-37-

206 21 4
                                    

🎶İki Yabancı - Teoman

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

🎶İki Yabancı - Teoman

Kütüphaneye giden en yakın yol okulun açık otoparkının ortasından geçiyordu. Islak çimlerin ve yer yer çamur birikintilerinin olduğu yola yöneldik. Buz gibi hava rüzgarın etkisiyle içimize işliyordu, yol fazlasıyla çamurlu olduğu için Hande ile hızlı hızlı yürüyorduk.

Bütün felaketlere ve şirkette olanlara rağmen hayat devam ediyordu. Son finallerime girip artık mezun olmam gerekiyordu. Ders çalışmak tuhaf bir şekilde iyi geliyordu ve odak noktamı tek bir yöne verdiğim için aklımda dönüp duran karmaşayı bir süreliğine bile olsa susturmamı sağlıyordu. Son haftalarda vaktimin çoğunu kütüphanede geçirmeye başlamıştım.

Otoparka giren siyah spor arabaya döndü bakışlarım. Güneşin ışıltıları simsiyah kaportasının bir mücevher gibi ışıldamasına sebep oluyordu. Hız sınırının oldukça üzerinde bir hızla otoparkta ilerliyordu. Arabadan yükselen müzik sesi olduğumuz yere kadar geliyordu.

Hızlı bir manevra ile iki arabanın arasındaki dar park yerine girdi. Müzik kesildiği halde bakışlarımı arabadan ayırmadım. Hande de benimle aynı şekilde arabanın açılan kapısını izliyordu. Emir arabadan indiği sırada şaşkınlık içinde Hande ile birbirimize baktık.

"Bu arabayı nasıl aldı?"

Gösteriş yapmayı sevmezdi Emir. Arabasını ilk aldığı günden beri değiştirmemişti, bir önceki arabası son model bile sayılmazdı. Zamanla eskidiği halde umursamamıştı. Halit amca yalnızca yetkilerini geri vermekle yetinmemişti belli ki. Tuhaf olan Halit amcanın verdiği rüşvet değildi. Emir daha önce şirket kartıyla bile harcama yapmamıştı. Bu arabayı almasının sebebi bitmek bilmeyen öfkesi miydi?

Belki de mümkün olan bütün yolları deneyecekti intikam oyununu kazanmak için. Kimin kazandığını nasıl bilecektik bu karanlık oyunun bizi içine çekmesine izin verirken? Bir bataklığın içinde boğulduğumuzu bile fark etmeden çırpınıp duruyorduk.

"Bilmiyorum."

Arabadan inen siyah güneş gözlüklü görünüşü bir milyoneri andıran bu adamı hayatımda ilk kez gördüğüme emindim. Para harcayarak kendine gelecekse ve bu şekilde kendini iyi hissediyorsa hiçbir itirazım yoktu. Onu bu kadar iyi tanımam bazı zamanlarda kimsenin fark edemeyeceği yada aklına gelmeyecek detayları görmemi sağlıyordu.

Pahalı kıyafetlerinin içinde bir harabeye benziyordu Emir. Kendine bile yabancı geliyor olmalıydı bu hali. Israrla çalan telefonunun ekranına bakıp umursamaz bir tavırla telefonu sessize aldı ve siyah şişme montunun cebine soktu. Yüzündeki kayıtsız ifade ile ıslık çalarak elleri ceplerinde yürüyordu.

"Araba aldı diye mi mutlu bu kadar?"

Hande, bizi görmediği için Emir'i zihnindeki analiz makinesine sokmuş her adımını dikkatle izliyordu. Onu tanımadığı için mutlu olduğu izlenimine kapılmıştı.

Sensizlik Senfonisi Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum