''Birlikteyiz.''

12.8K 327 65
                                    

''Bilmiyorsun çünkü bu hayranlık değil. Sen de aynı benim gibi hissediyorsun.''

Kaşlarım havaya kalkarken gözyaşlarım durmuştu. Bana en dipten bakan gözleri tüm duygularını barındırıyordu. İfadesiz bir biçimde bakarken yanağımdaki elini kaydırıp yaşları sildi. Ona bakarken hislerimin ilk kez bu kadar yoğunlaştığını hissetmeye başlıyordum. Hızlanan kalp atışlarım şaşkınlığı barındıran bakışlarım yüzünü inceliyordum. Tek bir noktaya odaklanmış olan duygularım birbirleriyle yarışıyor, hepsi ayrı bir şey yapmamı söylüyordu. Ama en baskın iki tanesi olan itiraf edip kurtulmamı isteyen ve mantığıma uyup inkar etmemi isteyen kısımlar ruhumu parça parça ederek ilerliyordu. Tüm bedenim acılarda kıvranıyordu. Ama gireceğim tek bir hatayı daha ruhum kaldıramazdı. Yeni yolumu çizmişken bir kaç ay sonra bu şehirden gitmeyi planlarken bu şehre bağlı kalacağım biriyle olamazdım. Üstelik yaşça büyük olan bu biri benim öğretmenimdi. Duygularımı görmemeliydim.

Elimi yanağımdaki elinin üstüne koydum. Kaşlarımı çatıp yüzüme koyup koyabileceğim en sert ifadeyi koydum.

''Söylediğiniz his benim size karşı hissedebileceğim en son şey bile olamaz.'' Elini yanağımdan sertçe ittim. Yanağıma gelen soğukluk hissiyle ifademi bozmamaya çalıştım. ''Size söyledim. Hayranlıktan öte değil. Dün çok ağır şeyler yaşamıştım. O yüzden siz yaklaştığınızda bir duygu karmaşasına düşmüş olmalıyım.'' Gözlerine yerleşen şaşkınlıkla karışık acı ifadeyle bana bakarken bakışlarımı kaçırıp yerimden kalktım. Ruhum bu bakışlarını kaldıramamış, bencilce davranıp onu üzdüğüm için kalbimde fırtınalar estiriyordu. Masadaki tabaklardan birini alıp tezgaha ilerlemeye başladım. Lavabonun içine bıraktığımda ayağa kalktığını işittim.

''Tamam. Anlıyorum. Benim söylediklerimi de unut, bu konuşma hiç olmadı. Birlikte olmamız çok saçma olurdu zaten.'' Çıkan sert sesiyle yüreğim dağlanmıştı. Arkamı dönüp kalçamı ellerimi tezgaha dayadım.

''Evet, kesinlikle. Aramızda bir şey olmamalı.'' Kaşlarını kaldırıp arkasına dönüp masayı toplamaya başladı.

''Hem böyle bir ilişki çok yanlış bir durum olurdu. Çok zorlanırdık.'' Elindeki tabağı lavaboya bırakırken onu izliyordum. Bana baktığında elini elimin yanına tezgaha dayadı. İmayla baktı. ''Neden böyle bir şeyin içine girelim ki?''

Söyledikleri yüreğime otururken gözlerim dolmak istiyordu. Canım kağıt kesmiş gibi acıyordu. Evden ayrılırken bile böyle değildi. Masaya ilerleyip kalan artıkları üst üste dizip lavaboya götürüp koydum. Beni anlamasını umarak özlerine baktım. ''Evet. Hiç gerek yok. Canımız daha çok acırdı.'' Sesime normallik katıp bulaşıkları işaret ettim. ''Bunları ben hallederim.''

Elalarını bana dikti. Yapmaya çalıştığımı anlıyordu. Yüzünde hüznün sert bit tonu vardı. ''Hayır tek başına olmaz. Sonuçta benim evimde kalıyorsun.'' Bugün hiçbir şeye gücüm kalmadığından kafamı salladım.

Bulaşıkları halledince sanki duvar örülmüş gibi hiç konuşmadan odalarımıza dağıldık. Yüzüne bakamıyordum. Odaya girip kapıyı kapatınca yorgunluğun her yerime sindiğini fark ettim. Ama uykum kaçalı yıl olmuştu. Valizime ilerleyip kalpli şortlu pijamamı çıkardım. Üstümdekileri de çıkarıp yerine koyup pijamamı giydim. Kendimi yatağa atıp gözlerimi kapattım.  Uyumayı umut ederken beynimde dönüp duranları uzaklaştırdım.

Boğazıma oturan bir susuzlukla uyandım. Gözlerimi ovuştura ovuştura yataktan kalktım. Yarı kapalı gözlerimle kapıya ilerleyip kapıyı açtım. Merdivenlerden tökezlesem de son anda kurtarmıştım. Karanlıkta mutfağın ışığını yakmadan dışarıdan gelen ışıkla yetinerek tezgahta duran sürahiden bir bardağa su koyup içtim. Ama yetmemiş gibiydi. Bir bardak daha doldurup kafaya dikeceğim sırada bir çatırtı duydum. Bardağı tezgaha bırakıp yavaşça arkamı döndüm. Kapıda biri duruyordu ve karanlıkta olsa o kadar heybetli gözüküyordu ki beni serçe parmağıyla yere serebilirdi. Nefes seslerini işitiyordum.

DERİN, VOLKANWhere stories live. Discover now