2.Bölüm: Otorite ve Halk

57 33 270
                                    

Yavaşça sınıfımıza girdik ve çantalarımızı koyduk. Sınıf birçok mimarlık öğrencisiyle dolmuştu bile. Profesör kafasını salladı. Kürsüye çıktım. Ve sınıfa baktım.

“Biliyorsunuz, bu günkü dersinizi ben işliyorum.” Profesör kafasıyla beni onayladı. Daha bir öğrenciydim. Ama ders işleyebilecek kadar tecrübeliydim. Şimdiden bir işim ve pek çok projem vardı.

Leyla bana göz kırptı. “Sizlere üç hafta önce bir mesaj ulaştı. Bu hazırlamanız gereken bir rapor hakkındaydı.” Sınıfı süzdüm. Onlar benim sınıf arkadaşlarımdı. Elimi kaldırdım. “İlk olarak, sizden neden bir proje değil de rapor istendi, tahmini olan var mı?” dedim. Sınıfta çıt çıkmıyordu. Profesöre baktım. Köşede oturuyordu, yarım ağız gülümserken sigarasını yakıyordu. Derste sigara içmek yasaktı fakat kim bir profesörü şikayet edebilirdi ki... Akademik kaygı dünyanın her tarafında böyle bir şeydi.

Tekrar sınıf arkadaşlarıma dönerken usulca konuştum. “Şimdi bir tahmini olmayan raporunu çöpe atıp gidebilir. Ve evde A-22 projesini yapmaya başlayabilir. Çünkü raporlar bitirme ödeviniz olacaktı. Raporunuzu şayet çöpe atmanız durumunda bunu yapmak zorunda kalacaksınız.” Kaşlarımın altında sınıfa baktım. Herkes ellerini havaya kaldırmıştı.

“Bu daha iyi.” Diye mırıldandım. “Hineta, fikrini paylaş.” Hineta japon değişim öğrencisiydi. Ellerini turuncu saçlarına attı ve kafasını ovuşturdu. Özellikle ona sormamın bir nedeni vardı. Yavaşça konuştu. “İstediğin proje uzay projesi ve peyzajı kullanmamızı gerektiriyordu. Dar bir çalışma sahası vardı. Peyzaj bizim kullanmadığımız veya az kullandığımız bir alandı.” Nihayetinde bizler peyzaj mimarı değildik. “Ayrıca uzay konusunda da hiçbir şey bilmiyorduk.

Mimarların bununla bir işi olmamalıydı. Ama raporu tamamlamamız için tam üç hafta verdin. Bu süre çok uzundu. Bu ödev için bu süreyi vermen, bunun bir bitirme projesi olduğunu düşünmeme neden oldu. Fakat neden bize uzak bu iki alan... Sonrada yaşadığımız çağı düşündüm. Bu Mimarlarla alakalı bir proje olmalıydı.” Hafifçe gülümsedim.

O bunun bir bitirme projesi olduğunu anlamıştı. “Çağımızın en büyük sorunu ormansızlaşma. En revaçta dalı ise uzay bilimleri.” Ellerini ovuşturdu. “Anlıyordum ne demek istediğini. Mimarlar sadece inşat etmemeli, geleceği ele geçirmeli sorunları ve yenilikleri birleştirip inşa etmelilerdi. Amacın bu olmalı, demek istediğin şey... Mimarlar betondan fazlasını yapmalı.
Senin projelerini inceledim. Ve bunları çok kullandığını gördüm.

Bize bu iki şeye öncelik verirsek senin kadar yükseleceğimizi söylemeye çalışıyordun. Dünyanın sorunları ele alınınca... Seni neden geçemediğimizi anladım.” Ona bu soruyu sormamın nedeni düşünme biçimine hayran oluşumdu. Gülümsedi. “Ama sen bile bitirme projesini A-22 olmadan bitirmeyi nasıl göze alabilirdin? O, bu fakültenin en temel sınavıydı.

Bu nedenle A-22 projesini inceledim. Ve projenin altında yatan iki temel unsurun bu olduğunu gördüm. Sen... Çok önceden bu projeyi görmeden nitelikli bir mimar olmanın ne demek olduğunu anlamıştın.” Doğrudan bana baktı.

“Aslında bize o projeyi yaptırmadan o projeyi yaptırıyordun. Zekiceydi. Senden beklediğim gibi. Zeki rakipleri severim.”
Herkes ağzı bir karış açık ona bakıyorlardı. Birkaçı yazdığı raporu tekrar okumaya başlamıştı. Zack, “Elbette. Biz-biz bunu biliyorduk.” dedi yarım ağız gülerken. “O halde raporlarınızı bırakıp çıkabilirsiniz. Ders bitmiştir.” Kuşi elini kaldırdı. “Ben raporumu gözden geçirmek istiyorum profesör!” Dedi oturan profesöre bakarken. Hafifçe geriye çekildim.

Profesör sigarasının dumanını üflerken bana baktı. “Buna ben karar vermem. Bu ders-“ Bana baktı. “Senindir Eylül Aymaz.” Kuşi’ye baktım. Eskiden olsa da, artık otoriteye sahip çıkmak gibi bir derdim yoktu. Ama otorite beni başa çıkarmaktan usanmamıştı.

“Görevim size düşük notlar vermek değil. Bu günkü görevim... Mimar yetiştirmek.” Kafamı yavaşça salladım. “Bir hafta daha. Raporunuz sizi mimar hissettirene kadar uğraşın. Bir mimar olarak düşündüğünüzde raporlarınızı bana getirin.”

Kuşi kafasıyla beni onayladı. İki kişi hariç herkes raporunu geri alıp sınıftan çıktı. Boş sınıfta yalnızca profesör ve ben kalmıştık. O iki raporu almak için yavaşça kürsüden indim. Profesör konuştu. “Buraya lazımsın Aymaz.” Gülümsedim.

Devam etti. “Buraya genel başkan olarak lazımsın.” O iki kişinin raporu biri Hineta’ydı diğeri ise Leyla. Hineta’nın raporunu alırken sadece bir sayfa yazmış olduğunu gördüm. “Artık otoriteyle bir cebelleşmem yok efendim.” Güldü. Bende Leyla’nın raporunu aldım. Onunki de bir sayfaydı. Gülümsedim.



Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Where stories live. Discover now