12. Bölüm: Floş Royal

19 11 85
                                    

“Adaylar bunlar kaptan.” Dedi.

Gözlerimi sinirle ona dikmiştim. “Bana değil, belgelere bakmalısın.” Dedi kendinden emin bir şekilde sırıtırken. Tek gözüm seğirdi. Ben neden sabahın nurunda, güneş daha yeni doğarken böyle bir işle uğraşıyordum?

Öyle erken çalmıştı ki kapımı, yüzümü zor yıkamıştım. “Bu saate evimde ne işin var!” dedim nefretle.

Hafif zıpladı. “Şey, benim günüm epey yoğun da.” dedi sesi sona doğru kısılmıştı. “Kaptan, sen ayılana kadar ya da... Nefretinin geçeceğinden şüpheliyim ama... Sana kahve demliyim.”

Hızla mutfağa kaçarken ona yastık fırlattım. Sekerek kurtuldu ve gözden kayboldu. “Seni küçük-“ Diye sinirle cırladım. Ve arkama yaslandım.

Derin bir nefes aldım. Dakikalar sonra kahvenin yanında bir de sufle koyup getirmişti. “bunu nereden buldun?” “Eh. Ne olur ne olmaz almıştım.”

Homurdanarak sufleye kaşık daldırdım. Sos hızla yayıldı.

Kendine de kahve almıştı, bir yere otururken kahvesini yudumladı. “Of of.” Diye iç geçirince sinirle ona baktım. Sustu. Ve kahve kaşığını bana uzattı. “Şey kaptan.” Ona nefretle baktım fakat geri çekilmedi.

Aynı kardeşim ve kuzenim gibiydi.
Sonra somurtarak suflemi uzattım ve bir kaşık aldı. “Oha, hayvan yarısını aldın!” Dedim doğrulurken. Damağıma yayılan çikolatadan dolayı sesim tam çıkmamıştı.

Hızla ağzına attı. Ve omuz silkti. “Seni küçük-“ Diyerek sinirle titredim. O dudaklarını yalarken yarım yamalak konuştu. “Hala belgelere bakmadın mı kaptan?” Allah’ım! “bi’ sus be!”

Sessizlikle kahvesini eline aldı. Sakinleştirici bir nefes aldım ve suflemi bitirdim.

Sonra kahvemi elime alırken belgelere baktım. İki düzineden fazlaydı. Bu kadar kişiyi nereden bulmuştu? Ne ara bu kadar kişiyi araştırmıştı? Cidden neyin nesiydi bu Alex. İnsan değildi! Uzaylı mıydı?

Kafamı iki yana sallarken ilk belgeyi aldım. Bu sırada Alex de bana belgeleri anlatıyordu. Hiçbiri içime sinmiyordu açıkçası. En başta evde biri olması beni huzursuz ediyordu.

Güvensizdim. Alex telefonla konuşmak için içeriye geçince belgeleri elemem daha da kolaylaştı. Fakat o koşar adımlarla içeriye girdi ve belgelerin üstüne atladı. “Kaptan, seni de yalnız bırakmaya gelmiyor!” diyerek beni kınadı.

Şu an bu belgelere vakit ayırdığıma bile inanamıyordum. O tutmuş ne diyordu. Tekrar ağırdan alarak anlatmaya devam etti. “Bakın bu 25 yaşında, hala üniversite-“ “Geç!” dedim sertçe.

“Fakat-“ “Geç dedim ya Alex!” “Bu 30 yaşında, işsiz, 4 çocuğu-“ “Geç.” “Fakat çocuklar-“ “Geç işte.” Homurdandı. Ve bir süre arkasına yaslanınca pes etti sandım. Kahvemi yenilemek için içeriye giderken onun da bardağını aldım. İkimize de yenisini koydum.

Odaya geri döndüğümde o hala kanepeye yaslanmıştı, gözleri kapalıydı. Siyah  dolgun, dik, düz saçlarının yarısına kadar beyaza boyamıştı. Bazen da bukleler halinde olduğundan gerçekte nasıl saçları var bilmiyordum.

