''Uzak dur demiştim.''
Beynim söylediğini algılayamadı. Bir süre suratına bakakaldım. Gülüyordu ama ciddiydi. Elimi alnıma vurup kafamı geri attım.
''Nasıl bir belaya çattım ben Allahım?'' Gülerek sandalyeye daha da yayıldı. Kalçalarını öne itip kollarını bağladı. Beyaz dişleri tamamen ortaya serilirken tek kaşını kaldırdı.
''Bana çattın güzelim. Kolay kurtuluşun yok haberin olsun.'' Tek eliyle saçlarını düzeltti.''Ve eklemeli, oldukça çekici bir belayım.'' Bu nasıl bir rahatlıktı? İkimizi de rezil etmişti. Dershanedekilerin yüzüne nasıl bakacaktık ama o bunu hiç dert etmiyordu sanırım. Ağzım ardına kadar açılırken kafam önüme geri düştü. Kaşlarım şaşkınlıktan çatılmıştı.
''Özgüven patlaması için biraz yaşlısın bence.'' Sinirle ona doğru yaklaşarak parmağımı ona doğrulttum. ''Hemen o gönderiyi silip şaka olduğuna dair bir yazı paylaşacaksın.'' Ukala bir gülüş yüzüne yayıldı. Düşünür gibi parmağını çenesine koydu. Çok eğlendiği sinirim arttıkça daha da neşelendiği belliydi.
''Yirmi altı bence yeterince genç. Üstelik özgüvenin yaşı olmaz.'' Omzuma asılıp duran çantayı savurdum. Emrimi duymazlık gelmesiyle sanırım kulağımdan duman çıkmaya başlamıştı. En iyi ihtimalle kıpkırmızı olmuşumdur. Telefonundan bildirim sesi gelince eline alıp ekranı açtı. Gayet masum bir neşeyle bana bir bakış atıp ekrana baktı. ''Bak ne kadar güzel yorumlar geliyor. Mesela annem seninle hemen tanışmak istediğini yazmış.''
Buz sularda yüzüyordum sanırım. Beynime kadar uyuşmuştum. Tek hissettiğim Empire State'in boyunu aşmış sinirimdi. Gözüm hiç bir şey görmüyordu. Yanına yaklaşıp başında dikildim. Sinirden aldığım nefesler bile titriyordu!
''Öyle mi?'' Telefonu elinden çekip aldım. Gülüşü silinirken aniden fırlayıp almak için hamle yaptığında geri kaçtım. Üzerime yürürken bende geri adım atıyordum.
''Sakın gönderiyi silme. Fotoğrafı annene yollarım.'' Pis pis gülümsedim.
''Yok silmeyeceğim. Amacım farklı.'' Sırtım duvara değince bakışlarımı telefona çevirdim. Acele ederek rehberden 'anne' kişisini bulup arama tuşuna bastım. Telefonu kulağıma dayadığımda bana anlamaz gözlerini dikti.
''Ne yapıyorsun?'' Çağrı yönlenince sessiz bir biçimde bilmiş bilmiş Volkan'a baktım. Hamle yapmıyordu. Kimi aradığımı merak ettiği için bir metre kadar ötemde elleri belinde bana bakıyordu. Kafasını yana eğerek sallayarak sorusunu tekrarladı.
''Oğlum,'' Annesi telefonu açınca direk lafa konuştum.
''Efendim ben Derin. Volkan'ın kız arkadaşıyım. Sizinle tanışmak istiyorum tabi müsa-'' Aniden gelen gülme sesiyle cümlem kesildi. Volkan'a baktım. Gözleri kocaman tek eliyle ağzını kapatmıştı. Dolgun kirpikleri titriyordu, dehşete düşmüştü. Madem kaşılıklı gidiyorduk. Ben de intikamımı alacaktım. 18 yaşındaki kızla ilişkisini açıklasın da görelim. Annesinin yumuşacık sesi kulağımı doldurdu.
''Ah yavrum, ben de Volkan'ı arayacaktım. Sizi yarın akşam yemeğe beklediğimi söyleyecektim. Bak mutlaka bekliyorum.'' Zor durumda kalan ben değil Volkan olmalıydı! Gülümsemem yok olurken bu kez ben dehşetle telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım.
''Ay! Ne?'' Saçma tepkim ana tam oturmuştu. Kadın telefonda bir şeyler söylüyordu. Volkan'ın gülüş sesini duyunca ona baktım. Gülerken ağzındaki eli düştü. Düştüğüm durum gerçekten kahkaha atılası bir haldi ancak gülemiyordum bile. Uzanıp telefonu elimden çekti. Kulağına dayadığında gözlerimin içine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN, VOLKAN
Romance''Hocam ben sizinle konuşmak istiyorum. Hani sabah karşılaştık ya onunla ilgili.'' Yüzü alaylı bir ifade alırken dudağının kenarı yukarı kıvrılmış, bir elini cebine sokmuştu. Havalı bir adamdı. ''Evet, seni dinliyorum. Özür dileyeceksin sanırım.''...