21. Bölüm: Usta Hatalar

8 5 0
                                    

Anahtarla evin kapısını açtığımda içerideki sesleri duydum. “Gerçekten! Ve sonra dönüp dedim ki, efendim çok özür dilerim bir daha olmaz.” Diğerleri gülerken Alex devam etti.

“Kadın bana, tabii ki bir daha olmayacak. Çünkü hemen defolup gidiyorsun buradan, dedi cadı kadın.” Herkes kahkahalarla yerlere yatıyordu.

Sakince botlarımı çıkartıp kapıyı kapattım. Elizabeth “Sen neler yapıyorsun jaz?” dedi. “Beth inan bana, o nefes alarak zaten yeterince iş yaptığını düşünüyor.” Dedi Giny.

Onlar konuşmaya devam ederken yavaşça mutfağa süzüldüm. Hepsi geniş tezgahta oturmuş yemek yiyorlardı. Elizabeth zarif, dantelli, mavi bir elbise giymişti. Karşısında oturan Alex’in yüzü gözü motor yağı ile simsiyahtı. Üstünde de bu defa bir işçi tulumu vardı.

Yanlarında Giny, onun karşısında jaz oturuyordu. Giny kadife kahve bir gömlek giymişti, kırmızı bir göz makyajı ve kırmızı bir ruju vardı.

Jaz iste bol ve kalın siyah bir sweet giyiyordu. Altında ekoseli bir pantolon vardı. Saçları dağınık bir şekilde toplanmıştı. Yanlarında David karşısında Teo oturuyordu. David gömlek üstüne siyah sweet giymişti. Teo ise pastel yeşili boğazlı örme kazak giyiyordu.

Onlara doğru ilerleyince kafaları bana döndü. “Afiyet olsun.” Dedim cansız bir sesle. “Afiyet olsun!” diye bir ağızdan tekrar ettiler. Alex eliyle baş köşedeki sandalyeye pat pat vurdu. “Baş köşeyi sana ayırdık kaptan.” Kaşlarımı çatarken oraya yöneldim.

“Geleceğimden bile emin değildiniz. Herhangi biriniz oturabilirdi.” Giny “Olsun kaptan, senin yerin bizde ayrı.” Oturmadan, sandalyeye ardından masadakilere baktım. Dalgınca hafif bir şekilde güldüm.

“Teşekkürler.” Diye mırıldandım. Kendime itiraf etmek istemesem de, arada hatırlanmak hoş oluyordu. Ya da bu da otorite düşkünlüğümden olan bir hissiyattı? Yavaşça sandalyeyi ahşap zeminde sürükleyerek çektim.

Ama oturmadan, aklıma yemek almam gerektiği geldiğinden arkamı dönüp tezgaha yöneldim. Alex “Ee, ne oldu?” dedi merakla. Omuz silktim.

“İhtiyarların muhabbete ihtiyacı varmış.” Giny alayla gülerek “Ve en uygun adayın sen olduğunu mu düşünmüşler?” Derken tabağıma biraz mantı aldım, üstünden buharlar çıkıyordu.

“Hiçbir zaman, doğru kararlar aldıklarını söylemedim. Her zaman, Karar alıyorlar dedim.” Teo “Aslında sosyal beceriye sahip biri.” Dedi ağzında lokma çiğnediği belliydi. Mantının üstüne sos gezdirdim.

Masaya oturdum. “Cidden benim sosyal becerilerimi mi konuşmak istiyorsunuz?” Teo tabağına sırıttı. “Kabak yine niye bana patladı?” derin bir nefes verdim. “Teo, kabak sana falan patlamadı. Ee, siz neler yapıyordunuz ben gelmeden?”

Alex “Bir fabrikada çalıştım bu gün.” Dedi gülerek. Herkes gülerken ağzımdaki lokmayı yuttum. Gerçekten çok lezzetliydi. Beklemeden bir kez daha ağzıma yemek alırken mırlatırcasına konuştum.

“Alex, her çiçekten bal toplamaya çalışmak bazen zararlıdır. Tecrübe edinmek istiyorsun fakat o kadar çok alan deniyorsun ki, bu senin asıl meselede yükselmene mani olabilir. Günün sonunda hiçbir şeysiz kalabilirsin.”

Alex bir süre suratıma baktı. Masada derin bir sessizlik oldu. Kendimi kötü hissetmeye başlasam da sözlerimi geri alacak değildim. Alex en sonunda gergince gülerek ağzına bir lokma attı ve tabağına bakarken “Yaşlılar gibi konuşuyorsun.” Dedi ve sesi kısılırken devam etti. “Beth bile o kadar ihtiyar sözleri etmiyor.”

Böyle olduğumu bildiğim için ekibe bakmadım. Gözlerim tabağıma kayarken, sessizce ağzıma sıradaki lokma attım. Etrafta sadece çatal bıçak sesleri çıkıyordu. Her zamanki gibi gerginliği oluşturan olmuştum.

Sessizliği bozansa David oldu. “Aslında, böyle olmasında ona hak veriyorum. Sonuçta ekibi çekip çeviren kişi. Birinin olgun olması ve çok boyutlu düşünmesi lazım.”

“Biz buna ruhunu kaybetmek diyoruz.” Dedi jaz. Genelde sessiz olanımızın konuşmasıyla hepimiz kafalarımızı kaldırıp ona baktık. Jaz ise esnedi. “Kahve içmem lazım.” 

Jaz bize baktı. Kaşları çatılmış, belli ki ona neden baktığımızı algılayamamıştı. “Ne, neden bana bakıyorsunuz? Kahve içmezsem bütün iş size kalır.” Anlaşılan jaz ne söylediğinin farkında değildi.