Dikleştirince boyu dört santim kadar daha uzun oluyordu. Bardağı yavaşça önüne koydum. Hızla doğruldu. “Tamam.” Dedi ve belgeleri karıştırmaya başladı.

Arkama yaslanırken kahvemden yudum aldım. Burnuma bir belge soktu. “Şuna bir bak.” Belgeyi aldım. O devam etti. “60 yaşında, evli değil. Yani daha doğrusu kocası ölmüş. Pek çok yerde yaşadığından mutfağı epey bir geniş. Biraz baktım. İyi huylu ve sevecen.”

“Yani... Bu kadın gerçekten hareket edebilir mi?” Beni kınadı. “Gayet enerjik.” “Alex o burada olunca, onu yormamak için ben yemek yaparım. Daha genç biri yok mu? Bu kadın ev işlerini nasıl yapacak?”

Somurttu. “Hiçbir şey de beğenmiyorsun.” “Alex iş istemiyorum, işleri hafifletecek birini istiyorum.” “O halde evlen.” Diye mızmızlandı. Gırtlağını sıktım. “Ne dedin?”

“Bir şey demedim, bir şey demedim!” Onu bıraktım. Boğazını sıvazladı. “En azından bir iki gün dene. Bütün kriterlerine uyuyor. Ayrıca 60 çokta yaşlı değil. Orta yaş demek. Günümüzde insan ömrü oldukça uzun.”

“Eklemleri ve kalçası da seninle aynı fikirde mi acaba?” Diye homurdandım. Enseme vurdu. “Seni ayrımcı pislik. Orta yaş diyorum ya, sızlanma artık. Bir iki gün dene, olmadı sana sorunları olan bir genç bulacağım. Gerçekten, lanet olsun, ne kadar ön yargılısın.”

Gerçekleri söylüyordum. Devam etti. “Bu arada madem işe başlayacak-“ “Deneme süresi.” Dedim sinirle. “Tamam, deneme süresi bile olsa bazı şeyleri bilmen gerekiyor. Öncelikle şeker hastası, ayrıca kolesterolü var, hipermetrop ileri derece, akciğer solunum hastalığı yani arada astıma benze-“

“Bu kadın iş yapabilecek mi?” “Kemik erimesi veya bel sorunu olmadığı için...” “Astımdan bahsediyoruz.” “Fakat kısmi...”
Derin  bir nefes verdim. “Gerçekten, başka adaylara mı baksak?” “Ama kaptan, bu kadın için içimde iyi hisler var.”

“O halde kendine al.” “Ben evlenmeyi ve eşimle bir birbirimize destek olmayı seçiyorum. Evde biri dolansın istemem.”
“Leyla’nın temizlikle arası yoktur.” “Pekala o çöpleri boşaltır ve bende temizlikle ilgilenirim.” “Senin vaktin mi var?”

Alnındaki yeşil damar tekrar attı. “Bak kaptan!” “Tamam tamam.” Dedim hızla. Bu adamın bir günü 72 saat miydi?

“Ya Leyla da yardımcı isterse.” Derin bir nefes verdi. “Konuyu saptırma kaptan.” Derin bir nefes verip kahvemden içtim. “Kadının başka bir rahatsızlığı yok. O halde bu gün işe başlamasını söyleyeyim. Akşam sen izin verdiğinde eve gidecek. Sabah gelişi 6-“

“O kadar erken gelebilecek mi?” Bana baktı. “Bi’ konuşayım.” “İşsizlik maşı aldığına eminim. Bu yaştan sonra neden çalışmak istesin?”

Belgeleri toplayan Alex doğruldu. “Belki de yalnız kalmamak içindir. En azından biriyle olmak?” Bardaklarımızı aldı ve mutfağa koydu. O halde ben yanlış kişiydim. “Ha, gün içinde işlerden bahsederim ve evi gezdiririm.”

Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu