. Bu dünyadaki kimse seni benim elimden alamayacak!"

Gözlerinde öyle bir şey vardı ki gözleriyle de haykırıyordu.

Benim elimden gidemeyeceksin.

Ellerimle eline asılıp boğukça çığlık atmaya çalıştım. Kalbimin yerini bürünen korkuya rağmen genzim yırtılırcasına inliyordum. Boynumdaki elini çekti ve elini cebine attı. Çıkardığı bıçağın sadece parlamasını göz ucuyla gördüğümde bıçağı omuz hizama getirip emniyet kemerini kesti. Ellerimi omuzlarına koyup onu itmeye çalıştım.

Ben ittikçe, bağırdıkça güç alır gibi dudaklarımın üstüne kapanmış eli daha da baskısını arttırıyordu.

"Sus lan!" diye bağırdı. Bileğimden yakalayarak beni dışarı sürüklerken acıyla bağırdım. Dudağımdaki eli çekilirken kapıdan geri adımlayıp beni hızla çekti. Kaslarımdaki acıyla bağırarak kapıdan dışarı düştüm.

"Bırak! Bırak beni şerefsiz!" diye acı içinde bağırdım. Kolumdaki acıyı katlayan bir şekilde bir kez daha çekerek ayağa kaldırırken inlediğimde kara rağmen yankılanan bir zehirli kahkaha attı.

"Bırakacağım! Seni bırakacağım! Ama şimdi değil. Beni aldatmanın bedelini ödedikten sonra seni bırakacağım." Sesindeki nefret derimin altına işliyordu. Anlamadığım, bilmediğim bir kinin, intikamın muhatabıydım ve sebebi konusunda hiç bir fikrim yoktu.

"Anlamıyorum! Bırak! Ne olur! Bırak gideyim!" derken beni farları gözüme parlayan arabaya doğru sürüklemeye başladı. Bileğime mengene gibi sarılmış eline tırnaklarımı geçirsem de ayaklarım kara saplayıp direnmeye çalışsam da beni çekmeye devam etti.

"Hayır! Binmem o arabaya! Seninle asla gelmem." diye haykırarak daha da hızla kolumu çekmeye çalıştığımda hızla bana doğru döndü ve yanağıma inen tokatla yüzüm yana savrulurken acıyla inledim. Başım aldığım darbeyle zonklamaya bașladığı saniye hıçkırmaya başladım.

DERİN, VOLKANWhere stories live. Discover now