''Seni küçük sinsi!''

5.9K 165 42
                                    

Kadındaki yüzsüzlük iyonosfere kadar ulaşmıştı. İğrenç teklifinden sonra bizimle aynı ortamda bulunabilecekti yani! Giydiği gümüş rengi elbisenin içinde göz kamaştırıcı görünüyor olabilirdi. Yine de bu benim elbiseyi parçalamamam için bir sebep değildi.

Volkan'ın elini sıkarak biraz yaklaştım. Ela gözleri arkadaşlarının yanında duranı henüz görmemişti. Elini sıktığımda yan yan bana baktı. İstediğini elde edemeyecekti. Bu gece huzurumuzu kaçırmak için geldiği çok açıktı. Dudaklarımın kenarlarını kaldırdım. Anlamasa da gülümseyerek önüne döndü. Ela gözlerine giren görüntüyle kaşlarını çattı.

Elini elimden çektiği anda avucumun içini kaplayan soğuk hava dondurucu bir etki bıraktı. Şok etkisi ifademi çarptı. Elimi bıraktığına anlam veremedim. Yakın olmamızı istemiyor muydu?

Elini belime atıp sahiplenici bir beni kendine çekti. Dudaklarımı birbirine bastırıp kahkaha isteğimi bastırdım. Gözlerim Ece'ye kaydığında göz kapakları titreyerek bize bakıyordu. Onu alt etmenin vermiş olduğu zafer hissi içimdeki korkulu küçük kızı dolaba kapattı. Başaramayacaktı. Yanlarına vardığımızda Azra gülümseyerek telefonunu siyah şortunun cebine koydu. Şirince gülümsedi. Uzanıp bana sarılmak için hamle yaptığında Volkan'ın kolundan çıktım.

''Hoşgeldiniz, bir ara hiç gelmeyeceksiniz sandık.'' dedi geri çekilirken.

''Çaktırma ama ben de öyle düşündüm. Volkan çok yavaş hazırlandı.'' Sırıtarak mırıldandım. Şaşkın ifadesiyle Volkan beni geri çekti.

''Öyle mi küçük hanım? Bunu evde görüşeceğiz.'' Azrayla sarılırken ben de Elaya yöneldim. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı ve yüz hatları keskinleşmişti. Ela da sarılınca sevgili Efeyle el sıkıştım. Mert de sırıtarak elini uzattı. Biri eksikti. Onların grubunda Metin de vardı. Uzun zamandır ondan haber almıyordum ama çok takılmadım.

Eceyle karşı karşıya geldiğimde gözlerindeki acı alevi gördüm. Benden hoşlanmıyordu. Çok iyiydi çünkü ben de ondan tiksiniyordum. Ama aynı ortamdan oturacaktık ve herkes bir anda bana ve Eceye bakışlar atmaya başladı. Yabani gibi gözükmemek için elimi uzattım. Ve tek kaşımı kaldırıp 'rahat dur' bakışı attım. Dişlerini birbirine bastırıp mavi gözlerini çekmeden elimi sıktı. İçeri yöneldiklerinde elimi çekip Volkan'ın yanına gittim. Elimi tutup ilerlemeye başladı.

Ece'nin yüzüne bakmamıştı. Kahkahalarla gülme isteği uyansa da yanağımın içini ısırıp engel oldum. İçeri girdiğimiz yüksek müzik kulaklarımda korkunç bir basınca neden oldu. Mekanın piste yakın masalarından birine yöneldiler. Oturduğumda Ece tam karşımda kalmıştı. Volkan sağımdaki sandalyeye yerleşti. Ela yanımdaki sandalyede telefonuyla oynamaya başlarken garson geldi. Azra, Efe siparişi vermeye başlayacakken ortaya atıldı.

''Ay durun durun! Hızlı başlayalım. Doğruluk mu cesaret mi oynayalım!''Diye şakıdı. Barda mı şişe çevirmece oynayacaktık. Çok saçma gelmişti. Bunu evde de yapabilirdik. Herkes gülerek onaylarken ben saf saf bakmıştım. Volkan dirseğini masaya dayayıp çenesini ovuşturdu. Ona baktım. Bir anda sıkıntılanmış hali vardı.

''Burada mı, saçma olmaz mı?'' diye sordum. Volkan hırsla bir nefes verirken arkasına yaslandı.

''Zaten sen oynamayacaksın.'' Ağzım açıldı. Tam çıkışacakken Azra onun yanından lafa atladı.

''Karışma be kıza. Tabii ki oynayacak!'' Çatık kaşlarını kaldırarak bana gülümsedi. ''Bu günlük hayatta oynadığın gibi değil Derin.'' Tek kaşım kalkerken beynimde soru işaretleri yanmaya başladı.

''Anlamadım,'' Volkan öne eğilip konuşmamızı kesti. Yüz hatları sertleşmişti.

''Oynamayacaksın Derin. İçki içecekler. Sen içemezsin.'' Azra, Volkan'ı omzundan tutup itti. Boşluğuna denk geldiği için arkasına yaslandı. Ela yüzünü buruşturdu.

DERİN, VOLKANWhere stories live. Discover now