Geri tabağıma dönerken, “Kahve makinesinin yerini mi unuttun jaz?” dedim. Tezgaha yorgun bakışlar attı ve ayağa kalktı.

“Beth sende ister misin?” “O gece gece kahve içmesin tansiyonu çıkar.” Dedim. Jaz omuz silkti. Alex ise kırgın olsa da bana yan gözlerle bakmayı ihmal etmedi.

Sadece Alex’in günün sonunda üzülmesini istemiyordum. Ayrıca bunlar benim fikirlerimdi. Fikirlerim olduğu için birilerinden özür dileyecek değildim.

Jaz kahve yaparken bize döndü. Tezgaha dayanmıştı. “Canım salatalık çekiyor.” “Dolapta var jaz.” Dedim sinirle. Giny boğazını temizleyince ona baktık. “Ekip için bir isim düşündüm. Harika bir isim, bir anda aklıma geldi fakat olağan üstü bir isim olduğunda hemfikiriz.”

David, “hemfikir miyiz?” dedi şaşırarak. Giny “Yani ben ve benim iç seslerim.” David “Tanrım, bazen beni ürkütüyorsun Giny!” Teo gülerken “Ee, neymiş şu isim?” dedi samimi bir sesle.

Oysa ben onlara bakarken, gerçekten uzun süreli bir şirket işini yürütebilir miyiz diye düşünüyordum. Arada iş olup toplanmak kolaydı... fakat uzun süreli bir işe girişecektik. Ekipteki çekincelerim bir kenara, acaba ben sıkılıp bir anda bütün gemileri yakmak ister miydim?

Genelde uzun süreli olan şeyleri beceremezdim. Bu yüzden de samimi bir ilişkiye girmiyordum. Ama bu önemli bir adımdı. Öyle kolayca silinip atılabilecek bir adım değildi.

Jaz dolaba gidip iki salatalık yıkamaya koyuldu. Sanki ortamdaki hiçbir olay pek umurunda değildi. Bize böyle gösterdiğinden dolayı arada tüm konuşmayı dinlediğine dair belirtiler gösterince hepimiz afallıyorduk.

Giny “Querencia!” dedi heyecanla. Bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyorduk. Merakla ona baktık. Jaz salatalıkları doğrayıp tuz atarken Giny “İnsanın evi gibi gördüğü kendini güvende hissettiği yer demek.”

Çiğnemeyi bıraktım. Güvende hissettiği yer... Ha? Bu ikinci kere hepimizi sessizleştiren şeydi. Kendi evimi düşündüm. En başından beri güvende hissetmek için neler yaptığımı.

Günün sonunda buraya dönme düşüncesinin rahatlatıcı olduğunu.
Teo “Mükemmel.” Diye mırıldandı, etkilenmiş kadife bir sesle.

Belki de bu insanlar da benim gibi hisler yaşıyordu? Meggy “Cidden bütün misyonumuza uyuyor.” David “Bizim misyonumuz mu vardı?” David hariç. David hariç bu insanlarla aynı duyguları yaşıyor olabilirdik.

Meggy ona bir bakış attı. “Ev yaparken hepimiz, ev ve aidiyet hissi üzerinde odaklanmıyor muyuz? Bence kusursuz bir isim.” Alex gülerek “Cidden nereden duydun bunu? Bu mükemmel ötesi.” dedi ama gözlerinin ışıldamasından ismi sevdiği belliydi.

Kafamı salladım. “Eğer uydurma bir isim değilse, oylamaya geçelim.” Jaz geri yerine otururken yemeye başladı.

David yavaşça bir tane aldı. “Evet, Giny’i kandırabileceklerini sanmıyorum ama uydurma bir şeye de benziyor.”

Ardından o salatalıklardan bir tane de Teo aldı.
Ardından Meggy.

Giny de alırken yüzü pembeleşmişti. Kırmızı makyajıyla tuhaf bir görünüme kavuşmuştu. “İnternette isim ararken buldum.” Dedi.

David bize bakıp kafasını salladı. Kalın ve şahini andıran kaşları bilmişlikle çatılmıştı. “Kesin kandırıldı.”

Jaz sadece soluk gözlerle onlara baktı. Ve geriye kalan salatalıklarını kendine çekerken homurdandı. Elizabeth kalkıp kahvelere bakarken, Alex “Bir araştıralım canım o zaman.” Derken telefonunu kapmıştı. 

Yüzümü kaşıdım, ileride cidden bu işe devam etmek ister miydim? Alex’in suratı düştü. Yanında oturan jaz salatalık kemirirken “Açsana.” Diye homurdandı.

Alex gergince güldü. “Operatör arıyor canım hiç gerek yok!” David “Berbat bir oyuncusun. Ne bok yedin tıfıl can?” Alex sinirle ona baktı. “Sana ne Skyskraper!”

Arama bitmiş olmalıydı ki ekranın rengi değişti. Sessizde olduğundan duyamıyorduk.

Fakat renk tekrar geldi. Yine ‘operatör’ arıyor olmalıydı. Teo onun omzunu tuttu. “Alex, önemli olabilir. Belki yardıma ihtiyacı vardır. Önemli olmasa ısrarla aramazlar biliyorsun.” Alex telefonu kapatıp cebine koydu.

Fakat ellerini birleştirip gergin bir şekilde masaya bakıyordu. “Kim arıyor?” Diye yavaşça sordum. Derin bir nefes verdi.

“Karakol.”

Gözlerimi yumdum.



Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Where stories live. Discover now