Defalarca kez bir yabancı olduğumuzu da söylese ikimiz de biliyorduk gerçeği, biz birbirimizi yok sayamazdık. Düşman olduğumuzu, birbirimizden nefret ettiğimizi hatta birbirimizi yok ettiğimizi söyleyebilirdik ama göz ardı edemezdik geçmişimizi.
Gerçekleri yok sayamazdık.
En son onu gördüğüm günden beri bir kez bile konuşmamıştık. Gideceğimi bildiği halde o da benimle konuşmak istememişti. Belki de benim gibi bir karmaşadan ibaretti düşünceleri.
Geçen hafta sergisinin açılışı olduğunu bildiğim halde gitmemiştim. Onu görmek istemediğim yada özellikle kaçtığım için değil ne söyleyeceğimi bilmediğim için gitmemiştim.
Ne değişmişti bilmiyordum ama gitmeden önce ona veda etmek istemiştim sanırım. Senelerce, belki de ömrümüzün geri kalan kısmında görüşmesek bile bizi en son görüştüğümüzdeki gibi hatırlamasını istemiyordum. En azından bir vedayı hak ediyorduk. Belki de iki yabancı değil iki eski dost olmalıydık.
Birbirimizi nefret yada aşk olmadan yalnızca sevgi ile hatırlamalıydık. Serginin olduğu salonun önünde dakikalarca oyalandım. İçeride olup olmadığını bile bilmiyordum. Hayatım boyunca tanıdığım aynı Emir'di veda edeceğim adam, içimdeki huzursuzluğun sebebini bir türlü anlayamıyordum.
Sergisinin afişine baktım son kez. Serginin adını 'Sonsuzluğum' koymuştu. Bu isim nedense bana yıllar önce Toronto'daki sergi ismini çağrıştırmıştı.
'Özgürlüğüm' koymuştu o zamanlar yaptığı serginin adını. O zamanlar bilmiyordum sahte özgürlüğünün parmaklıkları arasında kapana kısıldığını. Tanıdığım bütün insanların arasında en çok onun esir olduğunu, özgürlüğe en uzak insanın o olduğunu göremiyordum.
Buruk bir gülümseme ile içeri adımımı attım. Uzun bir süredir gerçeklerden kaçmıyor artık yanılsamaların ardına gizlenmek istemiyordum. Haklıydı biliyordum, çoğu zaman görmek istediğim kadar görmüştüm gerçekleri.
Sergi alanı pek kalabalık sayılmazdı. Açılış günü olmadığı halde içki servisi yapılıyordu. Büyük beyaz örtülü masaya yaklaşıp bir kadeh şampanya aldım elime.
Etrafıma hızlıca bakındığım halde göremiyordum onu. Ne zaman bir sergisi olsa son gününe kadar ayrılmazdı sergi alanından, bu sefer neden ortalarda gözükmüyordu? Geçici bir süre başka bir yere gitmiş olabileceğini düşünüp tek tek resimleri incelemeye başladım.
Kendi tarzının dışındaydı yaptığı tablolar bu kez. Genelde modern ve soyut bir tarzdaydı çalışmaları, gerçeklikten uzaktı figürleri. Bu kez önümde ince ince detaylarına kadar özenle çizilmiş siyah beyaz resimler vardı.
İlk tablo bir şehir manzarasıydı, neresi olduğunu ilk bakışta anlamıştım. Bovling oynamaya gittiğimiz gün otelin terasından aynı bu şekilde gözüküyordu şehir.
YOU ARE READING
Sensizlik Senfonisi
RomanceKarşılıksız aşk, cüretkâr bir teklif ve çarpık bir intikam oyunu... Sare'nin kalbi çocukluk arkadaşı Emir'e aittir, ancak kaderin başka planları vardır. Gizemli bir yabancı Sare'ye karşı konulmaz bir teklif sunduğunda, duygularını değiştiren ve sını...