''Borcum olsun...''

8.7K 200 119
                                    

''Bir dahakine tekrar bunu sür. Çok beğendim.''

Bulanık zihnimle hiç bir şey anlamazken bir süre gülümseyerek bakan gözlerine saf saf baktım. Dediklerime algıma ulaşmadan önce ellerini omuzlarıma çıkarıp yüzünü boynuma koyup sarıldı. Dediğini algıladığımdaysa belindeki ellerimi ateş değmişçesine çektim. Suratımın kıpkırmızı olduğuna emindim.

Kendime hakim olamadan yaptığım hareketlerin utancı bastırdı. Aramızda ne olduğunu bile belli olmayan birine kendime sakladığım özel bir anı hiç düşünmeden bırakmıştım. Ve o biri hiç olmayacak biriydi. Hilal'in söylediğini ve dershanekilerin tepkisini hak ediyordum. Kendimi berbat hissetmeye başlıyordum. Duygularımı kontrol edebilen biriydim. Biraz önce başıma gelen şey tüm düzenimi alt üst etmişti. Nihayet mantığım ve otokontrolüm saklandıkları yerden çıktıklarında mantığım yemeğe odaklanmamı bu anı olmamış varsaymam gerektiğini öne sürdü. Bu kez kontrolümü kaybetmeyecektim. Geri çekilmesini beklemedim. Arabayla arasından çıkarken ani hareketime şaşırdı. Tek elimle yüzüme düşen saçları başımdan geri attım. Arkam dönüktü.

''Pişman oldun.'' dedi düz bir sesle. Kendime olan sinirimi ondan çıkarmak istemiyordum. Ama onun da suçu vardı. Beni öpmüştü! Ona döndüğümde gözlerinde tanıdık bir acı gördüm. Bu kez acısı benim içindi. Ece için değil. Eline tüm mutluluğu verip yeter fazla mutlu kaldın dercesine çekip almıştım. Kendimden nefret etmem için maddeler çoğalıyordu. Ama acısının benim için oluşu bir yerlere dokundu. Ece'yi sevmediğini söylemesinin ya da inat ettiğimin bir önemini bırakmadı. Utancımı ve vicdan azabımı sonraya erteledim. Gülümsemeye çalıştım.

''Hayır, en özel anımı rujun aromasını sorarak mahvetmene kızdım.'' deyip sırıttım. Acısı kaybolurken derin bir nefes alıp başını geriye atarak kahkaha attı. Güzelliği güneşin son ışıklarında bile kaybolmuyor aksine ışığı yansıtarak insanın içini açıyordu. Başını eğdiğinde kaşlarını kaldırarak rahatladığını belirten şekilde gülümsedi.

''Kızma, bir daha sormam.'' Gözlerimi devirdim.

''Arsız olan kesinlikle ben değilim.'' diye söylendim. Gülerek yaklaştı ve saçlarımı karıştırdı.

''Hadi arabaya. Geç kaldık zaten.'' Eline vurarak uzaklaştırdım. Geri kaçarken saçımı düzeltmeye çalışıyordum.

''Bozmasana saçımı!'' Gülerek arabaya bindi. Ben de bindiğimde bana bir bakış atıp arabayı yola çıkardı.

''Aferin sözümü dinlemişsin. Annem seni çok beğenecek.'' Gözlerimi belerterek ona baktım.

''Teşekkürler hocam. İyi puan aldım mı bari?'' Dudaklarını büzdüğünde dakikalar öncesi aklıma geldi.

''Evet beğendim. Güzel olmuşsun. Ama bir daha dershanede giyme bunu.'' Kaşlarım hayretle kalktı.

''O niyeymiş?'' Arabayı krem rengi bir binanın önüne park edip durdurdu. Bana doğru eğilerek yüzümün bir karış ötesinde ukala bir gülümseme takındı.

''Çünkü birlikte olduğum kız, diz üstünde hiç bir kıyafetle gezmezse çok mutlu olacağım. Hele de bu kişi sen olduğundan ve,'' Gözlerini tüm vücudumda gezdirdi. ''harika bir vücudun olduğundan sana bakılması ihtimali yüksek olduğundan dediğimi yapacaksın.'' Kalbimde eko etkisi yapan 'birlikte olduğum kız' kısmı içimde yarattığı his zaten yemek nedeniyle tavan yapmış heyecanımla karıştı. Kafamı camdan uzatıp sevinç çığlığı atmak istiyordum. Yine bu kısmı görmezden gelip ona dil çıkardım. Gözlerindeki saf neşeyle bir kahkaha daha attı.

Arabadan inip çantamı sırtıma geçirdim. O da indiğinde krem binaya doğru ilerledik. Yaklaştığımız her adımda beynim daha da zonkluyordu. Asansörün önüne geldiğimizde kirpik altından Volkan'a bir bakış attım. Yan bir gülüşle bana bakıyordu. Asansör geldiğinde kapıyı açıp geçmemi bekledi. İçeri girince üçüncü kata bastı. Aynayı görmemle saçımı elimle aceleyle düzeltip çantamdan parlatıcımı aceleyle tazelemeye başladım. Asansör durduğunda gözlerim aynada Volkan'a kaydı. Gülmemek için dudağını ısırıyordu ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Dudağıma sürmeye çalıştığım elimde duran rujla masum masum ona baktım.

DERİN, VOLKANWhere stories live. Discover now